Hollanda'da asker çarşıya indi: 'Halkla kaynaşma' kılıfının ardında ne var?

Geçtiğimiz Cuma günü, Hollanda’nın Leeuwarden şehrinin merkezinde silahlı ve tam donanımlı askerlerin sokaklarda boy göstermesi halk arasında kısa süreli şaşkınlığa yol açtı. Kısa süre içinde bunun bir güvenlik operasyonu veya acil tehdit ile ilgili olmadığı anlaşıldı. Askerlerin bu hareketi, Hollanda Savunma Bakanlığı’nın yürüttüğü ve “sosyal devriye” adını verdiği bir uygulamanın parçasıydı. Söz konusu uygulamada vatandaşlar, ordunun görevlerini ve çalışmalarını gözlemleyebilecekleri askeri törenlere davet edilirken, askerler de silahlı olarak şehrin sokaklarında dolaşarak "ne kadar da ulaşılabilir" olduklarını göstermek amacıyla faaliyetleri hakkında bilgi vermeye çalışıyorlardı. Hedef, bakanlıkça “halkla doğrudan temas kurmak, ordunun toplumdaki görünürlüğünü artırmak ve yeni personel alımını teşvik etmek” olarak lanse edilmiş olsa da, gülümseyen ve sohbet eden tam donanımlı asker görüntüsünün altında, savaş hazırlıklarının topluma kabullendirilmesi çabası sırıtıyor. Hollanda Silahlı Kuvvetleri, bakanlığın gerekli gördüğü her yerde, son yıllara kadar da özellikle yurt dışında bu faaliyetleri yürütmekteydi. 2021 yılında Bonaire’de, 2023 ve 2025 yıllarında ABD, North Carolina’daki Camp Lejeune’de, 2024’te Curaçao’da Willemstad’da, 2025’ten itibaren de Bosna-Hersek’teki EUFOR Althea görevinde Hollandalı askerler, sosyal devriyeler ve çeşitli sivil-asker etkileşim faaliyetleri gerçekleştirdiler. Yurt içinde ise Zwolle, Leeuwarden, Vredepeel, Oirschot, Nunspeet, Amersfoort, Soesterberg, Utrecht ve Wageningen gibi şehir ve eğitim sahalarında askerler, görünürlüklerini artırdı. Ancak tam donanımlı askerlerin sokaklarda sivillerin arasına karıştığı bu kadar doğrudan ve açık şekilde militarizm propagandası yapılan sosyal devriyeler son yıllarda karşımıza çıkmaya başladı. Irak işgalinden bugüne: Savaş psikolojisine alıştırma turları Sosyal devriyeler, ilk olarak 2000’lerin başında Jan Pieter Balkenende’nin Hollanda başbakanlığı döneminde ve Irak’taki ABD işgaline destek verdiği sırada “ordunun gündelik yaşamda görünür hâle gelmesini sağlamak” amacıyla başlatıldığından beri bu tür uygulamalar asıl olarak halkın savaş psikolojisine alıştırılması gerektiğinde devreye sokuluyor. Hollanda ordusuna bağlı askerler bu kapsamda kimi zaman çarşı pazar dolaşıyor, kimi zaman da işgalci olarak bulundukları ülkelerde –bazen ABD askerlerinin sert ve acımasız imajının tersine– yardımsever bir profil çizip okul veya yol inşaatlarında görünüyorlar. 2024’te Hollanda’da düzenlenen "Gerçekçi Askerlik Deneyimi" programı da gençlerin askerlikle tanıştırılmasına bir başka örnek. 43. Mekanize Tugay’ın Hollanda’nın Westerveld bölgesine bağlı Havelte köyünde bulunan bir kışlada “deneyim” adı altında düzenlediği etkinlik, 18 yaşından büyük ve fiziksel olarak fit olmaları gereken katılımcılara 16 kişilik gruplarda 24 saatlik bir “asker olma deneyimi” sunuyor. Bu tugayı bu görevde özel kılan ise, 2016'dan bu yana 1. Alman Panzer Tümeni'nin bir parçası olması. İçinde tamamen entegre bir Almanya-Hollanda tank taburu da barındıran 43. Mekanize Tugay, bu eğitim modeliyle NATO’da tek örnek. Buna ek olarak, 17 ve 18 yaşındaki gençlere askerlikle ilgili görüşlerini ölçmek ve potansiyel askerlik kariyerlerini yönlendirmek amacıyla anket mektupları gönderiliyor. Eylül 2025 itibarıyla tüm 17 yaşındaki gençler, ikinci bir çağrı mektubu aldılar ve Hollanda Savunma Bakanlığı’nın sunduğu iş olanakları ile ilgili bir anket doldurmaya davet edildiler. Bütün bu girişimler, gençlerin askerlikle daha yakından tanışmasını ve ordunun 2030 yılına kadar 100 bin kişilik personel hedefine ulaşmasını desteklemek için hayata geçiriliyor. Diğer yandan posta kutularına bırakılan “ilk 72 saat yalnızsın” broşürleri ise, halkın savaş hazırlığını normalleştirmeyi amaçlayan uygulamalardan sadece bir diğeri. Rutte'nin 'kıyamet' senaryosu: Hak gasplarının yeni kılıfı Geçtiğimiz yıl Hollanda’da yaşanan bütçe tartışmaları, hükümetin önceliklerini net bir şekilde ortaya koydu. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik bütçelerinden yapılan büyük kesintiler, NATO kapsamında silahlanma ve savaş hazırlığına aktarıldı. Hükümet ayrıca askeri taşımacılığı önceliklendirerek toplu ulaşımı ve sivil lojistiği aksatır hale geldi, askeri sevkiyatlar yüzünden yolcular saatlerce süren gecikmeler yaşamaya başladı. Avrupa Birliği düzeyinde de durum farksız. Mevcut bütçe kuralları sosyal harcamalar için sınır koyarken, askeri harcamalar ve borç ödemeleri için birlik çapında geçerli herhangi bir üst limit bulunmuyor. Avrupa Birliği, “ReArm Europe” (makyajlanan adıyla “Readiness 2030”) planıyla toplam 800 milyar avroyu önümüzdeki birkaç yılda silah sanayiine aktarmayı hedefliyor. Bir yandan kaynaklar tam gaz silahlanmaya ve savaşa akıtılırken, diğer yandan NATO Genel Sekreteri Rutte, geçtiğimiz hafta Almanya’da Münih Güvenlik Konferansı tarafından düzenlenen programın açılış konuşmasında şunları söylüyordu:
“Rusya, beş yıl içinde NATO’ya karşı askeri güç kullanmaya hazır hale gelebilir. Çatışma kapımızda. Rusya, savaşı Avrupa’ya geri getirdi. Dedelerimizin ve onların dedelerinin katlandığı boyuttaki savaşa hazırlıklı olmalıyız. Her eve, her iş yerine ulaşan bir çatışma düşünün. Yıkım, toplu seferberlik ve milyonlarca yerinden edilmiş insan. Yaygın acılar ve dayanılmaz kayıplar. Bütün bu düşünceler dehşet verici. Ama taahhütlerimizi yerine getirirsek, bu trajediyi önleyebiliriz.” Yetkili ağızlardan yapılan bu ve benzeri açıklamalar, bir gerçeği işaret etmekten çok halk üzerinde savaş psikolojisi ve felaket algısı yaratmayı, militarizmi normalleştirmeyi ve devletin silahlanma politikalarını meşrulaştırmayı amaçlıyor. Hollanda ve Avrupa’da emekçilerin sosyal hakları sistematik olarak geriletilirken, militarizm ve kapitalist çıkarlar, toplumu feda ederek besleniyor. Artan “zorunlu” silahlanma harcamalarının finansman kaynağı olarak sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik gösteriliyor. Sağlık ve sosyal güvenliğe olan ihtiyacımız “maliyet kalemleri” olarak sunulurken “pahalı sağlık hizmetlerini” artık karşılayamayacağımız söyleniyor. Sermayenin can simidi: Savaş ekonomisi Oysa NATO ve AB, halkın güvenliği veya barışı için değil, her zaman olduğu gibi büyük tekeller ve emperyalist güçlerin çıkarlarını korumak ve savaş ekonomisini büyütmek için çabalıyor. Leeuwarden’deki devriyeler, "Gerçekçi Askerlik Deneyimi" etkinlikleri, gençlere gönderilen askerlik anket mektupları ve Avrupa düzeyindeki silahlanma politikaları emperyalist savaş hazırlıklarının birer yansıması. Çünkü AB çevrelerinde giderek daha sık kullanılan bir terim olan “savaş ekonomisine” geçiş, Avrupa sermayesinin, iç sermayeyi canlandırmak ve kâr elde etme koşullarını güvence altına almak için elinde kalan tek seçenek. Nitekim savaş ekonomisine geçiş yalnızca silah üretimiyle sınırlı değil. Tüm ekonominin ve devletin bütün işlevlerinin savaş hazırlıklarının ihtiyaçlarına göre uyarlanmasını kapsayan bu yönelimle birlikte, sadece silah sanayiinde değil; ulaşım, altyapı, telekomünikasyon gibi pek çok sektörde de devletler ve AB düzeyinde desteklenen yatırım olanakları ortaya çıkmakta ve bu da Avrupa’nın tıkanan sermaye sınıfı için geçici ama kârlı bir çıkış yolu vaat etmekte.