New York’ta market rafları ne söylüyor?

Toplumun neye gerek duyduğu ya da öncelik verdiği raflara da yansıyor. Ürünlerin ambalajlarında dile getirilenler, beslenme sorunlarını ve bunlara önerilen çözümleri gösterebiliyor. Bu pazar, New York seyahatimde market raflarında en çok dikkatimi çeken ambalaj içeriklerini paylaşıyorum İş seyahati dolayısıyla geçen hafta New York’taydım. New York’a gidip de market gezmeden dönmek olur mu? Benim için olmaz. Öyle ki bana göre şehir gezmenin en gerçek hâli alışveriş sepetinin içi. Çünkü bir şehrin gerçek ritmi aslında market raflarında saklı. İnsanlar günlük hayatlarında neye ihtiyaç duyuyor, neye yöneliyor, hangi korkular ve beklentiler satın alma davranışını şekillendiriyor… Hepsini ambalajların diliyle okuyabiliyorsunuz. Ben de her yıl seyahatimde olduğu gibi bu yıl da sizlerle market raflarında en çok dikkatimi paylaşmak istiyorum. 1- Adaptojenik ürünler Adaptojen kelimesini son yıllarda sık duyuyoruz ama Amerika’da bu kavram raflara iyice yerleşmiş durumda. Özellikle içeceklerde, toz karışımlarda ve atıştırmalıklarda ‘adaptogens’, ‘stres desteği’, ‘odaklanma desteği’ gibi ifadeler göze çarpıyor. Peki, adaptojenler ne vadediyor? Genel olarak amaç vücudun strese adaptasyonunu desteklemek, daha dengeli bir enerji ve odak hâli sunmak. Bu kategoride en sık gördüklerim reishi, lion’s mane gibi bazı mantar türleri, ashwagandha, rhodiola, ginseng türevleriydi. Günümüzde artık gün içinde daha kontrollü bir zindelik ve mental netlik arayışı var. Yani ürünler de artık dengede kalmaya odaklı. Elbette bu konuda dikkat edilmesi gereken şeyler var. Etken maddenin miktarı yazıyor mu? İçerisinde herhangi bir şeker/şurup eklemesi yapılmış mı? Kafeinle birlikte mi pazarlanmış? Öyle ki bazı ürünler hem sakinlik hem enerji diye aynı anda sonuç vadedebiliyor. Bu trendin sevdiğim tarafı ise stres yönetiminin konuşulması. Sevmediğim tarafı ise bazen stresin çözümünün tek bir gıdada aranması. Oysa en iyi çözüm, genel yaşam tarzını destekleyen küçük dokunuşlarda. 2- Melatonin Uyku ürünlerini raflarda pek çok ürün formunda görmek mümkün. Sadece klasik tablet formunda değil, sakızlar, şekerlemeler, içecekler, karışımlar vb. Amerika’da melatonin, bir trend olmaktan çıkıp market standardı gibi görünmeye başlamış. Bu artış bize iki şey anlatıyor: Birincisi insanların uyku kalitesi düştü ve herkes hızlı çözüm arıyor. İkincisi ise uyku artık iyileşmenin merkezinde görülüyor; spor yapan da yoğun çalışan da uykuyu performans başlığına yerleştiriyor. Fakat burada da uyarmam gereken önemli bir nokta var: Melatonin, vücudun biyolojik ritmiyle ilişkili bir hormon. Kısa süreli, doğru zamanda ve doğru dozla kullanımı bazı durumlarda faydalı olabilir ama herkes için her gece rutin bir takviye gibi düşünmek doğru değil. 3- Kolostrum Market turumun en çok şaşırtan kısmı kolostrumlu içecekler oldu. Kolostrum; yani doğumdan sonra üretilen süt, bağışıklık bileşenleriyle ilişkilendirilen bir içerik olarak özellikle wellness dünyasında son dönemde sık konuşuluyor. Neden bu kadar popülerleşiyor diye sorulabilir? Çünkü bağışıklık mesajı hâlâ çok güçlü. Ama burada hassas bir çizgi var. Kolostrum hayvansal kaynaklı bir ürün ve herkes için uygun olmayabilir. Ayrıca mucize gibi sunulan her bağışıklık ürününde olduğu gibi bilimsel iddia diliyle pazarlama dili birbirine karışabiliyor. 4- GLP-1 dostu ürünler Son dönemde GLP-1 ile ilgili artan farkındalık, gıda sektörünü de ciddi şekilde etkilemiş durumda. Yüksek lifli protein barlar, ‘protein+lif’ kombinasyonlu içecekler en sık gördüğüm ürünlerdendi. Burada dikkat çekici olan nokta şu ki; ürünler artık kilo odaklı bir dille değil, metabolik denge diliyle konuşuyor. Ama küçük bir parantez açmak şart. Her ‘yüksek proteinli’ veya ‘lifli’ ürün otomatik olarak GLP-1 dostu sayılmaz. Bazı ürünlerde lif miktarı sembolik düzeyde kalabiliyor, protein kalitesi düşük olabiliyor, yüksek miktarda tatlandırıcı kullanılabiliyor.