BÜYÜKELÇİ

ABD Büyükelçisi Tom Barrack zaman zaman diplomasi sınırlarını aşan mesajlar veriyor. Kullandığı ifadeler şaşkınlıkla izleniyor. Ucu Türkiye’ye de dokunan mesajlarında Barrack, ulus devlet modelini eleştiriyor, İsrail’in bundan rahatsız olduğunu söylüyor, Ortadoğu için demokrasi yerine iyi niyetli monarşiyi! öneriyor, Osmanlı devlet sistemini övüyor vs. Sayın Büyükelçi’nin bu mesajları kendi düşüncesi midir? Yoksa ABD’de çizilmiş bir planın ayrıntılarını mı dile getiriyor? Gerçi büyükelçilerin her sözü devletlerini bağlar ama yine de kendisine bu soru sorulmalıydı. Ama şimdiye dek hiçbir gazeteci tarafından sorulmadı. Buradan hoş bir büyükelçi olayına geçelim... Muzaffer Ayhan Kara “Muhalif Medya” sitesinde yazıyor. “Bu olayı bana bizzat 6. Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk’ün eşi Emel Korutürk anlatmıştı. ABD Büyükelçisi (Macomber veya Spiers) randevu alarak güven mektubunu sunmak üzere Çankaya Köşkü’ne gelir. Güven Mektubu sunulacak, sonrasında hatıra fotoğrafı alınacaktır. Güven Mektubu takdiminin hemen öncesinde yaveri Cumhurbaşkanı Korutürk’ün yanına gelerek bir şeyler söyler. Korutürk’ün kaşları çatılır. Çünkü yaveri Korutürk’e “Büyükelçinin güven mektubunu elçilikte unuttuğunu, kabulün ardından bilahare göndereceği” bilgisini iletmiştir. Bunun üzerine soyadını Büyük Atatürk’ün verdiği Korutürk’ün yanıtı şu olmuştur: “Geri giderler, yeni bir randevu alarak güven mektubuyla birlikte tekrar gelirler!” TANSİYON Göz muayenelerinde mutlaka göz tansiyonuna da bakılır. Glokom hastaları ayda bir, üç ayda bir göz tansiyonunu kontrol etmek zorundadır. Ancak göz tansiyonu ölçme cihazı bulmak kolay değildir Birçok hastane göz tansiyonuna baktırmak istiyorum dediğinizde önce doktora muayene olmanız gerektiğini söyler. Muayene birkaç bin liradır. Pek az hastane ücretsiz göz tansiyonuna bakar. Devlet hastaneleri ücretsiz bakar ama randevu alıp hastaneye gitmek bir eziyettir. Ne yapmalı? Aile hekimliklerine bir göz tansiyonu ölçüm aleti konmalı. Bir hemşire bu işi becerebilir. Veya böyle pratik bir çözüm düşünmeli. Çünkü göz tansiyonuna evde bakamazsınız. Mutlaka cihaza ulaşmanız gerekir. Konuyu daha önce yazmıştık. Yine yazıyoruz. Sağlık için gerekli bir konudan söz ediyoruz... Umarız kulak veren olur... MAHSUR MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin mesajı sosyal medyaya şöyle yansıdı: “Diyarbakır’da DEM mitingi yapılmasının mahsuru yoktur” Mesajı kim yazdıysa açıklamada “mahzur” yerine “mahsur” denilmiş. Mahsur malum, kuşatılmış demek. Mahzur ise sakınca. Sık yapılan bir başka hata: Nüfuz ve nüfus... Bu iki sözcük de sık sık karıştırılıyor. Nüfuz “etki” demek, nüfus ise bildiğimiz nüfus yani insan yoğunluğu... Başka? Asgari ve askeri sözcükleri... Dili dönmeyenler sık sık “asgari ücret” yerine “askeri ücret” demekte. Bunlar belki ufak hatalar. Ama kişinin dil ve edebiyat bilgisini açığa vurması açısından önemli. Yazılı metinlerde de “de” ve “da” eklerini yerine göre ayrı veya bitişik yazamayanlar dil bilgileri konusunda kötü not alıyor. “De” ve “da”, “dahi” anlamında kullanıldığı takdirde ayrı yazılacak. Şu basit kuralları artık öğreniverelim… YARIM YARIM Bir şiir dolanır durur internette... “Bırak Yarım Kalsın” başlıklı bu şiir, kimine göre Can Yücel’indir, kimine göre Özdemir Asaf’ın... Aslında ikisinin de değildir... Peki kimindir şu şiir: “Bırak zorlama dostum... Yarım kalması gereken her şey Yarım kalsın. Bazı şeyler vardır ki; Yarım yaşanır. Her şeyi tamamlamaz ki hayat. Bazen, Gece vakti, güzel bir rüya görürsün. Ardından birden uyanır ve bir daha uyuyamazsın. Çünkü bilirsin Uyusan da yarım kalan rüyanı asla tamamlayamazsın Rüya gibidir işte yaşamak Bırak Yarım kalması gereken, yarım kalsın...” Malumatfuruş adlı internet sitesine göre... Bu şiir Mesud Topal’ın 2014 yılında yayımlanan “Cam Kenarı” adlı kitabında yer almıştır. Üstelik şiir değil düz yazı halinde... Sonra da ünlü bir şaire atfedilip ünlü olmuştur. GURBET Ne demiş Ziya Paşa: “Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir.” Yani ... Gurbet bazen vatanın olur... Bazen de öz yurdunda gurbette gibisindir. Yabancı muamelesi görürsün... Gurbet coğrafya değil insanın içinde yaşadığı dünyadır. Kendi öz yurdunda gurbeti yaşayanlar bazen milyonları bulur. Ne diyor o şarkı: “Ben gurbette değilim gurbet benim içimde”