Sevgili Bekir Coşkun abimizin tanımıyla “büyük devlet büyükleri” ağızlarını her açtıklarında içtenlikten uzak, kendilerine hayranlık bahşederek derler ki: -Çocuklarımız ve gençlerimiz bizim geleceğimizdir! Büyük alkış alırlar. Alsınlar. Zararı yok. Ama bu sözlerine inanmak ve gereğini yapmak şartıyla… ∗∗∗ Ancak hayat öyle demiyor. Çocukların “ yangında ilk yakılacak malzeme” olarak görüldüğüne dair pek çok olay var. Türkiye İşçi Partili (TİP) 16 öğrenci 1 Aralık 2025 günü gözaltına alındı ve tutuklandılar. Neden tutuklandılar? Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) bünyesinde fabrikalarda çalıştırılan öğrencilerin “iş kazaları” sonunda ölmelerini protesto ettikleri için cezaevine konuldular. TİP, 2025’te 85 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini açıklayarak protesto çağrısı yapmıştı. Partili gençler, yaşıtlarının ölmemesi için seslerini yükselttiler. Böylesine duyarlılık yabancı ülkelerde gösterildiğinde ülke medyası takdir dolu başlıklarla bu olayı haberleştirirler. Bizde oldu mu, sus pus! İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) ise bu yılın ilk 11 ayında 1956 işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin , çocuk işçi ölümleri konusunda son derece “düşünceli” olduğunu açıkladı: -Bu ülkenin çocuklarını, bizi bu konuda (çocuk işçi ölümleri) eleştirenler kadar düşünüyoruz! Keşke daha fazla düşünüyoruz deseydi de çocuklar dişli çarklar arasında ölmeselerdi. MESEM bünyesinde haftada dört gün sanayi sitelerinde bir gün de okulda olan çocuklara ayda 6 bin lira ücreti devlet veriyor. Devlet her çocuğa tek tek para ödeyemeyeceği için patronun hesabına yatırıyor. Bazı patronlar ise bunun 3 bin lirasını kendi ceplerine atıp diğer yarısını çocuklara veriyorlarmış. Bunu bir öğretmenden dinledim. İspatlanması da kolay değil. Çocuklara “Aldım” diye belge imzalatılıyormuş! Nasıl vicdan ama? ∗∗∗ Ülkemizin geleceği olan çocukları “koruyucu ve kollayıcı” olarak TBMM var. Çocuklar için yasalar çıkarma yetkisine sahip milli iradenin en üst makamı: -Meclis… Pardon Gazi Meclis!.. Bir zamanların baş tacı tarikatı Gülen Cemaatine mensup pilotlarca bombaladıktan sonra “Gazi” unvanına kavuşmuştu. Şimdi bu yüce makamın kutsal çatısı altında stajyer çocuklara musallat olan personelin varlığını Türkiye, BirGün muhabiri Mustafa Mert Bildircin ’in 10 Aralık 2025 tarihli haberi sayesinde öğrendi. Dünya İnsan Hakları Günü, her insanın yüzünü kızartacak haberin devamında bir stajyer kız öğrencinin hamile kaldığını doktor tespit etti. Çocuk, karın ağrısı şikâyetiyle gittiği hastanede hamile olduğunu öğreniyor. Doktor “adli vaka” bildirimi yapıyor. Hal böyleyken tacizci-tecavüzcü memurların “Gazi Meclis” çatısı altına kim tarafından alındıkları, hangi yönetici emrinde çalıştıkları gibi “önemsiz” detayları henüz öğrenemedik. Ancak bir zanlı tutuklanmış. Bir kişi devlet memuriyetinden çıkarılmış. İki aşçının da iş akitleri sonlandırılmış. Gazi Meclis çatısı altındaki yüz kızartıcı suçlara ve suçlulara karşı mutedil bir uygulama yapılırken, olayı ülke gündemine taşıyan kadınlara karşı her türlü engellemeden kaçınılmadı. Böyle olunca da devlet kimin yanında ve kime karşı sorusu akıllarda asılı kalıyor. Bir tarafta ayda 6 bin liraya ölen çocuklar ile onların ölmesine karşı çıkan duyarlı gençler… Diğer tarafta ülkenin en güvenlikli makamında tacize uğrayan kız çocuklar… Bu ülkenin iyiliğini isteyenlerin ortak dileği geçen yüzyıldan beri değişmedi: -Çocuklara kıymayın!