16 Aralık 2025’te oynanan Bursaspor–Somaspor maçında, Bursaspor tribünlerinden eski DEP ve HDP milletvekili Leyla Zana’ya yönelik hakaretler yükseldiğinde, sosyal medyada büyük bir infial oluştu. Olay, kısa sürede spor sayfalarını aşıp ülke gündemine yerleşti. Sporun siyasallaşması, tribünlerdeki ırkçılık, kadın düşmanlığı ve nefret dili yeniden tartışılmaya başlandı. Pek çok kişi için bu sahne “şaşırtıcıydı”. Benim içinse değildi. Çünkü bu dil, bu hedef ve bu öfke bana çok tanıdık geldi. Ben bu nefretle ilk kez geçen hafta karşılaşmadım. 16 yıl önce, 26 Eylül 2009’da oynanan Bursaspor–Diyarbakırspor maçının ardından, Sabah Gazetesi için iki ayrı şehirde iki ayrı taraftar grubuyla söyleşiler yaptım. Statta değildim; ama maç sonrasında ortaya saçılan öfkeyi, korkuyu ve meşrulaştırma çabalarını, doğrudan tarafların ağzından dinledim. Bursa’da Bursaspor taraftarlarıyla, Diyarbakır’da Diyarbakırspor taraftarlarıyla konuştum. İki şehir, iki dil, iki ruh hali… Aradan geçen yıllara rağmen bugün hala geçerliliğini koruyan bir tablo çıktı karşıma. 16 yıl önce de Leyla Zana'ya tribün nefretine konu olmuştu Bursaspor tribünlerinde atılan sloganlar, o gün de bugünkü kadar sertti. Türk bayrakları, marşlar, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” ve “PKK dışarı” sloganları, maçın önüne geçmişti. Devre arasında Diyarbakırspor bayrağının gönderde yakılması, bazı taraftarlar tarafından “doğal” ve “haklı” bir refleks olarak anlatılıyordu. Özellikle Teksas taraftar grubuyla yaptığım görüşmelerde, yaşananların ya inkar edildiğini ya da açıkça savunulduğunu gördüm. “Küfür edilmedi” diyen de vardı, “Az bile yaptık” diyen de. “Bizim politikayla işimiz olmaz” cümlesi ise neredeyse herkesin ağzındaydı; ama ardından kurulan her cümle siyasetin en sert haliydi. O gün Bursa’da konuştuğum bir taraftarın sözleri, zihniyetin en çıplak ifadesiydi: “Şehitleri vuran futbolcular değil, bunu biliyoruz. Ama madem PKK’lı değiller, neden İstiklal Marşı’nı alkışlamadılar?” Bu cümle, Diyarbakır’dan gelen herkesin, alkışlamadığı varsayılan bir marş üzerinden nasıl potansiyel suçlu ilan edildiğini gösteriyordu. Aynı sohbetlerde eski Diyarbakır milletvekillerine, özellikle Leyla Zana’ya edilen küfürler de savunuluyordu. O gün Leyla Zana’nın adı, tribün nefretinin merkezindeydi; tıpkı bugün olduğu gibi. Kuşaklar değişti, nefret değişmedi Diyarbakır’da konuştuğum Diyarbakırspor taraftarlarının anlattıkları ise bambaşka bir hikayeydi. Onlar için o gün, bir futbol maçı değil, açık bir hedef gösterme ve şiddet deneyimiydi. Üzerlerine koltuklar, taşlar, fayans parçaları atıldığını; yaralananların olduğunu anlattılar. “90 dakika boyunca eski milletvekillerine küfredildi, özellikle Leyla Zana’ya” dediler. “Biz PKK’lı değiliz, PKK’lı olsak dağa giderdik, stada gelmezdik” cümlesi, yalnızca bir savunma değil, aynı zamanda sahipsiz bırakılmışlık duygusunun da ifadesiydi. Diyarbakırspor, kurulduğu günden bu yana hep bir ikilemin içinde yaşadı. Kimi zaman “devlet takımı” denildi, kimi zaman “PKK takımı” yaftası yapıştırıldı. Deplasmanlarda ise neredeyse her zaman düşman muamelesi gördü. O gün Bursa’da yaşananlar, bu yaftaların tribünlere nasıl tercüme edildiğinin en sert örneklerinden biriydi. Aradan 16 yıl geçti. Diyarbakırspor sahneden çekildi, Amedspor sahneye çıktı. Statlar yenilendi, tribünler değişti, kuşaklar değişti. Ama Bursa tribünlerinde Diyarbakır’a, Kürt kimliğine ve bu kimlikle özdeşleştirilen isimlere yönelen düşmanlık değişmedi. Leyla Zana’ya edilen küfürler de değişmedi. Sadece aradan zaman geçti. Bugün Bursaspor–Somaspor maçında duyulan hakaretler, beni 2009’daki o söyleşilere geri götürdü. Çünkü o gün Bursa’da ve Diyarbakır’da kayda geçen cümlelerle, bugün tribünlerden yükselenler arasında neredeyse kesintisiz bir süreklilik var. Bu nedenle bu yazıyı bir “şaşkınlık” duygusuyla değil, bir gazetecinin hafızasıyla yazıyorum. Bu bir anlık öfke değil. Bu, yıllardır taşınan, normalleştirilen ve yeniden üretilen bir nefret dili. Ben bu dili ilk kez geçen hafta duymadım. Sadece bir kez daha, altını çizerek yazıyorum. bursaspor amedspor LEYLA ZANA Leyla Zana’ya yönelen tribün küfürleri ne yeni ne de tesadüf. Bursa tribünlerinde Diyarbakır’a ve Kürt kimliğine yönelen nefret, yıllardır aynı isimler üzerinden yeniden üretiliyor Müjgan Halis Pazartesi, Aralık 22, 2025 - 09:15 Main image:
Kolaj: Independent Türkçe
TÜRKİYE'DEN SESLER Type: news SEO Title: Bursa’da değişmeyen hikaye: Ben bu nefreti daha önce de gördüm copyright Independentturkish: