Rusya-Ukrayna savaşının hemen dört yılı geride bırakmak üzere olduğu bu dönemde, Washington’dan gelen yeni bir diplomatik adım uluslararası kamuoyunda “umut” olarak tanımlanıyor. ABD’nin önerdiği NATO benzeri güvenlik garantileri ve ekonomik destek paketi, Kiev yönetimine barış sonrasında bile güvenlik sağlayacağı vaatleriyle bir kırılma sinyali olarak algılanıyor. Ancak bu umut kırıntısı, savaşın derin yapısal meselelerini çözmekten uzak ve ciddi riskler barındırıyor. Savaşın Arka Planı: Dört Yılın Getirdikleri 2022’de Moskova’nın geniş çaplı işgaliyle başlayan savaş, kısa sürede Batı-Rusya rekabetinin en sıcak cephesine dönüştü. Başlangıçta güçlü bir transatlantik yardımla direnişini sürdüren Ukrayna, uzun çatışma sürecinde hem askerî hem ekonomik açıdan ciddi maliyetlerle karşı karşıya kaldı. Avrupa ülkeleri ve ABD, ateşkes ve barış için çeşitli girişimlerde bulunurken, Kremlin’in koşulsuz bir geri çekilme talep etmesi müzakereleri zorlaştırdı. Bu çerçevede ABD’nin son teklifi, savaş sonrası için bir güvenlik mimarisi önermesiyle önceki politikaların ötesine geçiyor. Geleneksel NATO üyeliği sürecinin Avrupa’da geniş siyasi destek bulamaması ve Türkiye gibi kilit aktörlerin bu konudaki çekinceleri, alternatif güvenlik garantilerini daha da önemli hale getirdi. ABD’nin önerdiği “NATO benzeri” taahhütler, Kiev’in ileride benzer bir kolektif savunma mekanizmasına dahil olabileceğinin işareti olarak yorumlandı. Ancak bu garanti taslağının ayrıntıları hâlâ belirsiz ve bağlayıcı olmaktan uzak. ABD’nin Teklifi: Ne Getiriyor Ne Vaat Ediyor? Berlin’de sürdürülen diplomasi trafiğinde ABD, Ukrayna’ya karşı gelecekteki saldırılara karşı kolektif güvenlik garantileri sunmayı tartışmaya açtı. Bu teklifler, klasik NATO maddesine (Article 5) benzer şekilde, bir saldırı durumunda ortak savunma desteği olasılığını içeriyor. Ancak bu güvence, tam üyelik değil, “NATO vari” güvenlik taahhütleri ile sınırlı. Ayrıca ABD Kongresi tarafından onaylanması gereken bu taahhütler, hukuken bağlayıcı bazı güvenlik çerçeveleri oluşturmayı hedefliyor. Bu paketle birlikte önerilen ekonomik destek, savaş sonrası dönemde Ukrayna’nın altyapı ve toplum yeniden inşa sürecine kaynak sağlama vaadi taşıyor. Ancak bu ekonomik desteğin kapsamı ve finansmanı konusunda halen Avrupa Birliği (AB) ve diğer aktörlerle koordinasyon eksiklikleri göze çarpıyor. ABD’nin teklifi diplomasi cephesinde “realist bir ilerleme” olarak nitelendirilse de Moskova’nın tutumu büyük ölçüde değişmiş değil; Kremlin hâlâ Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanımıyor ve özellikle Donbas’ın geleceği üzerinde ısrarlı. Bu alandaki anlaşmazlık barışın ana omurgasını oluşturmaya devam ediyor. Kiev’in Konumu: Kabul mü, Reddetme mi? Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ABD’nin güvenlik garantilerini “şaşırtıcı derecede olumlu” olarak nitelendirirken, bu taahhütlerin pratikte ne anlama geldiğine dair netlik talep ediyor. Kiev, hiçbir şekilde toprak tavizine yanaşmayacağını defalarca teyit etti; özellikle Donetsk ve Luhansk gibi bölgeler üzerindeki egemenliğin tartışma konusu yapılmasını reddediyor. Barış planının yaklaşık %90’ında uzlaşı sağlandığı iddia edilse de en kritik ve omurga meselesi olarak görülen toprak sorunu çözümsüz kalmaya devam ediyor. ABD ve Avrupa aktörlerinin önerileri ile Kiev’in kırmızı çizgileri arasındaki bu gerilim, müzakerelerin kaderini belirleyecek. Avrupa’nın Rolü: Birlik ve Ayrışma AB ülkeleri bu süreçte hem Amerikalı müttefiklerle hem de Ukrayna ile koordinasyon içinde olduklarını belirtiyor. Almanya, Polonya ve İsveç gibi devletler, ABD’nin güvenlik taahhütlerini desteklese de Moskova ile olası bir barış anlaşmasının Avrupa güvenliği üzerinde ne tür etkiler yaratacağı konusunda temkinli. Birçok Avrupa lideri, müzakere sürecine daha aktif katılmayı ve kendi “çok uluslu güvenlik gücü” fikirlerini öne çıkarmayı tartışıyor. Ancak AB içinde de fikir ayrılıkları var. Bir kısım hükümet, ABD’nin önerdiği çerçevenin Avrupa’nın referans noktasını zayıflatabileceğini, bazıları ise Moskova’nın esnek davranmayacağını ve bu nedenle önerinin barışı getirmekte yetersiz kalabileceğini savunuyor. Moskova’nın Tepkisi ve Rus Stratejisi Kremlin hâlâ barış görüşmelerine doğrudan dahil olma niyeti konusunda net bir tavır takınmadı. Rus liderlik, Ukrayna’dan toprak tavizi istemeyi sürdürürken, alternatif güvenlik garantilerinin Kremlin’in stratejik hedeflerine hizmet edip etmeyeceği belirsiz. Moskova, ABD-AB dayanışmasının zayıflamasından fayda sağlayabilir; bu nedenle Avrupa ile ABD arasındaki koordinasyon bozulursa, Kremlin’in stratejik manevra alanı genişleyebilir. Ayrıca Moskova, müzakere sürecini uzatarak Batı’nın iç siyasi dinamiklerini zorlamayı da hedefliyor olabilir; bu bağlamda ABD’deki iç siyasetin ve 2025 ulusal strateji belgelerinin savaş önceliklerini yeniden tanımlaması Moskova’ya çıkar sağlayabilir. Jeopolitik Sonuçlar ve Riskler ABD’nin teklif ettiği güvenlik garantileri, eğer bağlayıcı bir çerçeveye dönüşebilirse, Ukrayna’nın uzun vadeli güvenliği için önemli bir mihenk taşı olabilir. Bu, Kiev’in gelecekte benzer bir kolektif savunma mimarisine entegrasyonunu kolaylaştırabilir. Ancak riskler de büyük: Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda uzlaşma olmadan bir barış anlaşması imzalanması, savaşın yeniden patlamasına zemin hazırlayabilir. Diğer yandan Avrupa’nın bu süreçte aktif ve ortak bir diplomasi yürütmesi, Batı’nın ittifak değerlerini pekiştirebilir. Aksi takdirde ABD-Avrupa arasındaki ayrışma, Rusya’nın stratejik pozisyonunu güçlendirebilir ve Avrupa güvenliğinde yeni kırılganlıklar yaratabilir. Umutlu ama Tedbirli Bekleyiş Washington’un sunduğu yeni güvenlik garantileri ve ekonomik destek planı, Ukrayna cephesinde diplomatik bir ilerleme olarak yorumlanıyor. Ancak bu ilerleme, savaşın temel sorunlarını çözmekten uzak. Toprak egemenliği, Kremlin’in talepleri ve Batı ülkelerinin kendi aralarındaki koordinasyon eksiklikleri, barış sürecini hâlâ kırılgan kılıyor. Ukrayna için umut verici bir adım olsa da bu sürecin sürdürülebilir bir barışa dönüşüp dönüşmeyeceği belirsizliğini koruyor. Ukrayna’nın geleceği, sadece sahada yaşanan değişimlerle değil, aynı zamanda büyük güçlerin diplomatik iradesi ve uluslararası güvenlik mimarisinin yeniden şekillenmesiyle belirlenecek. Bu bağlamda ABD’nin yeni teklifi, bir dönüm noktası olma potansiyeli taşısa da sonuçları uzun vadede dikkatle izlenmeli. *Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. ABD UKRAYNA taraf Dr. Osman Gazi Kandemir, Independent Türkçe için yazdı Dr. Osman Gazi Kandemir Perşembe, Aralık 18, 2025 - 09:30 Main image:
Fotoğraf: AA
TÜRKİYE'DEN SESLER Type: news SEO Title: ABD yeniden Ukrayna tarafına mı geçti? copyright Independentturkish: