Zaman zaman konserlerde ya da söyleşilerde “bir daha dünyaya gelsem yine müzisyen olurdum” derim. Sonrasında da “her türlü zorluğa” rağmen diye ekler ve kısaca yaşadığımız sorunlardan söz ederim. Her dönemde müzisyenlerin yaşadığı sorunlar farklılık gösteriyor. Bizim dönemimizde yani 80’lerin ortaları ve 90’ların başlarında özellikle kendi söz ve müziğinizi yazıyorsanız bunları anlayabilecek yapımcı bulmak zordu. Neredeyse hepsinin ortak cevabı “şarkılarınız güzel ama ticari değil” olurdu. Olur ya albüm yapmaya karar verdiklerinde de mutlaka hit olmuş bir şarkıyı örnek göstererek onun gibi bir şarkı istediklerini belirtirlerdi. Sonrasında şarkılarımız TRT’nin Denetleme Kurulu’na gönderilir. Oradaki denetçiler tarafından sözlerin Türk örf ve adetlerine uygun olup olmadıkları, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edip etmediklerine bakılır, içinde “özgürlük”, “barış”, “eylem” gibi sakıncalı sözler varsa ayıklanır, sonrasında prozodi, entonasyon, akortsuzluk ve şarkıda kullanılan sazlara bakılarak bir hükme varılırdı. O yıllarda TRT tek kanal olduğu ve de şarkılarımızın gerek radyo gerekse televizyondan yayınlanabilmesi için denetleme kurulundan olur alması çok önemliydi. Bir de o yıllarda müzikli barlar dışında -onlar da çok fazla değildi- konser yapma şansına sahip değildik. Belediyeler müzik etkinliklerine başlamamıştı. Müzik festivalleri yoktu. Açık hava ve amfi tiyatro konserlerini ise birkaç isim doldurabiliyordu. Günümüzde şartlar değişti ama müzisyenlerin sorunları azalmadı. Eskisi gibi bir yapımcıya ihtiyaçları yok. Kendi şarkılarını kimsenin müdahalesi olmadan özgürce üretip dijital platformlara yükleyebiliyorlar. Ama her gün binlerce şarkının dinleyiciye ulaştığı bir ortamda nasıl farkına varılacak bu isimlerin? Algoritmaların, sahte hesapların, yayın çiftliklerinin belirleyici olduğu bu dijital platformlarda nasıl listelere girecekler? Eski basın ve pr danışmanlarının yerini şimdi sosyal medya yöneticileri aldı. Artık gazete ilanları, afişler, televizyon-radyo reklamları yok ama yine de tanıtım için ciddi bütçe ayrılması gerekiyor. Yine dijital platformlar algoritmalar yüzünden belli müzik tarzlarını öne çıkarıyor. Şu anda otuza yakın çeşidi olan rap ve hip hop tarzı müzik yapmıyorsanız fark edilmeniz o kadar zor ki. Eskiden rock ve alternatif müzisyenlerin kendilerini gösterebilecekleri performans sahneleri kapanınca ya da popüler müziğe ayak uydurunca farklı müzik türlerini dinlemek nerdeyse imkânsız hale geldi. Eskiden mekân sahipleri hafif bıçkın bir şekilde “kaç masanız var“ diye sorarken günümüz işletmecileri “kaç takipçin var” demeye başladılar. Gerçek müzisyenler bin bir emekle şarkı yazmaya, kendilerini ve enstrümanlarını geliştirmeye çalışırken yapay zekâyla müzik yapmaya çalışan vasıfsız -müzisyen olarak- insanlarla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Dünya müzikte nereye giderse gitsin genç müzisyen arkadaşlarımız morallerini hiç bozmasın. Çok güzel bir şarkı her şeyi değiştirebilir. O şarkı da sizin onu bulmanızı bekliyor. Kalın sağlıcakla…