Ünlülere yönelik uyuşturucu operasyonu kapsamında Hayyam Garipoğlu'nun oğulları Kasım Garipoğlu ve Fatih Garipoğlu ile Kasım Garipoğlu'nun ortağı Gökmen Kadir Şeynova hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 3 Mart 2009’da, 17 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut’u öldüren Cem Garipoğlu ile Kasım ve Fatih Garipoğlu kuzenler. Kamuoyu aileyi cinayet sonrasında tanısa da ailenin adı pek çok şaibeli olayla ilişkili, özellikle de servetleri. Yakalama kararı çıkarılsa da uyuşturucu partileri düzenlediği iddiasıyla yalısına baskın yapılan ve çok sayıda uyuşturucu kullanmaya yarayan aparatlar bulunan Kasım Garipoğlu, yurt dışında olduğu için yakalanamadı. Mal varlıklarına el konan Kasım Garipoğlu’nu Emniyet bu isimle aradığında bulamama ihtimali büyük. Çünkü Garipoğlu 2019’dan beri Dominik Cumhuriyeti pasaportu taşıyor ve bu pasaporttaki ismi farklı. Cumhuriyet yazarı Miyase İlknur, uyuşturucu operasyonlarından kara para aklama iddialarını, sahte isimlerden SPK eliyle sağlanan usulsüz imtiyazları "Uyuşturucu soruşturmasında adı geçen Kasım Garipoğlu, Kevin Graham oldu: Dominik’te bir garip!" başlıklı yazısında anlattı. İlknur’un aktardığına göre, Garipoğlu’nun uyuşturucu baskınlarından kurtulması ve "mevzuata aykırı olarak" Taşkesenlioğlu imzasıyla şirket sahibi yapılması, sermaye sınıfının "yargıdaki ve SPK’daki görünmez eller" tarafından nasıl titizlikle korunduğunu gösteriyor. Dominik Cumhuriyeti vatandaşlık başvurusunda bulunanların farklı isim almalarına izin tanıdığı belirtilen haberde “Kevin Graham adıyla Dominik Cumhuriyeti pasaportu taşıyan Kasım Garipoğlu, Acun Ilıcalı’nın yıllardır ‘Survivor’ yarışmasını yaptığı adaya da geçmiş olabilir” deniliyor. Öte yandan baba Hayyam Garipoğlu da oğlu Kasım gibi ikinci vatan olarak bir ada devletini seçmiş. O da Papua Yeni Ginesi’ne yakın olan ve Amerikan televizyonlarında yayımlanan “Survivor” yarışmasının 9 bölümünün çekildiği Vanuatu vatandaşlığına geçmiş. Eski çalışanlarının iddialarına göre Kasım Garipoğlu, Dominik Cumhuriyeti pasaportunu 3 Nisan 2019’da edinmiş. ‘Garipoğlu hem SPK hem de yargıdaki görünmez eller tarafından hep korunmuş’ İlknur’un yazısı şöyle: “Kasım Garipoğlu hakkında yakalama kararı uyuşturucu içme, sağlama ve yer temin etme suçlarından. Ancak bu operasyondan çok daha önce kara para aklama, vergi kaçırma, yatırımcılarını sistematik zarara uğratma suçlarından hakkında soruşturma açılması gerekiyordu. Ama Garipoğlu hem SPK hem de yargıdaki görünmez eller tarafından hep korunmuş. Yüzde 83’üne Kasım Garipoğlu’nun sahip olduğu Trive Investment B.V. adlı yeni kurulmuş bir şirket 2021 yılında Taşkesenlioğlu imzası ile Türkiye’de Trive Menkul’ün sahibi oldu. Taşkesenlioğlu bu izni Trive Investment B.V. hiçbir mali veri geçmişi olmamasına karşın verdi. Mevzuata göre en az son üç yıla ait mali tabloları olmalıyken her ne hikmetse göz ardı edilmiş. Trive’ın sermayesinin üç katından fazla borçlanmasına ve fon çıkarıp satmasına izin verilmiş. Piyasadaki büyüklüğü yalnızca yüzde 0.8 olan bu şirket tüm ödenmiş sermayesini zarar edip eritmiş ve kurulduğundan bu yana 750 milyon TL’den fazla zarar yazmış. Sürekli zarar eden bu şirkete bu izinler nasıl verildiği sorgulanmalı. 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu md. 104’e göre kurul başkanı, verdiği zararlardan dolayı sorumludur. Zarar önce idare tarafından ödenir, sonra rücu edilir. Bunca büyük bir zarara karşın kalem oyunlarıyla beş kuruş ödemeden sermaye yeterlilik şartı sağlanırken göz göre göre masum insanların zar zor biriktirdiği üç beş kuruşa çökme fırsatı verilmiş. ‘Garipoğlu’nun sahibi olduğu uçağın geçmiş rotalarının incelenmesi yasadışı faaliyetlere ait güzergâhları ortaya çıkarabilir’ Bu şirketin kurulu olduğu adres Claude Debussylaan 46, 1082 MD Amsterdam, Netherlands. Bu adrese kayıtlı yüzlerce şirket var. Klasik bir posta adresi şirketi. Bu şirketlerden biri de Saba adlı denetim yetkisi olmadığı halde sahte denetim raporları yazan bir şirket. Müşterilerinin 29 milyon dolarını zimmetine geçirip sonrasında da çalışanlarının çaldığını iddia eden Garipoğlu’nun iddiasına destek için para karşılığı düzmece rapor yazan şirket aynı zamanda. Garipoğlu’nun sahibi olduğu uçağın geçmiş rotalarının incelenmesi durumunda yasadışı faaliyetlere ait güzergâhları ortaya çıkarabilir." soL Garipoğlu ailesinin dosyasını açmıştı 2023 yılında Garipoğlu ailesinin yeniden gündeme geldiği bir olay sonrasında soL, Garipoğlu ailesinin nasıl zenginleştiğini, kirli ilişkilerini ortaya dökmüştü. Yazıda Münevver Karabulut'un öldürüldüğü 2009 yılında soL'un yaptığı ailenin bağlantılarına ve geçmişine ilişkin araştırmaya yer verilmişti. "Garipoğlu ailesinin sapıklığa varan geçmişi" başlıklı yazının bir kısmı şöyleydi: "(...)Garipoğlu ailesinin en büyük patronlar arasına katılma konusundaki en önemli hamlesi, Hayyam Garipoğlu'nun 1998 yılında Petrol Ofisi A.Ş.'nin (POAŞ) özelleştirme ihalesine girmesiyle oldu. Daha sonra iptal edilen ihalede Garipoğlu en yüksek teklifi vermiş, ancak ihale üçüncü gelen Çörtük-Ciner grubuna verilmişti. Garipoğlu yıllar sonra TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda Mesut Yılmaz'ın yeğeni ve Global Menkul Kıymetler Şirketi'nin sahibi Mehmet Kutman'ın kendisini ihale öncesinde arayıp ihaleye girmemesi yönünde uyardığını iddia etmiş, 'ANAP lideri ve ekibinin hedefi haline geldim. POAŞ'ı 570 milyon dolara kapatmak istiyorlardı. Fiyatı 1 milyar 10 milyon dolara çekince aradaki fark bana ödettirildi. Türkiye hukukun egemen olduğunu biliyordum ama bu süreçte mafyanın egemenliğine tanık oldum' şeklinde konuşmuştu. Daha sonra özelleştirilen Sümerbank'ı satın alan Hayyam Garipoğlu, Nesim Malki cinayetinde azmettiricilik suçlamasıyla tutuklanmış, bu sırada mudilerin hücumuna uğrayan Sümerbank'a da el konmuştu. Malki cinayetinden suçsuz bulunan Garipoğlu hakkında, Sümerbank'ı 320 milyon dolar hortumlamaktan ayrıca dava açılmış, Garipoğlu bu davadan 18 ay hapis yattıktan sonra 2002 yılının Nisan ayında tahliye olmuştu. Ayrıca öldürülen Nesim Malki'nin, Sümerbank'ın gizli ortağı olduğu iddia edilmişti. Garipoğlu'nun ismi ayrıca Türkbank davasına da karışmıştı. Mesut Yılmaz ile Garipoğlu ailesi arasındaki düşmanlığı şiddetli bir iç rekabet olarak değerlendirenler de bulunuyor. Yılmaz'ın yeğeni Mehmet Kutman İsrail'in ve aslında dünyadaki Yahudi sermayesinin en güçlü isimlerinden Ofer'in Türkiye temsilsicisi gibi çalışıyor. Garipoğlu ailesinin ise daha sonra büyük olasılıkla baskılar nedeniyle ihtilafa düşseler de Nesim Malki'nin parasını dolaşıma soktuğu belirtiliyor. Tüm bu kirli ilişkiler yıllardır süren davalara rağmen tam olarak aydınlatılmış değil. POAŞ, Sümerbank ve Nesim Malki cinayeti Bunca şaibenin ortasında 1998 yılında Garipoğlu ailesi bir kamu işletmesi olan Eti Holding ile birlikte Hidrojen Peroksit A.Ş.'yi kuruyor. Alıcısı hazır, Eti Holding, ağartıcı üretmek üzere. Ne o yıllarda ne de davaların sürdüğü 2000'li yıllarda kimse bu yatırımı ne sorguluyor ne de takibe alıyor. 2004 yılında TMSF ile yaklaşık 375 milyon dolarlık bir geri ödeme protokolü imzalayan Garipoğlu ailesi, bu ödemeyi sahip oldukları Burgaz Rakı üzerinden sağlama hesabını yapıyordu. Ancak daha sonra Burgaz Rakı'da da şişelerin yanlış bandrollenmesi yoluyla vergi kaçırıldığı tespit edildi. Garipoğlu'nun yaşadıkları, hem çok kirli işlere bulaştıklarını, hem de patronlar arası çekişmeler sırasında bir tasfiye operasyonuna uğradıklarına işaret ediyor. Bilhassa Hayyam Garipoğlu için öteden beri 'her şeyi tam anlatsa kendisi için de faydalı olacak' deniyor ancak Garipoğlu'nun, kaleme aldığı ve mahkûmiyet sürecini anlatan 'Sus Konuşma' isimli kitabında bile pek çok gerçeği dile getirmekten kaçındığı söyleniyor. Sümerbank davasında Hayyam Garipoğlu ile birlikte baba Kasım ve katil zanlısı olarak aranan Cem'in babası Nida da dahil olmak üzere diğer kardeşler de yargılandı. Ayrıca ailenin tüm işlerinin ortak yürütüldüğü belirtiliyor.(...)"