Cumartesi günü Milliyet’te Şam merkezli Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi Türkçe Araştırmaları Direktörü Ömer Özkızılcık’ın Suriye’deki Arap aşiretlerinin pozisyonlarına dair kapsamlı değerlendirmesine yer verdik. Özkızılcık söyleşinin ilk bölümünde SDG’nin orduya entegrasyon konusunda kendisine sunulan 13 maddelik son teklife olumlu bir yanıt vermemesi halinde -ki beklentinin bu yönde olduğunu söyledi- Ahmed Şara yönetiminin baskıyı artıracağını ve askeri bir gerilim yaşanırsa bunun çok hızlı olacağını düşündüğünü vurguladı. Bugün ise Özkızılcık’ın diğer değerlendirmelerini aktarmak istiyorum. Araştırmacı, SDG’nin entegrasyonu konusuna Suriye’de değişen güç dengesi üzerinden yaklaşıyor. SDG, Şara ile 10 Mart Mutabakatı’nı imzaladığı dönemdeki güç dengesini; ‘Esed’in devrildiği, YPG’yi koruyan bir Rusya’nın olmadığı, İran’ın çıktığı ve askeri varlığını azaltan bir Amerika’ olarak tarif etti. Hatta o dönemde SDG ile yapılan görüşmelerde onun ilk güven artırıcı adım olarak Deyrizor’u tamamen devretmesinin gündemde olduğunu söyledi. Ancak Özkızılcık’a göre; İsrail’in haziran-temmuz aylarından itibaren Suriye’ye müdahalesi güç dengesini değiştirdi. Suveyda’da İsrail’in hava saldırılarına rağmen ilerleyen Suriye ordusunun, Şam’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Savunma Bakanlığı vurulduktan sonra geri çekilmesinin deyim yerindeyse SDG’yi cesaretlendirdiğini anlattı. Özkızılcık, bunu şöyle ifade etti: “Bu şu demek, yarın öbür gün bu anlaşma sekteye uğrar ve bir askeri gerilim yaşanırsa, İsrail gidip Şam’ı tekrar bombalar ve Suriye ordusu geri çekilmek durumunda kalır. SDG, Suriye ordusundan hissettiği askeri tehdidi artık hissetmemeye başladı. Güç dengesi değişmiş oldu. Ondan sonra SDG’nin değiştiğini, adımların değiştiğini, taleplerin değiştiğini ve hiçbir şekilde taviz vermediğini gördük. Hatta ve hatta müzakerelerde kendi bölgelerinin geleceğini tartışmak yerine tüm Suriyelilerin geleceğini tartışmak istediler. Eskiden ‘Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki yerel yönetim nasıl olacak, YPG’li unsurlar nasıl dahil edecek, polis gücü mü olacak, orduya nasıl katılacak vs.’ diyorlardı. Yeni dönemde ise ‘Biz her şeyi muhafaza edeceğiz. Size ismen bağlanacağız, formalite icabı. Bunun karşılığında siz tüm Suriye’yi bizim istediğimiz gibi dizayn edeceksiniz. Anayasayı bizim istediğimiz gibi yeniden şekillendireceksiniz’ demeye başladılar. Yani Suriye’ye dayatıcı bir tavır içerisine girdiler.” Şam’a karşı koalisyon arayışı Güç dengesi değiştiğinden bu yana SDG ile ilerleme kaydedilemediğini belirten Araştırmacı Özkızılcık, SDG’nin aynı zamanda Şam karşıtı bir koalisyon kurmaya çalıştığını ifade etti. SDG’nin Lazkiye Tartus hattında Nusayrilerin yeni öne çıkan dini figürü Şeyh Gazal Gazal ve Dürziler arasında İsrail’e çalışan Şeyh Hikmet Haceri’yle irtibat kurmaya çalıştığını belirten Özkızılcık, ancak Hristiyanların, İsmaililerin, Türkmenlerin ve hatta küçük bir azınlık olmalarına rağmen Suriye Yahudilerinin bu koalisyona çekilemediğini söyledi. SDG’nin Şam ile uzlaşmaması halinde tıpkı Şara’nın İdlib’den çıkışı gibi hızlı bir operasyon olabileceğini bekleyen Özkızılcık, Şara’nın olası bir askeri gerilimde dikkate alması gereken iki faktör olacağını düşünüyor: “AhmedŞara açısından İsrail riski bir soru işareti. ‘Ben bu operasyonu yaptığımda İsrail ne tür bir delilik yapabilir? Güneyden ne tür bir tehdit gelebilir?’ Çünkü İsrail tehdidi hâlâ devam ediyor. İkincisi; Amerika ile ilişkiler ve uluslararası alandaki imaj meselesi. O yüzden, Suriye yönetimi müzakerelerde her zaman yapıcı tarafta olmaya çalışmıştır.” SDG’nin Şam’a entegrasyonu için tanınan sürenin bitimine bir buçuk hafta kaldı. Ve şimdilik gerilimin düşeceğine dair belirti yok.