Asgari Ücret Tespit Komisyonu yarın (12 Aralık 2025) toplanıyor. Komisyonun mevcut hali ya da yapısında değişiklik yapılması pek önemli değil. Sonuçta AKP iktidarının ve sermaye sınıfının dediği oluyor. Onun için sorunun özüne eğilmek gerekir. Özet bir cümleyle; AKP iktidarı ve sermaye sınıfı, ücretleri baskılayıp asgari ücretin ortalama bir ücret haline gelmesi sağlayarak geniş yığınları yoksullaştırdığı gibi genel ücret düzeyini de aşağıya çekmiştir. Dolayısıyla asgari ücret, tüm ücretleri de aşağıya çeken ortalama bir ücret haline gelmiştir. Asgari ücret meselesi, toplu sözleşme sürecini yaşayan sendikaları ve üyelerini de ilgilendiriyor. İşverenler, toplu sözleşme görüşmelerinde asgari ücretteki artışı emsal gösteriyorlar ya da düşük ücret teklifleriyle hem genel ücret düzeyin düşürülmesine, hem de asgari ücretin iyice “asgarileşmesine” çaba harcıyorlar. MESS ve asgari ücret Halen sürmekte olan ve 160 bin metal işçisini kapsayan MESS (Metal Sanayicileri Sendikası) sözleşmesi de, asgari ücretteki gelişmelerle yakından ilgili bulunuyor. MESS işvereni, toplu sözleşme görüşmelerinde ilk yıl için yüzde 10 oranında bir zam önerisi yaptı. Bu zam önerisi, resmi enflasyonun bile altındadır. Sermaye sınıfının amacı, gerek asgari ücreti, gerekse toplu sözleşme zamlarını en düşük düzeyde tutabilmektir. Nitekim MESS Başkanı Özgür Burak Akkol, ayni zamanda TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) Başkanıdır. Akkol, TİSK Başkanı sıfatıyla asgari ücret görüşmelerinde de işveren tarafını temsil etmektedir. Türk Metal (Türk-İş) ve Birleşik Metal-İş (DİSK) sendikaları MESS’in bu önerisi karşısında uyuşmazlığa gitti. Uyuşmazlık süreçleri ve grev kararlarının alınması, Ocak 2026’nın ortasını bulabilir. Bu arada da yeni asgari ücretin 31 Aralık 2025’e kadar belirlenmesi gerekiyor. Yani, işverenler bir yandan toplu sözleşme süreçlerinde iyice düşük zam önererek asgari ücretin de düşük tutulmasına çaba harcıyorlar, öbür yandan da asgari ücret düşük belirlendiğinde o zammı toplu sözleşme görüşmelerinde emsal olarak ileri sürmek istiyorlar. En az ücretin kapsamı Halen ülkemizde 17 milyona yakın çalışanın nerdeyse yarısı asgari ücretle geçiniyor. Asgari ücretin yüzde 20 üstü ve altını, yani komşu ücretleri de hesap ettiğimiz zaman çalışanların yüzde 85’i bu ücret düzeyinde geçimini sağlamaya çalışıyor. Asgari ücret demek, aslında ortalama ücret demek. Öte yandan asgari ücret, sadece bu ücretle çalışanları değil prime esas kazancın saptanması açısından emekli olacakların aylıklarını, işsizlik ödeneğinin belirlenmesindeki rolüyle de işsiz kalanları yakından ilgilendiriyor. Keza asgari ücretten etkilenen diğer kalemleri de şöyle sıralayabiliriz: İsteğe bağlı sigorta primleri, askerlik, doğum ve yurt dışı hizmet borçlanmaları, idari para cezaları, kısa çalışma ve nakdi ücret desteği, genel sağlık sigortası primi, çıraklık ücretleri ve bazı sosyal yardımlar. Görüldüğü gibi asgari ücret meselesi, sendikalı, sendikasız işçilerle birlikte emekli olacakları, işsizleri, çırakları, sosyal yardımlar kapsamında bulunanları yani toplumun büyük bir kısmını ilgilendiriyor. Aslında memur kesimine yapılacak zamları da dolaylı etkilediğinden kamu emekçilerini de bu sürece dahil etmek mümkündür. Birleşik mücadele AKP iktidarı ve sermaye sınıfının asgari ücreti düşük tutarak genel ücret düzeyini de aşağıya çekmesi, toplumun büyük bir kesiminin yoksullaşmasına yönelik saldırısı, sadece asgari ücretle geçinenleri değil tüm emek kesimini etkiliyor. Böyle bir yaklaşım ortak mücadelenin de gerekliliğini ortaya koyuyor. O nedenle geniş bir sınıf cephesinin asgari ücret sorunu etrafında birleşik bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Peki, bu nasıl olacak? Öncelikle belirtelim ki, güçlü bir sınıf hareketi olmadan sadece basın açıklamaları ve küçük çaplı toplantılarla ya da mevcut sisteme itirazlarla bir sonuç alınamaz. AKP iktidarı, ancak güçlü bir sınıf hareketi karşısında emekçinin taleplerini dikkate alır (EYT – Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın mücadelesi örneğinde olduğu gibi). İşçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanması da (genel grev bağlamında) önemli bir güç gösterisi demektir. Ancak böyle bir eylem, ciddi bir hazırlık gerektirmektedir. Keza ülkemizde güçlü, birleşik bir sınıf hareketi de henüz oluşturulamamıştır. Burada AKP iktidarı ve sermaye sınıfının baskılarının yanı sıra örgütsüzlüğün ve mevcut sendikal bürokrasinin de önemli bir payı vardır. 21 Aralık’ta Kartal’da Her şeye karşın yerel düzeyde de olsa asgari ücret konusunda kıpırdanmalar, tepkiler söz konusudur. Örneğin çeşitli işçi ve memur sendika şubelerinden oluşan Gebze Sendikalar Birliği’nin 26 Kasım 2025’te kent meydanında yaptığı asgari ücret mitingi önemli bir haykırıştır. Ardından DİSK’in 6 Aralık’ta Kocaeli’nde işten çıkarmalar, sendikal hak ihlalleri ve asgari ücret konusundaki etkinliği, bu çerçevedeki bir eylem olarak sayılabilir. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Kocaeli’ndeki eylemin bir başlangıç olduğunu, 21 Aralık’ta Kartal’da daha geniş kapsamlı bir miting düzenleyeceklerini bildirdi. İşçi sınıfı içinde yerel düzeyde ve dağınık da olsa dipten gelen bir dalga var. Bu dalgaya yön verecek olan öncü kadroların varlığı, sendikalı, sendikasız işçileri de toparlayarak bir güç haline gelebilir, sendikal bürokrasi de aşılabilir. Görev öncü, militan işçi temsilcileri ile mücadeleci sendika şube yönetimleri üzerindedir…