Türkiye’de sosyalist düşünce, özellikle reel sosyalizmin 1990’lı yılların başında yenilgisinin ardından, kabaca ifade edersek ‘kitaptan kopmuş’, postmodernizmin, sonrasında da ‘farkındalık’ denen woke kültürün empoze ettiği söylemlerin etrafında varlığını sürdürmek gibi bir eğilimin boyunduruğuna girmişti. Genel olarak baktığımızda, bugün de durum pek farklı değil. Kimlik siyasetiyle popülist söylemler arasında gidip gelen, en önemli ideolojik kaynağı olan […]