Çocuk emeğinin kullanımı, günümüzde çözülmesi gereken ciddi bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukların erken yaşta çalışmaya başlaması, fiziksel, ruhsal ve akademik gelişimlerini olumsuz yönde etkilerken, emek piyasasının esnekleşmesi ve kuralsızlaşması bu sorunu derinleştirmektedir. Çocuk işçiliği yoksulluk, güvencesizlik ve düşük yaşam standartlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuk işçiliğinin engellenmesine yönelik gerek uluslararası gerekse ulusal ölçekte çok sayıda düzenleme söz konusudur. Çocuk işçiliği, karmaşık ve çok boyutlu bir olgu olup, "çocukluk" ve "çalışma" kavramlarının tanımlarına bağlı olarak değişir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çocuk işçiliğini, çocukların ekonomik faaliyetlerde yer alması olarak tanımlar ve bu faaliyetler, piyasaya yönelik üretim (ücretli veya ücretsiz iş) ve ev içi işler (genellikle ekonomik faaliyet olarak sayılmaz) olarak ikiye ayrılır. Çocuk işçiliği, çocukların sağlığı, gelişimi ve eğitimini olumsuz etkileyen faaliyetler olarak tanımlanırken, eğitim ve gelişim için zararlı olmayan işler çocuk işi olarak kabul edilir. Çocuk işçiliği ise zarar veren işler (fiziksel ve zihinsel gelişime zarar veren işler) ve zarar vermeyen işler (çocuğun gelişimini engellemeyen işler) arasında ayrım yapılarak tanımlanabilir. Çocuk İşçiliği (Child Labour), çocukların sağlığına, gelişimine ve eğitimine zarar veren, sömürü içeren faaliyetleri ifade ederken, Çocuk İşi (Child Work), gelişime zarar vermeyen ve eğitimle uyumlu aktiviteler olarak kabul edilir (Bhukuth: 2008). Türkiye’de özellikle mesleki eğitim kapsamında gündeme gelen politikalar, eğitim başlığı altında çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. 2017 yılında mesleki eğitim alanında yapılan düzenlemelerle çıraklık eğitimi, zorunlu eğitim kapsamına alınmış, 3308 sayılı kanuna "staj" ve "tamamlayıcı eğitim" ibareleri eklenmiş ve bu süreçle yasal zemine oturtulmuştur. Çıraklar ve meslek lisesi öğrencilerine işletmelerde çalışma süreleri boyunca ücret ödenmesi sağlanmış, işletmelere, mesleki eğitim öğrencilerine beceri eğitimi verme zorunluluğu getirilmiş ve eğitim birimi kurma şartı getirilmiştir. Tüm bu değişiklikler, Türkiye’nin mesleki eğitim sistemini iyileştirerek iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına daha iyi cevap vermeyi hedeflemektedir (Eliaçık vd.2017). Çıraklık sisteminin zorunlu eğitim kapsamına alınması ile Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerinde çırak kategorisinden, stajyer ve kursiyer kategorisine önemli bir geçiş olmuştur. 2016 yılından bu yana toplam sayıda genel bir artış eğilimi gözlemlenirken, 2019 yılında pandeminin etkisiyle bir düşüş yaşanmış, ardından ciddi bir yükseliş kaydedilmiştir. 2022’de çırak sayısında da belirgin bir artış dikkat çekmektedir. Özellikle 2022’de toplam katılımcı sayısı ve stajyer-kursiyerlerin toplam içindeki payı (%8 civarı) en yüksek seviyeye ulaşmış, sonrasında toplamda sayı 2 milyon seviyelerinde sabitlenmiştir. Bu durum, bu tür programlara ilginin arttığını göstermektedir. Çocuk işçiliğindeki artış da bu sürecin bir ürünü olarak görülmelidir. ÇOCUK İŞGÜCÜ 1 MİLYONUN ÜZERİNDE Nitekim 15-17 yaş erkek çocukların istihdam oranı 2004 yılında %20 iken, 2023’te %28,8’e 2024’te %35,6’ya çıkarak en yüksek seviyesine ulaştı. Kız çocukların istihdam oranı ise her yıl daha düşük bir düzeyde seyretmiş ve 2023 yılında %13,7 olarak kaydedildi (TÜİK Kurumsal olmayan çocuk nüfusun işgücü durumu). Kız çocuklarının ağırlıkla ev içi bakım hizmetlerine yöneldiği bu anlamda ekonomik faaliyetlerde yer almadığı bilinmektedir. 2014 ve 2015 yılları arasında çocuk işgücü (15-17 yaş) 824 bin civarlarında iken, 2023 yılında 853 bine ulaşmıştır. Bu sayı 2024’te 971 bindir. 14 yaş ve altı çalışan çocuklar düşünüldüğünde bu sayının 1 milyon 200 bin olarak civarında olduğu söylenebilir (2019 araştırmasında 18 yaş altı işgücünün yaklaşık %20’si bu yaş grubundadır). (Grafik 3) Çocuk işçiliği ile ilgili son kapsamlı araştırma olan 2019 araştırması, çalışan çocukların %45,5’inin hizmet sektöründe olduğunu; küçük yaş grubunda (5–14) ise çocuk işçiliğinin ağırlıkla tarımda yoğunlaştığını (%64,1) göstermektedir. Bu çocukların %35,9’u aile ekonomisine yardımcı olmak için çalışmaktadır. Ayrıca ev içi emek çok yaygındır: genel ev işlerini “genellikle yapan” çocuk sayısında kız çocukları erkeklerin yaklaşık iki katıdır; küçük çocuk bakımı ve hasta/yaşlı bakımında da benzer biçimde kız çocuklarının yükü daha fazladır. Bu tablo, çocuk emeğinin yalnızca piyasada değil ev içinde de yoğunlaştığını ve belirgin bir toplumsal cinsiyet eşitsizliğine işaret ettiğini göstermektedir. ÇALIŞMA KOŞULLARI 2019 IV. çeyreğine ait istatistiklere göre (son kapsamlı araştırma) ekonomik faaliyetlerde çalışan çocukların karşılaştığı zorluklar ciddi boyuttadır. Çocuk işçilerin %12,9’u aşırı sıcak/soğuk/nemli ortamlara, %10,8’i kimyasal maddelere, toza, dumana, %10,2’si zor duruş ve hareketlere, %6,4’ü kaza riski, %10’u Gürültü ve şiddetli sarsıntıya maruz kaldığını ifade etmiştir. Bu tablo, çocuk emeğinin istismarının ulaştığı boyutları ortaya koymaktadır. 2019 yılı için açıklanan bu veriler bu kapsamda bu yazı yazılırken açıklanmış son istatistiklerdir. Dolayısıyla son dönemde çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasının bu verilerde artışa yol açmış olabileceğini dikkate almak gerekir. İŞ KAZALARI Nitekim son dönemde çalışma hayatında çocuklarının sayısının artması ile iş kazası ve ölümlü iş kazası sayılarında artışlar görülmektedir. Çocuklar, çalışma hayatında ciddi risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Mesleki eğitim ve MESEM bu sürecin ana faillerinden biri olarak eleştirilere maruz kalmaktadır. 2017 yılıyla birlikte çıraklık eğitimi, örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınarak, mesleki eğitim merkezleriyle ilişkilendirilmiştir. Burada amaç, ekonomik yapıyı taşıyan işletmelerin çıraklık ihtiyaçlarını karşılamak ve çırak öğrencilerin mesleklerine yönelik bilgi ve becerilerini geliştirmek olarak tanımlanmıştır. MESEM kapsamında 34 alanda ve 184 meslek dalında eğitim görmektedir (METEG 2024). Bu meslek dallarının bir kısmı tehlikeli sınıfta yer alan meslek dallarıdır. Yine MESEM’ler, 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az %30’u, 12. sınıf kalfalara ise asgari ücretin en az %50’si kadar maaş ödemekte ve ayrıca iş kazaları ile meslek hastalıklarına karşı sigorta yapılmaktadır. Bu ödemeler işverenler açısından bir mali yük getirmemektedir. Bu anlamda MESEM kapsamı maliyetsiz bir işgücü olarak işverenlere sağlanan bir fırsat olarak görülmektedir. Yoksulluk ve çocuk işçiliği arasındaki ilişki düşünüldüğünde aileler açısından da MESEM, hanehalkına katkı sağlayan bir unsur olarak son derece caziptir. Bu durumda MESEM’ler hem yoksul ailelerin çocukları için ailelerinin bütçesine katkı sağlamakta hem de işverenlere maliyetsiz bir işgücü sağlamaktadır. Ancak bu işyerlerinin önemli kısmında işçi sağlığı güvenliği önlemlerinin alınmadığı da yapılan denetimlerle ortaya çıkmıştır. Mesleki eğitim kapsamındaki işyerlerine yapılan denetimde, 94 bin 301 işyerinin 8 bin 406’sının işçi sağlığı ve güvenliği şartlarına uymadığı tespit edilmiştir. Bunlara uygulanan yaptırım sözleşmelerinin feshedilmesi yani mesleki eğitim kapsamı dışına çıkarılmasıdır. Başka bir yaptırım uygulanıp uygulanmadığı belirsizdir (MEB 2024). Sonuç olarak kabaca ve resmi olarak her 10 çocuktan birinin tedbirsiz işyerlerinde çalıştırıldığı söylenebilir. Sürecin çocuklar açısından maliyeti ise okulda geçirmeleri gereken süreyi, kimi zaman ağır işkollarında, büyük fabrikalardan küçük atölyelere, farklı ölçeklerde işyerlerinde, ağır çalışma koşullarına maruz kalarak geçirmeleridir. İş kazalarının sayısında son dönemde yaşanan artış korkunç boyutlardadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) İstanbul’da düzenlediği Mesleki Eğitim Zirvesi’nde MESEM programını protesto eden Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 16 öğrencinin yaptıkları eylemin haklılığı ve vicdanı bir sorumluluk olduğu, kayıtlı iş kazası verilerinde somut olarak kendini ortaya koymaktadır. (Grafik 4) Bu grafik, 14-17 yaş grubundaki çocukların yaşadığı iş kazalarını yıllara göre göstermektedir. 2010 yılında iş kazası sayısı yalnızca 234 iken, bu rakam 2024 yılında 27.636’ya ulaşmıştır.Bu artış, çocuk işçiliği ile mesleki eğitimin iç içe geçmesini sonuçları olarak ele alınabilir. Ayrıca, 14 yaş grubundaki çocuklar için de iş kazalarının arttığı görülmektedir. (Grafik 5) Sonuç olarak, çocuk işçilerinin yaşadığı iş kazalarının yıllar içinde arttığı ve özellikle son üç yılda ciddi bir yükselme yaşandığı, sektörlerdeki işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin ve yasaların olmadığını ortaya koymaktadır. 2022’de 12 ölüm, 2023’te ise 20, 2024’te 11 ölüm vakası rapor edilmiştir. Bağımsız bir kurum olan İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin “Çocuk İş Cinayetleri Raporu” durumun çok daha ağır bir tablo sunduğunu ortaya koymaktadır. 2024 yılında toplamda 22’si 14 yaş ve altı 71 çocuk yaptıkları iş ile ilgili nedenlerle hayatını kaybetmiş olup, ölümler genellikle tarım, inşaat ve metal sektörlerinde yaşanmıştır. Bu veriler, çocuk işçiliğinin ölümcül tehlikeleri ve sektörel risklerin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Tarım sektöründe özellikle trafik kazalarında mevsimlik tarım işçisi çocukların hayatlarını kaybettiği bilinmektedir. Çocuk işçiliği ile mücadelede mevsimlik tarım işçiliğine yönelik programlar son derece önemlidir. Ancak inşaat ve metal sektörü gibi alanlarda ölümler da dikkat çekmektedir. Bu alanlarda mesleki eğitim ile ilgili iş cinayetleri gündeme taşınmıştır (Çaklı 2024). SONUÇ Çocuk işçiliği, ekonomik ve toplumsal yapının en derin sorunlarından biridir. Yoksulluk, işgücü piyasalarının kuralsızlaşması ve eğitim sistemindeki eksiklikler, bu sorunun temel nedenleri arasında yer almaktadır. Çocukların erken yaşta çalışma hayatına girmesi, yalnızca bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda toplumun geleceğine yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Çalışma koşullarıyla ilgili analizler, çocuk işçiliğinin hangi koşullar altında sürdüğünü göstermektedir. Bu çocuklar fiziksel, zihinsel ve duygusal açıdan ağır yükler altında çalışmaktadır. Özellikle tehlikeli işlerde çalıştırılan çocuklar, yaşamlarını ve geleceklerini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Eğitim hayatlarından koparılmaları, toplumsal eşitsizlik döngüsünün devamına neden olmaktadır. Yine bu veriler üzerinden mesleki eğitim programlarının, ne ölçüde çocuk işçiliğine yol açan bir pratik olduğu dikkate alınmadan, işçi sağlığı ve güvenliği açısından oluşturduğu riskleri irdelemeden MESEM’leri “çocuk işçiliğini önleyecek” bir unsur olarak görmek, gerçekliği ters yüz etme çabasından başka bir şey değildir. MESEM’ler çocuk işçiliğini önleyen değil, eğitim çağındaki çocukları mesleki eğitim adı altında, işyerlerinde ağır çalışma koşullarına sürükleyen emek rejiminin, bilinçli bir unsuru haline gelmektedir. Çocuk işçiliğiyle mücadele, bireysel çabalarla değil, kalıcı düzenlemelerle mümkündür. Bunun için: • Çocuk işçiliğinin temel nedeni olan yoksulluk, sosyal politikalarla etkin bir şekilde ele alınmalıdır. Bu doğrultuda, düşük gelirli ailelere ekonomik destek sağlanmalı ve sosyal yardımlar artırılmalıdır. • Çocukların eğitime erişimini artırmak için okul altyapıları geliştirilmelidir. Meslek liselerinin nitelikli eğitim sunması sağlanmalı ve bu liseler, çocukların gelecekteki meslek hayatına hazırlanmasında bir araç olarak kullanılmalıdır. • Esnek ve kuralsız çalışma rejimiyle mücadele edilmelidir. Çocuk işçiliğini teşvik eden düzenlemelere karşı etkin yaptırımlar uygulanmalı, iş güvenliği ve sağlık denetimleri sıklaştırılmalıdır. • MESEM gibi projeler, çocuk işçiliğini artırdığı için derhal durdurulmalı ve yerine çocukların yararını gözeten sistemler getirilmelidir. Meslek lisesi öğrencilerinin staj programları sıkı denetimlere tabi tutulmalı ve işyerleri belirli kriterleri karşılamadığı sürece öğrenci kabul edilmemelidir. • Çocuk işçiliğinin yoğun olduğu sektörlerde etkili denetim ve yaptırımlar uygulanmalıdır. İşverenler, yasadışı çalıştırmalar nedeniyle ciddi cezalara çarptırılmalı ve bu cezalar caydırıcı olmalıdır. • Çocuk işçiliğinin takip edilmesi için işgücü istatistikleri, 18 yaş altı yaş gruplarına duyarlı hale getirilmeli ve bu veriler kamuoyu ile açık bir biçimde paylaşılmalıdır. Son söz olarak MESEM gerçeğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seren haklı ve meşru eylemleri ile tutuklanan TİP’li öğrenciler bu ülkenin vicdanı olmuştur. Gençler derhal serbest bırakılmalıdır. *** Kaynakça Bhukuth, A. (2008) Defining child labour: a controversial debate, Development in Practice, 18:3, 385-394, DOI: 10.1080/09614520802030466 Çaklı, O (2024) MESEM’de Biten Hayatlar yazı dizisi, Gazete Duvar, https://www.gazeteduvar.com.tr/mesemde-biten-hayatlar-8-zekai-de-omer-de-insaattan-duserek-oldu-haber-1720158 Eliaçık, E. Koçak, K. ve Çiçek, M. (2017). Meslekî ve Teknik Eğitimin Geliştirilmesine İlişkin Kanuni Düzenlemeler, M.E.B. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü. https://salihli.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2017_01/27152012_MESLEKY_EYYTYMYN_GELYYTYRYLMESY.pdf Erişim [19.01.2025] METEG (2022) Mesleki Eğitim Programında Uygulanan Alan ve Dal Listesi, M.E.B. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, Erişim [19.12.2024] https://meslegimhayatim.meb.gov.tr/photos/2022/01/25/alan-dal-liste-a4_61f010865e1d9.pdf Çeşitli yıllara ait SGK ve TÜİK İstatistikleri İSİG Meclisi verileri