Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde barış, otuz yılı aşkın süredir masalarda imzalanan ama sahada hiç yaşanmayan bir kelime. Her müzakerenin ardından Kongo’nun doğusunda bir şehir daha düşüyor, ülkeden yeni bir katliam haberi geliyor. Aralık ayında ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Ruanda ile yeniden barış masasına oturan Kongo için tablo hâlâ değişmedi. İmzalar atıldıktan sadece bir gün sonra M23 terör örgütü, Güney Kivu’nun stratejik kenti Uvira’yı ele geçirdi; onlarca sivili katletti. Kongo’da barış bir türlü sağlanamıyor, çünkü bu topraklarda kriz bir güvenlik sorununun ötesinde, çözümsüzlüğü kâra dönüştürülmüş bir düzen, sarsılması istenmeyen bir sistem. Bu düzende barış, en az istenen senaryo. Kaosun kontrollü biçimde sürmesi, Amerika ve diğer emperyalist güçlerin bölgede kalıcı varlığının garantisi. Burkina Faso Devlet Başkanı İbrahim Traoré’nin kısa süre önce söylediği gibi, “Sorun terör değil, emperyalizm. Afrika ülkelerini sürekli savaş halinde tutarak gelişmelerini engellemek ve kaynaklarını sömürmeye devam etmek isteyen bir sistem işliyor.” Emperyalist güçlerden para babalarına, savaş ağalarından özel askeri şirketlere, uluslararası barış misyonlarından yardım kuruluşlarına kadar çok sayıda aktör, yıkılması zor ve kendini besleyen bu sistemin bozulmaması için örtük bir iş birliği içinde hareket ediyor. Kongo krizi geniş çıkar ağlarının ürettiği bir çatışma tuzağı, bir savaş ekonomisi: Şiddet, kaynak yağmasını mümkün kılıyor, yağmadan elde edilen gelir, şiddeti finanse ediyor; şiddet ise devlet otoritesini çökerterek yağmayı kolaylaştırıyor. Kongo'da yaşananlar, Ruanda ve Uganda'nın öncülüğünde, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılı güçlerin siyasi, askerî ve diplomatik desteğiyle yürütülen 30 yıllık bir işgal, yağma ve yıpratma savaşı. Kökleri Belçika sömürge dönemine dayanan savaşın başladığı 1996 yılından bu yana yaklaşık 6 milyon Kongolu hayatını kaybetti. 7 milyondan fazla insan yerinden edildi. Sistematik toplu tecavüzler, yağmalar ve şiddet bu topraklarda günlük hayatın bir parçası oldu. Kimler barış istemiyor? Emperyalist güçler ve bölgesel taşeronlar Küresel rekabetin tarafları olan Amerika, Çin, İsrail, BAE ve Avrupa devletleri, maden zengini Kongo’nun kaynaklarına en ucuz ve en hızlı şekilde ulaşmak ve jeopolitik nüfuz alanlarını genişletmek için kaostan maksimum fayda sağlıyor. Günümüzde emperyalizm, doğrudan işgal etmek yerine; askerî, ticari ve istihbarat faaliyetlerini “gölge aktörler” yani özel şirketler, güvenlik firmaları ve taşeron devletler üzerinden yürütüyor. Silah tüccarlarını, savaş ağalarını, çok uluslu şirketleri ve “kurtarıcı” rolündeki organizasyonları kapsayan geniş bir ittifakla Kongo devletini zayıf tutuyor. Barış stratejik bir engellemeye maruz bırakılırken, savaşın uzaması için sinsi manevralar yapılıyor. Yerel iş birlikçiler ve maden şirketleri Kendi halkını maden ve altyapı projeleri uğruna yerinden eden, maden ruhsatı satan ve silahlı gruplarla pazarlık yapan bakanlar, milletvekilleri ve generaller gibi siyasi elitler söz konusu kaos sisteminin iç aktörleri arasında. Çatışma ortamında ülkenin zengin maden kaynaklarını yağmalayan şirketler ve bireyler kaçak maden çıkarımını ve sınır ötesi ticareti yaygınlaştırıyor. Silah tüccarları ve uyuşturucu kaçakçıları Savaş bölgeleri; uyuşturucu kaçakçıları ve silah tüccarları için ideal çalışma alanları yaratıyor. Uyuşturucu baronları; savaş ağalarına, paralı askerlere ve çocuk askerlere uyuşturucu tedarik ederek şiddeti sürdürülebilir kılıyor. Askerlerin öldürebilmesi, tecavüz edebilmesi, sakat bırakabilmesi, yağmalaması ve yakıp yıkabilmesi için uyuşturucu tüm bu vahşetin anahtarı oluyor. Silah kaçakçıları ise (özellikle ülkenin doğusunda) çatışmaların devamı için kilit rol oynuyor. Savaş ağaları ve finans çevreleri Her savaş iki tür savaş ağası üretiyor: iktidardakiler ve iktidara karşı olanlar. Her iki taraf da yağmacılarla, silah tüccarlarıyla, uyuşturucu baronlarıyla ve paralı askerlerle iç içe. Barış demek, bu yapıların çözülmesi demek. Kurşunla başlayan süreç, krediyle, borçla ve kara para aklamayla tamamlanıyor. Dünya Bankası, IMF ve diğer uluslararası ticari bankalar savaştan yıpranan ülkeleri ödenemez borçlar altına sokuyor ve böylece bu ülkelerin güçlenmesini sistematik bir biçimde engelliyor. Yapısal uyum programları yüzünden devletler hizmet ve denetim kapasitesini kaybediyor. KDC’de kara para aklamanın, özellikle yağmacılar ve silah kaçakçılarının işlemlerinde kilit bir rol oynadığı biliniyor. Yasa dışı para, mal varlıklarına dönüştürülerek temizleniyor ve böylece yasal operasyonlar gerçekleştiriliyor. Özel güvenlik şirketleri ve BM misyonları Zayıf ve çökmüş devletlere asker ve güvenlik hizmeti sağlayan özel askerî şirketler ve güvenlik şirketleri de sözde güvenlik hizmeti bahanesiyle kaos ekonomisinden faydalanıyor. İngiltere’nin Defense Systems Limited şirketinden,Amerika’nın AirScan şirketine ve İsrailli Levdan’a kadar çok sayıda şirket zayıf devletler, kurtarıcı rolündeki organizasyonlar, emperyalistler ve uyuşturucu baronları tarafından kiralanıyor. Kongo’da farklı zamanlarda ve farklı rollerde yer alan güvenlik şirketleri halkı değil yağmacıları ve teröristleri koruyor. Yüksek maaşlarla istihdam edilen askerler, ilk ciddi tehditte ülkeyi terk ediyor. Romanyalı paralı askerlerin ilk tehdit anında ülkeden ayrılmaları bu gerçeği açıkça göstermişti. Barışın gelmesi milyar dolarlık kârlı kontratların sona ermesi anlamına geliyor. Giderek daha fazla itibar ve meşruiyet kaybeden Birleşmiş Milletler’in Kongo’daki pozisyonu diğer savaş bölgelerindekinden farklı değil. En pahalı barış gücü operasyonlarından MONUSCO barışı sağlamak için yıllardır Kongo topraklarında konuşlanmış olmasına rağmen, insan hakları ihlallerine karışarak toplumu daha fazla krizle yüzleştiriyor. Kaosu bitirmiyor, yalnızca yönetilebilir seviyede tutuyor. Bölgesel çözüm için samimi çaba gösteren aktörlere ise izin verilmiyor. Örneğin Güney Afrika Kalkınma Topluluğu’nun (SADC) Kongo’da etkili bir askerî varlık oluşturması tüm bu aktörler tarafından bilerek engellendi. Kurtarıcı organizasyonlar Öte yandan Kongo’daki insani kriz, yoksulluktan beslenen yardım kuruluşlarının da işine geliyor. Ülkede yoksulluk ve az gelişmişliğin kök nedenlerini ortadan kaldırmak gibi hedefleri olmayan bu tür organizasyonlar, emperyalizme hizmet eden yapısal bağımlılığı sürdürmek gayesiyle yapılan yardımlardan kazanç sağlıyor. Bu nedenle barış arzuları sahici değil, fırsatçı. Elbette sahada gerçekten hayat kurtaran bireyler ve sınırlı projeler var; ancak sistem düzeyinde bakıldığında, gıda, tıbbi malzeme ve ekipman tedarikçilerinden oluşan milyarca dolarlık yardım ağından (yoksulluk endüstrisinden) menfaat sağlayanların sayısı kayda değer. Mülteciler ve afet kurbanları yardım organizasyonlarının ve benzeri kurumların operasyonlarında rehabilitasyon, yeniden yerleştirme ve entegrasyon programlarına kadar uzanan faaliyet yelpazesinde muazzam kârların kaynağı haline geliyor. Kriz varsa fon var; ama kriz bittiği anda fonlar kesiliyor. Oysa bakıldığında halkın mağduriyeti devam ediyor. Medya ise bu muazzam çıkar sistemini görünmez kılıyor. Uluslararası kamuoyuna Kongo ve Ruanda’yı “birbirleriyle savaşan iki kabile ülkesi” olarak sunan habercilik anlayışı, söz konusu krizi tarihsel, ekonomik ve politik bağlamından koparıyor. Sorumlular silikleşirken, kaos olağanlaştırılıyor. Sistem sorgulanmadığı sürece kaos kendini sürekli olarak yeniden üretiyor. Sonuç: Savaş değil sistem Tüm bu aktörler savaşın uzaması için iş birliği içinde hareket ediyor; çünkü söz konusu yapı ancak çatışmanın sürmesiyle ayakta kalıyor. Kongo’da yaşananlar bir istisna değil; günümüz küresel düzeninin işleyiş biçimi. Krizler mevcut emperyalist düzenin yakıtı vazifesini görüyor. İşte bu nedenle Kongo meselesi, “Neden barış gelmiyor?” sorusuyla değil, “Barış kimlerin işine gelmiyor?” sorusuyla ele alınmalı. Yalnızca silahların susması yeterli değil; kaostan beslenen tüm ekonomik, siyasi ve insani çıkar ağlarının görünür kılınması gerekiyor. Kongo münferit bir trajedi de değil. Bugün Kongo’da geliştirilen “kaos ekonomisi”, yarın başka bir coğrafyada, farklı aktörlerle ama aynı zalimlikle yeniden kurulacak. Kaynaklar: https://idrc-crdi.ca/sites/default/files/openebooks/516-8/index.html Understanding Africa’s Contemporary Conflicts, Dr.Richard Bowd and Dr. Annie Barbara Chickwanha Aparac J. Private Military and Security Companies as a Legacy of War: Lessons Learned From the Former Yugoslavia. Business and Human Rights Journal. 2024;9(1):77-102. doi:10.1017/bhj.2024.3 https://apnews.com/article/congo-united-states-sanctions-minerals-m23-rwanda-50b404a00df28efa69becab895c0b23b https://www.theguardian.com/global-development/2025/mar/14/failed-role-western-mercenaries-fall-of-goma-drc *Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. Kongo çıkar ağları çatışma Sare Şanlı, Independent Türkçe için yazdı Sare Şanlı Pazartesi, Aralık 22, 2025 - 16:15 Main image:
Fotoğraf: AA
TÜRKİYE'DEN SESLER jw id: EVrzDJvc Type: news SEO Title: Kongo: Çıkar ağlarının ürettiği çatışma sarmalı copyright Independentturkish: