TKP ahlaksızlığa savaş açtı: 'Yurttaşlarımızı çaresiz bırakmayacağız'

Türkiye’de uyuşturucu kullanma yaşı 12’ye indi. Sokak çetelerine katılma yaşı da uyuşturucuya başlama yaşıyla aynı, yani 12. Bahis ve kumara başlama yaşıysa 15'in altına düştü. Ülkemizdeki çürümeye yönelik istatistikler bununla da sınırlı değil: Bir yılda kayıtlara geçen çocuk istismarı sayısı 63 bin. Cezaevindeki çocuk sayısı 2076. Sadece bir yılda 300’e yakın kadın katledildi. İşçi cinayetlerinde bu yıl en az 1956 işçi yaşamını yitirdi. Bu yıl en az 85 çocuk işçi cinayeti kaydedildi. Bu tablo karşısında Türkiye Komünist Partisi'nden de yeni bir açıklama geldi: "Bu ahlaksızlık karşısında yurttaşlarımızı çaresiz bırakmayacağız". Açıklamada, yeni yıla sayılı günler kaldığı hatırlatıldı ve "Her yıl olduğu gibi bu yıl da ortalığı 'ahlak' temalı çıkışlar ve hatta saldırılar kaplayacak; sahte ve ikiyüzlüce. Yeni yılı kutlamanın, eğlenmenin ahlaksızlık olduğunu vaaz edecek birileri; yeni yıl dileklerini, yeni yıl umutlarını hedef alacak diğerleri…" denildi. "Dertleri ne ola ki?" sorusunun yöneltildiği açıklamada, "Önce kendi sözümüzle başlayalım: Ülkemizde çok büyük bir ahlak sorunu olduğu doğru! Üstelik bu ahlak sorunundan kaynağını alan korkunç bir çürümeyle de karşı karşıyayız" ifadelerine yer verildi. "Gelin başta aktardığımız ağır tablonun ayrıntılarına ve nedenlerine hep birlikte bakalım" denilen açıklamaya şöyle devam edildi: Çocukların yarınlarını çalıyorlar "Daltonlar, Redkitler ve Casperlar çizgi film karakterleri değil, elde silah ve uyuşturucu, tüm sokakları parselleyen çetelerin adları oldu artık. Hangi ilçeyi, hangi semti, hangi sokağı tuttuklarını iktidar da güvenlik görevlileri de çok iyi biliyor; biliyor ve kimse onlara dokunmuyor, dokunamıyor. Çünkü para karşılığı insan öldüren, vurgun yapan, uyuşturucu pazarlayan bu çeteler güçlerini ellerindeki silahlar ya da ceplerindeki torbalardan değil, doğrudan doğruya bu düzenden alıyor. Zehir tacirleri etrafta dehşet saçarken Emniyet grevci işçilere nasıl saldırırım diye tatbikat yapıyor! Daha 12 yaşında, oyun çağında çocukları diledikleri gibi kullanıyorlar. İktidarı da, muhalefeti de, emniyeti de, jandarması da hep birlikte seyrediyor. Bu seyircilik eşliğinde küçücük çocuklar çetelere katılıyor, uyuşturucu bağımlısı yapılıyor, tetikçilik için kullanılıyor. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de cezaevlerinde 670 hükümlü çocuk, 1406 da tutuklu çocuk bulunuyor. Bu bile çok şey anlatmıyor mu? Bu düzende sadece bir yıl içinde çocukların karıştığı kaydedilen suç sayısı 612 bin 651. Bunların 202 bini 'suça sürüklenme' olarak kayıtlara geçerken, bu çocukların yüzde 40,4'üne yaralama, yüzde 16,6'sına hırsızlık, yüzde 8,2'sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almaktan işlem yapıldı. Sadece bir yıldaki çocuk istismarı dosyası sayısı 63 bin 306! Bu düzenin çürümüşlüğünün en canlı kanlı göstergeleri bunlar değil mi? Bu düzen çocukların yeni yıl umutlarını sadece çeteler, uyuşturucu maddeler ve cezaevleriyle çalmıyor, aynı zamanda öldürüyor da. Sadece 2025 yılında en az 85 çocuk işçi, patronlar daha çok kazansın diye katledildi. Üstüne üstlük çocuk işçiliği Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) adı altında patronlara bedava çocuk emeği sunulmasını da yasal bir zemine taşıdı. Artık ülkemizde yüzbinlerce çocuk meslek eğitimi adı altında çalıştırılıyor ve patronların kâr hırsı nedeniyle iş cinayetlerinde ölüyor. Çocuklardan söz ederken bunca karanlık başlığı üst üste sıraladığımız ülkemizde bu düzenin çürümüşlüğünden, ahlaksızlığından başka neyi konuşabiliriz ki? Şiddet her yerde Çocukların hayallerini, geleceğini çalan bu düzenden emekçilerin, kadınların, halkımızın aldığı pay ne peki? Düzen öyle çürütücü bir etki salgılıyor ki, sınır tanımayan bir şiddet sarmalına hapsediliyoruz hep birlikte. En sıkı takip edilen televizyon dizilerini açın bakın, sosyal medyada kısa bir tur atın veya tahammül edebiliyorsanız bir ana haber bültenini baştan sona izleyin. Kadına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz diyenler yüzlerce bölüm boyunca kadına fiziksel ve psikolojik şiddet uygulanan dizileri üzerimize boca ediyor. Sosyal medya üzerinden trafikte, okulda, sokakta giderek daha da sıradan hale gelen şiddetin yüzlerce değişik versiyonuna kanıksatıcı şekilde maruz kalıyoruz. Şiddetin ötesine geçen, kadınların yaşam hakkının hiçe sayılması anlamına gelen kadın cinayetlerini ise ayrıca vurgulamak gerekiyor. Kadınlar Aile Bakanlığı’nın neredeyse kadına boyun eğmeyi ve kaderine razı olmayı salık veren gerici zihniyeti, İçişleri Bakanlığı’nın ısrarla almadığı tedbirler, açtığı kapılar, kapattığı gözler ve tıkadığı kulaklar yüzünden her gün ölmeye devam ediyor. Sıra bu gündemlerin adalete konu olmasına gelince ise kadına, çocuğa, işçiye şiddet uygulayanlar hızlıca adaletin elinden sıyrılıyor, özgürlüklerine jet hızıyla kavuşuyorlar. Şiddet eliyle büyük bir sindirme, kanıksatma ve çürütme operasyonuna elbirliğiyle imza atıyorlar. Kısa yoldan çürütenler Öyle büyük bir kuşatmayla karşı karşıyayız ki, düzen bulduğu her fırsatı toplumu daha fazla çürütmek için kullanıyor. Bir yandan 'kumar en büyük ahlaksızlık' vaazları verip, diğer yandan 'yasal bahis', 'yasal loto' diyerek devasa kumar siteleri açıp, daha derinden de 'illegal bahis' ve kumarın yolunu ince ince döşüyorlar. Her iki yoldan da çetelerin, patronların, siyasetçilerin cebini dolduruyorlar. 'Futbolu bahisten temizleyeceğiz' diyenlerin düzenini bahis sitesi patronu federasyon başkanları temsil ediyor. Futbolu, sporu, insan hayatını esir alan, kir içinde bırakan bir düzen bu. Toplumu bahisten, kumardan korumak için görevlendirilen emniyetin durumuna baksanıza… Giderek artan polis intiharı vakalarının bir numaralı gerekçesini 'kripto para' ve 'bahis' kaynaklı bataklar oluşturuyor. Şaşırmıyoruz, çürümenin doğal sonuçlarıyla yüzleşiyoruz… Tam da bu düzene yakışan siyasetçiler Peki, tüm bunları var eden düzeni, bu düzenin siyasetini ve siyasetçilerini nereye koyacağız? Uzaklara bakmaya ya da derin analizlere ihtiyacımız yok. Fotoğrafı en sade şekilde çekmek için sadece Meclis’e bakmak yeterli. Ahlak sorunu ve çürüme buradan besleniyor. Son seçimden sonra 100’ün üzerinde vekil, halktan oy aldığı partinin değil, başka bir partinin vekilliğini yapıyor şu anda. Son seçimde yine halkın oylarıyla belediye başkanı seçilen onlarca isim, başka bir partiden belediye başkanlığı görevini yürütüyor. Hani halka verilen sözler? Hani program, ilke, siyasi ahlak ve etik? Bir koltuk için tüm değerlerini pazarlık konusu haline getirenlerin düzeni bu! Vurgun, yolsuzluk, hırsızlık her şey mübah onlar için. Ahlak yoksa, çürüme her yerdeyse, onlardan daha mutlusu yok demektir. Çürüme gücünü sessizliğimizden alıyor Hepimiz hedefteyiz! Aldığımız nefes bile giderek daha boğucu bir hâl alıyor. Bugün yaşadığımız her şey, ahlaki çöküş ve giderek derinleşen çürüme kaynağını doğrudan doğruya iktidardan ve onun temsil ettiği holding ve tarikatlar düzeninden alıyor. Parayı her şeyin merkezine, tüm değerlerin üstüne koyan bu düzen hepimizi dipsiz bir bataklığa çekiyor. 'Benim memurum işini bilir', 'çalıyorlar ama yapıyorlar', 'babalar gibi satarım' sözleri bizler için ne kadar da tanıdık değil mi? Gerçekten her şeyi satıyorlar, temsil ettikleri değerlerle birlikte. TÜPRAŞ, Petkim, TEKEL, Sümerbank, Seka, SEK ve daha onlarcası… Bunlar halkımızın kolektif hafızasında yer etmiş, değerlerimizdi. Bu ülkeye, hepimize aitlerdi. Özelleştirme diye başladıkları, babalar gibi satarızla devam ettikleri saldırıların son durağıdır yaşadıklarımız. Artık bu çürümenin kaynağını kurutmamız gerekiyor; peki, her geçen gün bu kaynağı büyüten şey tam olarak ne? Soru bu… Açık açık söyleyelim, bugünkü iktidar da ona benzeyerek koltuğa talip olan ‘muhalefet’ de gücünü halkımızın sessizliğinden, örgütsüzlüğünden alıyor. Çocuklar katledilip halkımız uyuşturucu, kumar ve çeteleşme nedeniyle her gün daha büyük bir çukura çekilirken, içinde bulunduğumuz karanlık sessizliğimizle perçinleniyor, giderek güçleniyor. Evine ekmeğini alınteriyle götürenlerin, alnının akıyla hayat mücadelesini sürdürenlerin sessizliğine ve örgütsüzlüğüne son vermemiz, bu düzenin ahlaksızlığına hep birlikte dur dememiz gerekiyor. Başka bir çıkış, başka bir ülke, umutlu yarınlar mümkün Evet, yeni bir yıla giriyoruz, 2026’ya. Yeni yıla umutla bakmak için tüm bu çürümeyi ve ahlaksızlığı karşımıza alarak işe başlayacağız. Holdingler ve tarikatlar düzeninin ahlaksızlığının karşısına kendi değerlerimizle, bu halka ait olan değerlerle çıkacağız. Dayanışmayı, yardımlaşmayı, birbirimize el uzatmayı ve umut aşılamayı hatırlayacağız. İyi ve güzel olan için kötülüğe ve çürümeye karşı ayağa kalkacak, ülkemizi bu karanlıktan çekip çıkaracağız. Güzel ülkemizin, halkımızın umutlu, güzel yarınları için en büyük ahlaksızlığın, bu düzenin karşısına dikileceğiz. Bunun için örgütleneceğiz, yan yana geleceğiz. Başka bir çıkış, başka bir ülke, güzel yarınlar mümkün! Bunun için harekete geçmeyecek, ayağa kalkmayacaksak; bu karanlığa, çürümeye isyan etmeyeceksek teslim olmaktan başka geriye ne kalır ki elde? Oysa biliyoruz; tarihimizden biliyoruz ki bu halk bu karanlığa, çürümeye boyun eğmez, eğmeyecek. Onun için çağrımız sana, bu karanlığa teslim olmayana, isyan edene. Yeni yıla umutla girebilmek için hep birlikte mücadeleye!