Herhangi bir kişi size sinirlenir, birkaç cümlelik e-posta yazar, gönder tuşuna basar ve tutuklanırsınız… Bu kadar kolay mı? Bu işler böyle mi yürüyor? ÇHD’li Avukat Naim Eminoğlu, 6 Şubat depremlerinin mağdurlarının, iş cinayetinde hayatını kaybedenlerin ailelerinin müdafii. Son konuşmasında 11. Yargı Paketini şöyle eleştirdi: “Bugün Cumhurbaşkanına hakaretten bir gün ceza alsanız o bir günü yatıyorsunuz, af maf edilmiyorsunuz. Ama 50 bin kişiyi öldürünce işte bu kapsama giriyorsunuz. Böyle bir yasa bu…” Hakkında 50’den fazla davası olan müteahhitin bu yasayla serbest kalabileceğini açıklamıştı. Son konuşması diyorum çünkü hemen ardından gözaltına alınıp tutuklandı. Neden? Bir kişi 14 Ekim’de Emniyet Genel Müdürlüğüne e-posta atmış, Naim’in devleti kötülediğini yazmış: “Bir ihbarda bulunmak istiyorum. Adını Naim Feyzullah Eminoğlu olarak biliyorum. Kayseri’de FETÖ’nün okulu Melikşah Üniversitesi’nde hukuk okudu. FETÖ’nün evlerinde, yurtlarında kaldı. Ama hala avukatlık yapıyor İstanbul’da. Hala FETÖ’yü öven ve devleti kötüleyen söylemlerde bulunuyor, bu insanlar adaletin, yargının içine sızlamaya çalışıyor. Ben vatanını milletini seven bir vatandaş olarak bunların önünün kesilmesini istiyorum.” ‘BÜYÜK BİR AŞAĞILAMA’ Hemen araştırma başlatılmış, Melikşah Üniversitesinde okuduğu tespit edilmiş?.. Ardından FETÖ/PDY kapsamında hakkında işlem yapılan veya ByLock kaydı bulunan kişilerle telefonda görüştüğü de… Naim bu iddiaya karşılık, 2024 yılında dört kez baz sinyali tespit edilen yerin hapishane olduğunu, avukat olarak görüşe gittiği cezaevinden baz kaydı tespit edilmesinin normal olduğunu, diğer görüşmelerin de bazılarının avukat olduğunu bazılarının da kendisine hukuki görüş soranların aramaları olabileceğini söyledi: “Sol görüşlü biriyim, bu nedenle bu suçlama inancıma, değerlerime karşı çok büyük bir aşağılamadır.” ‘BENİ SEVMEYEN ÇOKTUR’ Avukat Eminoğlu, İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunda ayrıca, kimlik bilgileri bilinmeyen kişinin ihbarına şaşırmadığını söyledi: “Maraş’taki depremden sonra toplumsal davaları takip ettim. Müteahhitlerin hepsi salıverildi. Bu ihbarı bu şahıslardan biri yapmış olabilir. Gayrettepe’deki yangında hayatını kaybeden 29 işçinin avukatıyım. Soma’da 301 madencinin, Amasra’da 42 madencinin avukatlığını yaptım. Çorlu tren katliamı davasında, Bolu otel katliamı davasında avukatlık yaptım. Birçok sosyal olayda avukatlık yaptım, bu nedenle beni sevmeyen çoktur. Bu ihbarı bu davalara baktığım için rahatsız olan kişiler yapmış olabilir. İhbarı yapan şahsın açık kimlik bilgileri belli olmadığı için dikkate alınmamalıdır.” İhbarın yapıldığı tarih, Amasra’da 42 madencinin hayatını kaybettiği iş cinayetinin 3. Yıldönümüne denk geliyor. O ihbar dikkate alındı, Naim şu anda Silivri Cezaevinde. Bu kadar kolay mıymış? YARGI MÜCADELESİ Naim ile ilgili ilk haberimi 2019 yılında yapmışım. Daha öğrenciyken, 2015 yılında ÇHD’ye üye olan Naim, Ankara Barosu’nda stajyerken, 12 Ekim 2017’de tutuklanmış, bana yazdığı mektubunda aynı hapishanede oldukları müvekkilinin tahliyesini haber vermişti: “Dört duvar arasında da olsak avukatlık yapmaya devam ediyoruz.” Kendi davasıyla ilgili de şunları yazmıştı: “15 aydır tutuklu olmama sebep olan ‘büyük suçum’ ne? Dosyada ifade veren gizli tanık 2017 yılında Kuzey Kore’ye gittiğini söylüyor. Evet, Kuzey Kore Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucu başkanının 100. doğum günü etkinliklerine katılmak üzere gittim. Gizli tanık, benim yasal pasaportumla, elçilikten aldığım vizeyle gittiğim ziyareti suç gibi gösteriyor.” Aralık 2019’da tahliye edildi, stajını 3 yıllık gecikmeyle tamamladı ama süreç bitmedi. Mayıs 2021’de avukatlık yapmaya başlayan Naim’in ruhsatı, bu “Kuzey Kore” dosyası nedeniyle, Adalet Bakanlığı’nın açtığı dava sonucu Eylül 2021’de iptal edildi. Avukatlık ruhsatını almak için de bir yargı mücadelesi verdi. ‘KEŞKE ZENGİN OLSAYDIM’ Bu mücadeleye alışkın, hikayesi, daha üniversite öğrencisiyken “parasız eğitim” sloganı attığı için gözaltına alınmasıyla başlamıştı. Hikayenin en başını da sorgusunda şöyle anlattı: “2011 yılında babamı kaybettim, hiçbir gelirimiz yoktu, ekonomik olarak kötü durumdaydım. Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Aslında Ankara Hukuk Fakültesi’ne girebiliyordum, ekonomik durumum kötü olduğu için buraya gidemedim ve 2012 yılında Melikşah Üniversitesi’ne gittim, Türkiye 2 bin 46’ncısıydım. Üniversiteye gittiğimizde bize üniversitenin evleri ve yurdu olduğunu söylediler, üç ay evde kaldım, örgüt evi olduğunu bilmiyordum. Üniversitenin de örgüt üniversitesi olduğunu bilmiyordum. Keşke zengin olsaydım da Ankara Hukuk’a gitseydim.” Yoksul halk çocuklarını dert edinen bir halk çocuğunun bugüne kadarki hikayesi böyle. Devamını Silivri’den çıktıktan sonra kendisi yazacak.