Başlığa bakıp da Türkiye ’nin Rusya ’dan korktuğunu sanmayın. Haşa! Reisimiz Ruslar ın reisi ile dost zaten. Karadeniz ’de gemilerimiz vuruluyor, kimin vurduğunu bile dert etmiyoruz. Bir İHA oralardan kalkıp Ankara ’ya kadar geliyor, biz “ Nasıl buralara kadar geldi ” demeyip “ Nasıl vurup düşürdük ama ” diyoruz. Kısacası, Rus korkusunun bizimle ilgisi yok! Ya da o manada ilgisi yok! Özgür Özel geçen gün Brüksel ’de Avrupa Sosyalist Partisi liderler toplantısında konuştu ve İngiliz İşçi Partisi ’ni ideolojik kardeşlik hukukunu hiçe sayıp, Erdoğan ’la çıkar temelli işbirliği yaparak otoriterliğe destek vermekle suçladı ya… Haliyle memleketi dışarıya jurnallemekle de suçlandı, ama Avrupa ’da Avrupalı ya söylediği az bile! Avrupa , genel olarak, bir “ Rus korkusu ”yla sersemlemiş durumda ve on yıllardır dilinden düşürmediği, AB ’nin de temelleri olduğunu ileri sürülen değerleri hiçe sayarak pupa yelken sağa kayıyor. Dün sağcısından solcusuna tüm Avrupalı siyasilerin her iki cümlesinden birinde geçen demokrasi, özgürlükler, insan hakları, hukuk ve adalet gibi kavramlar, artık sosyal demokratların sözlüğünde bile mumla aranıyor. Onların yerinde, güvenlik kavramını her şeyin üzerine koymuş ve “ Rus saldırısı ”na hazırlanan bir Avrupa var. Barışı değil savaşı öncelemiş, ekonomisini de siyasetini de buna göre düzenleyen bir Avrupa . Üzerine benzin döküp yıllardır yüzbinlerce insanın öldüğü bir savaşa dönüşmesine katkıda bulundukları Rusya-Ukrayna krizinin ateşi karşısında dehşete düşmüş gibiler. ABD ’nin Trump ’lı hali de ortada. Dışarıda istediğini vurup istediği ile savaş yıkıntıları üzerinde emlak alım satım pazarlıkları yaparken, içeride de şehirlere Ulusal Muhafızları sürerek “ ABD genelinde faşizmin nasıl görüneceğine dair bir tablo sunuyor. ” Hakan Fidan iki gün önce TRT World ’de Trump ’ın hakkını teslim edip Türkiye ’nin de katkılarının altını çizerek, Rusya ve Ukrayna arasında bir anlaşmaya çok yakın olduğumuzu söyledi. Hani dediği çıkar da bir anlaşma olursa, baş mimarları ABD ’li iş adamı, emlak geliştiricisi ve Trump ’ın müttefiki Steve Witkoff ile Rusya Doğrudan Yatırım Fonu CEO ’su ve Putin ’in yakın müttefiki Kirill Dmitriev olacak. İki iş adamı işi bitirecek! Daha önceki bir yazımda Rusya-Ukrayna savaşında üç tarafın kazandığını söyleyen bir analiz paylaşmıştım: “ 1- Toprak kaybetse bile bir ulus inşa etme kapasitesini kanıtlamış olan Ukrayna. 2- Neredeyse tüm dünyaya ve NATO’ya karşı sürdürdüğü savaşta yenilmeyip, tersine Sovyet çağı imajını canlandıran Rusya. Ve 3- Dünyanın en büyük iki Slav ve Ortodoks ülkesini birbiriyle dövüştürerek bir taşla iki kuş vuran ve bu vuruşmadan büyük ekonomik, siyasi ve askeri kazanımlar elde eden ABD. ” Şimdi bunların tümünü, Avrupa ve NATO ’yu da ekleyerek, kaybedenler olarak sayabiliriz. Dünya Rusya-Ukrayna savaşı ve Rus korkusu gölgesinde bir “ demokrasi-otokrasi ” çatışması yaşarken, yukarıdaki tarafların tümü, başta da Avrupa , kendi iç gerilimleriyle çatırdıyor ve zayıflıyor. Türkiye ’yi başlığa yazma nedenim de bu. Türkiye de demokrasi ve otokrasi arasında böylesi bir dönülmez yol ayrımında! Otokrasiye karşı demokrasi mücadelesi verilen her yerde, demokrasinin kazanabilmesi için uluslararası dayanışma ve uluslararası iklimin özgürlüklerden yana olması son derece önemlidir. Yukarıdaki tablo iklimin tam tersi olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, demokrasiden yana olan tüm güçlerin tutunabilecekleri tek dal, en küçük bir fire vermeden el ele omuz omuza olmaları, birlikleri ve dayanışmaları! Tabii ki kurtuluş yok tek başına, ama tüm demokratlar olarak bir başımıza ve kendi başımızayız. Birbirimizin kıymetini bilmek zorundayız!