Kuraklık, petrol ve endişe: Irak’ta Türkiye’yle yapılan su anlaşmasına dair itirazlar

Türkiye su krizi yaşayan Irak'la geçtiğimiz ay milyarlarca dolarlık bir su işbirliği anlaşması imzaladı. Tarihsel olarak "İki Nehir Ülkesi" olarak bilinen Irak, bu kimliğini tehdit eden bir krizle karşı karşıya. Şiddetli kuraklık nedeniyle Dicle ve Fırat nehirlerinin seviyelerinde keskin bir düşüş yaşanıyor. Türkiye'nin de dahil olduğu yukarı havza ülkelerinde inşa edilen barajların da etkisiyle birlikte bu kriz, ülkenin son on yıllarda gördüğü en kötü su kıtlığına yol açtı. Türkiye'den başlayan ve bir zamanlar bolluğun sembolü olan bu iki nehir, Irak'ı su ihtiyaçlarını karşılamak için en değerli kaynağı olan petrolü kullanmaya zorlayan bir krizin odağı haline geldi. 46 milyondan fazla nüfusa sahip ülke, yukarı havza ülkelerinde (Türkiye, İran ve Suriye) baraj inşaatı, on yıllarca süren savaşlar, yaptırımlar ve istikrarsızlık sonrasında su altyapısının bozulması ve eskimesi, hükümetin kötü yönetimi gibi birbiriyle örtüşen faktörlerin birleşimi sonucu su kaynaklarında keskin bir düşüş yaşıyor. Buna ek olarak, iklim değişikliğinin neden olduğu şiddetli kuraklık, Irak'ın neredeyse bir yüzyıldır gördüğü en kötü kuraklık. Aynı zamanda, şehirlerdeki nüfus artışı ve Irak'ın su kaynaklarının yüzde 80'inden fazlasını tüketen tarım sektörü nedeniyle su talebi de artıyor. Anlaşma neyi öngörüyor? Türkiye'yle Irak arasında yapılan anlaşmaya göre, Türk şirketleri Irak'ta su kullanımını ve depolama verimliliğini artırmak için yeni altyapı inşa edecek. Bu projeler, Irak tarafından petrol gelirleriyle finanse edilecek. Bağdat, bu yöntemle ülkenin ham petrol ihracatını su güvenliğine yönlendirme amacında. Irak Başbakanı Muhammed Şia el Sudani'nin su danışmanı Tarhan el Mufti'ye göre, Irak anlaşma kapsamında günlük olarak kararlaştırılan miktarda petrol varilini satacak ve elde edilen gelir, Türk şirketlerine su altyapı projeleri üzerindeki çalışmaları için ödeme yapmak üzere bir fona yatırılacak. İlk faaliyete geçecek projeler arasında su toplama barajları ve arazi ıslahı girişimleri yer alacak. Dışişleri Bakanları'ndan anlaşmaya övgü Ankara, girişimi bölgesel istikrar ve ekonomik iş birliği açısından her iki taraf için de faydalı olarak nitelendirdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Bağdat'taki imza töreninde, " Türkiye olarak Irak'ın güvenliğini, kalkınmasını ve emniyetini desteklemeye can atıyoruz ve bu konudaki desteğimiz mutlaktır " diye konuştu. Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ise anlaşmayı övgüyle karşılayarak, su güvenliği, gıda üretimi ve ekonomik istikrarın korunması için hayati önem taşıdığını belirtti. Iraklı bakan, imza töreninde, Bağdat'ın Dicle ve Fırat nehirlerinin kullanımını düzenleyen resmi anlaşmaların yokluğu nedeniyle uzun süredir zayıf bir konumda olduğunu ifade etti. Iraklı siyasetçiler ve uzmanlar endişeli: 'Egemenliğimiz tehlikeye girer' Diğer yandan bu anlaşma, Irak'taki bazı politikacılar ve su uzmanları arasında şüphe ve endişelere yol açtı. Su politikası uzmanı ve Bağdat merkezli siyasetçi Şiruk el Abeyci, suyun bir insan hakkı olduğunu ve petrol gelirleriyle bağlantılı bir meta olmaması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye ile yapılan anlaşmanın "su diplomasisi alanındaki uluslararası kabul görmüş ilkelerle çeliştiği" uyarısında bulundu. Bazı uzmanlar ise bu anlaşmanın uzun vadede Irak'ın doğal kaynakları üzerindeki kontrolünü zayıflatacağına ve ikili anlaşmalara aşırı derecede bağımlı hale gelerek egemenliğinin tehlikeye girebileceğine dair endişelerini dile getiriyor. CNN 'e konuşan Ortadoğu Enstitüsü Türkiye Programı'nın kurucu direktörü Gönül Tol gibi isimlerse, anlaşmanın Türkiye lehine taraflı olduğunu ve Irak'ın en önemli kaynakları üzerinde zayıf bir dönemde Türkiye'ye önemli bir nüfuz sağladığını savunuyor. Iraklı yetkililer ise bu eleştirilere yanıt verdi. Irak komiseri, CNN'e yaptığı açıklamada, su yönetiminin tamamen Irak egemenliği altında kalacağını belirtti. 'Erdoğan'a yarar' Yine de uzmanlar, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için önemli avantajlara işaret ediyor. Tol, Erdoğan'ın anlaşmayı iç politikadaki konumunu güçlendirmenin (2028 seçimlerinden sonra iktidarda kalmak da dahil olmak üzere) yanı sıra bölgesel diplomasiyi ve enerji güvenliğini artırmanın bir yolu olarak gördüğünü ifade ediyor. Tol, anlaşmanın Erdoğan'ın Ortadoğu'da Türkiye'nin etkisini genişletme hedefiyle örtüştüğünü ve enerji güvenliğinin artmasına da katkıda bulunabileceğini ekledi ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Erdoğan'ı Rus petrolü alımını durdurmaya çağırdığını hatırlattı. Tol, " Irak petrolünün, kalite açısından Rus petrolüyle kıyaslanabilecek düzeyde olması, doğal bir alternatif haline geldi " dedi.