Kültürel Diplomaside Üç Kurum Tek Hikâye

Türkiye son dönemde her alanda köklü bir dönüşüm ve büyümeye tanıklık etmektedir. Türkiye’nin son yirmi yılda yaşadığı dönüşüm yalnızca ekonomik büyüme, altyapı hamleleri ve siyasi istikrarla sınırlı kalmamış; dış politikada da kültür, eğitim, insani yardım ve diaspora eksenlerinde genişleyen, çok katmanlı bir etki alanı oluşturmuştur. Bu dönüşümün kurumsal olarak en görünür taşıyıcıları Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) dır. Her biri kendi alanında fonksiyonlara sahip bu üç kurum, birbirini tamamlayan faaliyetleriyle Türkiye’nin yumuşak gücünün çok katmanlı bir mimariye kavuşmasını mümkün kılmıştır. Kültür, dil, eğitim, insani yardım ve toplumsal hareketlilik alanlarında yürütülen çalışmalar, farklı coğrafyalarda Türkiye ile kurulan bağların hem nicelik hem nitelik olarak güçlenmesini sağlamıştır. Yunus Emre Enstitüsü, 2009 yılındaki kuruluşundan bu yana kısa sürede dünya çapında 69 ülkede 93 kültür merkezi açarak dikkate değer bir kapasite inşası gerçekleştirmiştir. Bu merkezler aracılığıyla yürütülen yüzlerce kültürel etkinlik; konserler, sergiler, sinema günleri, akademik toplantılar ve gastronomi etkinlikleri Türkiye’nin kültürel zenginliğini yurtdışında görünür kılmakla kalmamış, ayrıca farklı toplumlarda Türkiye’ye yönelik olumlu algı oluşmasına da katkı sağlamıştır. Bu kültürel etkileşim zemini, Türkiye’nin uluslararası alanda kendini anlatma biçimini çeşitlendirmiştir. Enstitünün faaliyetlerinin önemli bir boyutunu ise Türkçe öğretimi oluşturmaktadır. Bu kapsamda sadece 2025 yılında 46 bin 200 kişiye Türkçe öğretmiştir. Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesi yalnızca bir dilin aktarılmasını değil, Türkiye’nin tarih, kültür ve düşünce dünyasının anlaşılmasını da beraberinde getirir. Dünyanın birçok ülkesinde Türkçeyi bilmek, Türkiye ile sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan bağlantı kurmayı mümkün kılmaktadır. Bu nedenle Enstitü’nün Türkçe öğretimi, basit bir dil öğretiminin ötesinde kültürel diplomasi stratejisinin önemli bir parçasıdır. Türkçeyi öğrenen on binlerce kişi Türkiye’de eğitim, ticaret ve kültürel etkileşime yönelmektedir. Yunus Emre Enstitüsünün yürüttüğü Türkçe öğretim faaliyetleri devam ederken, son yıllarda ortaya çıkan önemli bir kültürel gelişme bu çabaların etkisini daha da görünür kılmıştır. Türk dizilerinin ve sinema yapımlarının dünya genelinde geniş bir izleyici kitlesi tarafından takip edilmeye başlanması, Türkiye’nin kültürel anlatısının doğal ve kendiliğinden bir yayılım göstermesine imkân tanımıştır. Latin Amerika’dan Balkanlar’a, Güney Asya’dan Orta Doğu’ya ve Türk Devletleri Dünyasına kadar uzanan geniş bir coğrafyada Türk yapımlarının izlenme oranlarının artması, Türkiye’ye yönelik merak ve yakınlığı güçlendirmiştir. Bu gelişme Türkçeyi öğrenmeye yönelik talebi de her geçen gün artırmaktadır. Dizilerde duyulan dil, izleyicilerin hem Türkiye’ye hem de Türk kültürüne daha fazla ilgi duymasına yol açmıştır. Özellikle Balkanlar ve Türk Devletlerini kapsayan gönül coğrafyasında ortak geçmiş kültürün hatırlanmasına yönelik görünmeyen derin bir katkı sunmaktadır. Enstitünün dünyanın birçok ülkesindeki kurslarına yeni kitlelerin yönelmesini sağlamıştır. Bu dil ve kültürel etkileşimi, TİKA’nın yürüttüğü çok boyutlu kalkınma ve insani yardım faaliyetleriyle daha somut bir derinlik kazanmaktadır. TİKA’nın 2002’de yalnızca 12 Program Koordinasyon Ofisine sahipken bugün 63 ofise ulaşması; faaliyet yürüttüğü ülke sayısının 20’den 170’in üzerine çıkması ve kuruluşundan bugüne 32 binden fazla projeyi hayata geçirmesi, Türkiye’nin yurtdışındaki kalkınma iş birliği kapasitesinin boyutlarını açıkça göstermektedir. 1992 yılındaki kuruluşundan 2002 yılına kadarki 10 yıllık dönemde sadece 2 bin 250 proje gerçekleştiren TİKA bugün her yıl yaklaşık 2 bin proje gerçekleştiren bir kapasiteye ulaşmıştır. Son 20 yılda 40 farklı ülkede TİKA tarafından restorasyonu tamamlanan eser sayısı 140'a ulaşmış olup Bosna-Hersek'te Drina (Sokollu Mehmet Paşa) Köprüsü ve Ferhadiye Camisi, Kosova’da Sinan Paşa ve Yaşar Paşa Camileri, Macaristan’da Gül Baba Türbesi, Makedonya’da Atatürk’ün mezun olduğu Manastır Askeri İdadisi, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu ev, Bulgaristan’da Naim Süleymanoğlu’nun büyüdüğü ev, Irak’ta İmamı Azam Ebu Hanife Külliyesi, Lübnan Trablus Hamidiye Saat Kulesi ile Cezayir'de Keçiova Camisi bunlardan bazılarıdır. Sağlık alanında 100’den fazla hastanenin inşası veya renovasyonu, binlerce sağlık merkezi, laboratuvar ve rehabilitasyon biriminin kurulması; eğitim alanında 5 bin 600’ün üzerinde okul projesi; çevre, su ve hijyen alanlarında 700’e yakın proje; kadınların ekonomik hayata katılımını destekleyen 300’e yakın girişim ve kültürel mirasın korunmasına yönelik 140’tan fazla restorasyon çalışması TİKA’nın faaliyetlerinin genişliğini ortaya koymaktadır. Bu projeler, Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki ilişkileri yalnızca devlet düzeyinde değil, toplum düzeyinde de güçlendirmektedir. Bir ülkede Türkçe öğrenen bir öğrencinin Türkiye’ye yönelik ilgisi, aynı ülkede TİKA tarafından inşa edilen bir okul veya hastane aracılığıyla daha kalıcı bir dayanışma ilişkisinin parçası haline gelmektedir. Ayrıca Türkiye, TİKA’nın gerçekleştirdiği projelerle insani yardımların milli gelire oranına göre yapılan sıralamada dünya birinciliğini son 5 yıldır korumaktadır. Bu iki boyutla eş zamanlı olarak YTB, diaspora ve akraba topluluklarla ilişkileri güçlendiren kapsamlı bir stratejiyi hayata geçirmiştir. YTB’nin son 15 yılda geliştirdiği programlar, Türkiye’nin yurt dışında yaşayan vatandaşlarıyla bağlarını güçlendirmesine, diasporanın sosyal ve kültürel alanda daha görünür hale gelmesine ve gönül coğrafyasında yaşayan soydaş ve akraba topluluklarla sürdürülebilir ilişkiler kurulmasına imkân tanımıştır. YTB’nin Türkçe ve eğitim destekleri kapsamında yürüttüğü çalışmalar, yurtdışında yaşayan çocuk ve gençlere yönelik olarak çift dilli eğitimden Anadolu Okuma Evlerine kadar uzanan geniş bir portföyü kapsamaktadır. Yaklaşık 13 bin kişinin katıldığı Türkçe kursları, 4 bin 500 öğrencinin yararlandığı hafta sonu okulları ve 6 bini aşkın gencin yer aldığı eğitim akademileri, Türkiye’nin diasporasına yönelik kültürel ve eğitsel desteğinin kapasitesinin büyüklüğüne işaret etmektedir. Ayrıca yaklaşık 11 bin gencin katılım sağladığı kültürel hareketlilik programları, Türkiye ile diasporası arasında duygusal ve kültürel bağları pekiştiren önemli bir araç haline gelmiştir. YTB’nin çalışmalarının en stratejik boyutlarından birini ise Türkiye Bursları oluşturmaktadır. Bu program, dünyanın 170’ten fazla ülkesinden öğrencilerin Türkiye’de lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim almasını sağlayarak Türkiye’nin küresel ölçekteki akademik etki alanını genişletmektedir. 1992 yılından itibaren toplam 125 bin 737 öğrenciye burs imkânı sağlanmış olup Türkiye’de öğrenim gören uluslararası öğrencilerin yaklaşık %4’ü Türkiye Bursları kapsamında eğitim görmektedir. Türkiye Bursları yalnızca bir eğitim desteği değil, uzun vadeli bir ilişki ağı üretme aracıdır. Bu burslarla Türkiye’ye gelen öğrenciler hem akademik birikim kazanmakta hem de Türkiye’nin kültürel ortamıyla tanışmaktadır. Mezun olduklarında ülkelerine geri döndüklerinde ise Türkiye ile bağlarını sürdüren, çeşitli alanlarda iş birliğine açık bir insan kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu yönüyle Türkiye Bursları, YEE’nin dil ve kültür alanında kurduğu zemini akademik düzeyde derinleştirirken, TİKA’nın kalkınma faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini artıran beşeri bir ilişkiler ağı inşa etmektedir. Bu üç kurumun faaliyetleri bir arada değerlendirildiğinde Türkiye’nin son yirmi yılda yeni bir dış politika ekosistemi oluşturduğu görülmektedir. Kültürel diplomasi, kalkınma yardımı ve diaspora politikası birbirinden bağımsız alanlar olmaktan çıkmış; ortak bir stratejik çerçevenin (ortak bir yeni dilin) parçaları haline gelmiştir. Böylece Türkiye, yalnızca devletlerle değil, toplumlarla, gençlerle, akademisyenlerle, sanatçılarla, öğrencilerle ve yerel topluluklarla bağ kuran çok katmanlı bir dış politika yaklaşımı geliştirmektedir. Bu yaklaşım, Türkiye’nin uluslararası alandaki konumunu güçlendirdiği gibi, uzun vadede kalıcı dostluklar ve ortaklıklar oluşturmasına da imkân vermektedir. Diğer taraftan bu üç kurumun da Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olması, Türkiye’nin kültürel diplomasi, kalkınma iş birliği ve diaspora politikalarını tek bir stratejik çerçevede bütünleştirmesi bakımından son derece önemlidir. Bu yapı, kültürün, eğitimin ve insani dayanışmanın birbirini tamamlayan unsurlar olarak ele alınmasını sağlayarak Türkiye’nin uluslararası alandaki görünürlüğünü ve cazibesini artırmaktadır. Özellikle turizm kapasitesinin son yıllarda hızlı biçimde büyümesi, bu bütünleşik yapıdan önemli bir pozitif geri besleme almaktadır. YEE’nin kültürel etkinlikleri ve Türkçe öğretimi, TİKA’nın kalkınma projeleriyle farklı ülkelerde oluşturduğu güven duygusu ve YTB’nin diaspora aracılığıyla kurduğu kalıcı bağlar, Türkiye’ye yönelik kültürel ilgiyi ve ülkeyi ziyaret etme isteğini doğrudan yükseltmektedir. Dizilerin, filmlerin ve kültürel ürünlerin küresel dolaşımıyla güçlenen Türkiye algısı, bu kurumsal yapı sayesinde turizme somut biçimde yansımakta; Türkiye’yi ziyaret eden milyonlarca kişinin zihninde yalnızca bir turizm destinasyonu değil, aynı zamanda tarih, kültür ve sanat ekseninde zengin bir yaşam alanı olarak konumlandırmaktadır.