Son dakika... Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye bölgede dijital bir köprü kuracak, veri üssü konumuna gelecek

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:Değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. TÜBA ve TÜBİTAK Bilim Ödüllerimizi tevcih edeceğimiz bu müstesna tören vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyemize, milletin evine, bu gazi mekâna hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Sizlerin şahsında, ilim ve fikir dünyamıza önemli katkılar yapan, araştırmalarıyla, eserleriyle ve ortaya koydukları yeni bakış açılarıyla ufkumuzu aydınlatan tüm bilim insanlarımızı şükranla selamlıyorum. İlginizi Çekebilir Temayüz etmiş ilim erbabımıza ödüllerini takdim edeceğimiz bu kıymetli programın; ülkemiz, milletimiz ve bilim camiamız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Sözlerimin hemen başında, 11 Haziran’da ebediyete uğurladığımız Prof. Dr. Gazi Yaşargil hocamızı ve Türkiye Bilimler Akademisi’ne emek vermiş, fakat bugün aramızda olmayan tüm bilim insanlarımızı rahmetle yâd ediyorum. Aday gösterilen çalışmaların incelenmesi, değerlendirilmesi ve ödül sahiplerinin belirlenmesinde yoğun emek harcayan hakemlerimize, komitelerimize ve Akademi Konseyine teşekkür ediyorum. TÜBA ödüllerimiz kapsamında bu sene birbirinden kıymetli 38 bilim insanımıza ödül ve beratlarını tevcih ediyoruz. TÜBİTAK bilim ve teşvik ödüllerimizi ise 8 farklı üniversitemizden 11 hocamıza takdim ediyoruz. Elektrokimyadan katı cisimler mekaniğine, deneysel psikolojiden RNA biyolojisine, diş hekimliğinden nöroloji, tarih ve felsefeye kadar çok geniş bir yelpazede eser veren hocalarımızı başarılarından ötürü tebrik ediyorum. Uluslararası Akademi Ödüllerimizi, Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde iki önemli isme veriyoruz. Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödüllerimizi, Eczacılık Özel Ödülü de dâhil olmak üzere 28 genç akademisyenimize takdim ediyoruz. Dördü telif eser, üçü jüri özel ödülü, biri Halil İnalcık Özel Ödülü olmak üzere sekiz hocamızı da Bilimsel Telif Eser Ödülü ile buluşturuyoruz. Şunu da belirtmek isterim. Ödül alan hocalarımızın görev yaptıkları yükseköğretim kurumlarına baktığımızda, hemen her bölgemizin listede yer aldığını görüyoruz. Karadeniz’den Marmara’ya, Ege’den Doğu Anadolu’ya ve İç Anadolu’ya uzanan bu tablo; farklı şehirlerimizdeki üniversitelerin bilim havuzuna yeni ve yenilikçi katkılar yaptıklarının açık bir göstergesidir. Bundan da büyük bir memnuniyet duyduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Ödüle layık görülen tüm bilim insanlarımızı, şahsım ve milletim adına canıgönülden tebrik ediyor; her bir hocamıza gelecekteki çalışmalarında Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Bilim dünyamıza kazandırdıkları bu eserlerin, çok daha özgün ve nitelikli çalışmaların önünü açmasını temenni ediyorum. "BİLİMDE ÖNDE GELEN ÜLKELERDENİZ" Değerli misafirler, kıymetli bilim insanları, şurası bir hakikattir ki insan, fıtratı icabı soran ve sorgulayan bir varlıktır. Bilmek, anlamak; büyüklerimizin ifadesiyle fehmetmek ister. Doğanın, tarihin, eşyanın, kâinatın; kısacası eskilerin “tekevvünat” dediği oluşların anlamını kavramak, esbab-ı mucibelerin peşine düşmek insan olmanın ayrı bir vasfıdır. Bilimin en temel özelliği ise birikime ve evrenselliğe dayalı olmasıdır. Dünyanın farklı yerlerinde üretilen bilimsel bilgi, hem mukayeseli hem de etkileşimli bir şekilde sürekli gelişir ve güncellenir. Astronomiden tıbba, matematikten mimariye kadar dünyaya sayısız değerler kazandırmış bir medeniyetin devamı ve mensubu olarak, bu alanda hamdolsun önde gelen ülkeler arasındayız. Mesela astronomiye ilişkin çalışmalar; kendi zamanının çok ötesinde bir tasarım ve işleve sahip olan usturlaplar, takvimler, su saatleri ve daha pek çok araçla bizde bin yıl öncesine uzanmaktadır. Batı’da kurulan ilk üniversiteler, bizim eğitim metotlarımızın ve müfredatımızın örnek alınması suretiyle faaliyetlerine başlamıştır. Asırlar boyunca ilim erbabımız, kültür ve sanat erbabımız; gerek bu topraklara, gerek Batı’ya, gerekse tüm insanlığa çok değerli eserler hediye etmiştir. Hekimlerimiz, âlimlerimiz, mütefekkirlerimiz, mimarlarımız, şairlerimiz; hülasa zihin ve gönül dünyamızı yoğuran yüzlerce, binlerce mahir el bugünkü medeniyetin temellerini atmıştır. Son dakika: Asgari ücrette üçüncü toplantı saati belli oldu "BİLİME VE İNSANLIĞA GEÇMİŞTE ÇOK ÖNEMLİ KATKILAR YAPTIK" Bir defa şunu hepimiz çok iyi biliyoruz: Tarihte iz bırakan medeniyetler, insanlığa yön veren şahsiyetler üzerine inşa edilmiştir. Burası, yani en geniş anlamıyla Anadolu coğrafyası, büyük şahsiyetlerin adeta yetişme ve olgunlaşma merkezidir. Bu hakikati merhum Nurettin Topçu Üstadımız şöyle dile getiriyor: “Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler ebedî olamazlar. Büyük ruhu vatan toprağına karıştıranlar; milletleri ebedî yapan mezarlarda ebediyetle kucak kucağa yatanlar; peygamberler, veliler, filozoflar ve sanatkârlardır.” Anadolu toprağının altında bize bin yıllık maziden emanet olan büyük mezarlar, ebedî ruhlarını bizim varlığımıza karıştırdıkça; ruhlarımıza düşman olan sefillerin zehirli tesirleri bizi imha edemez. Evet, biz yalnızca hayatta olan ilim ve gönül erbabımızla değil; toprağın altındaki münevverlerimizle de yaşayan bir milletiz. Eserlerimizle, fikirlerimizle, bu topraklarda yetişen âlimlerimizle bilime ve insanlığa geçmişte çok önemli katkılar yaptık. Elbette bunu söylerken, geçmişin parıltılı günleriyle kendimizi avutalım demiyoruz. Ecdadımızla daima iftihar edeceğiz; ancak geçmişe de takılıp kalmayacağız. Meşhur ifadeyle, geleneğin küllerle oyalanmak değil, ateşi geleceğe taşımak olduğunu unutmayacağız. Maziden aldığımız birikimle heybemizi daha da doldurarak; büyüterek, yenileyerek, güçlendirerek ve elbette zenginleştirerek atiye taşıyacağız. İnsanlığın istifadesine sunulmuş bilgiye sırtımızı dönmeyecek; bununla birlikte kendi kavramlarımızı üretecek, kendi lügatimizle düşüneceğiz. Bilgiye giden yolları yalnızca aklımızla değil; sezgimizle, kalbimizle, vicdanımızla ve merhametimizle inşa edeceğiz. Aksi takdirde, bilginin patenti bize ait olan, yani özgün katkılar yapamayız. Hem bilimdeki güncel gelişmeleri anbean takip etmek, bunları özümsemek ve içselleştirmek hem de millî kimliğimize münhasır fikir ve eserlerle geleceğimizi inşa etmek zorundayız. Bizim temel prensibimiz işte budur. Çalışmalarımızı da bu anlayışla sürdürüyoruz. İnşallah sonraki kuşaklar da sizlerden ve kendi tarihlerinden tevarüs ettikleri bu zengin mirası daha da geliştirecek, insanlığa yön veren fikir ve eserler kazandıracaktır. "GENÇLERİMİZİ BİLİMSEL ÜRETİM YAPMAYA TEŞVİK EDİYORUZ" Kıymetli dostlar, nasıl 'bal, bal' demekle ağız tatlanmazsa; destek ve himaye olmadan da ilim, kültür ve sanat gelişmez. Bilim ve teknoloji alanındaki çalışmalarda da bu durum geçerlidir. Hükümet olarak bilimsel faaliyetleri, araştırma-geliştirme aşamasından sahadaki somut çıktılarına kadar her alanda destekliyoruz. Özellikle gençlerimizi bilimsel üretim yapmaya teşvik ediyor, geliştirdikleri projelere önemli destekler sunuyoruz. Burada sizlerle ve ekranları başında bizleri izleyen genç araştırmacılarımızla bazı rakamları paylaşmak arzusundayım. Sadece TÜBİTAK bünyesindeki akademik AR-GE destek programlarıyla, son 23 yılda 36 bini aşkın projeye 153 milyar lira kaynak tahsis ettik. Bilim insanı destekleri kapsamında, aynı dönemde 415 bin 119 bilim insanımıza 46,5 milyar lira destek sağladık. Özel sektörde ise 28 bin 493 projeyi, 134 milyar liralık güçlü bir kaynakla destekledik. "PROJELERE 8,22 MİLYAR LİRALIK DESTEK VERDİK" Bilim kültürünü ülkemizin her köşesine yaymak amacıyla, 2007’den bu yana 53 bin 394 projeye, güncel rakamlarla 8,22 milyar liralık destek verdik. Teknoparklarımızın sayısını 2’den 113’e; ilk kez bizim hayata geçirdiğimiz AR-GE merkezlerinin sayısını sıfırdan 360’a; teknoparkı olan illerimizin sayısını ise 2’den 64’e yükselttik. Millî Uzay Programımızda, ulusal ve uluslararası lider araştırmacılar programımızda; farklı düzeylerdeki burs, staj, eğitim ve atölye programlarımızla öğrenen, öğreten, üreten ve ülkemize katkı vermek isteyen tüm gençlerimizin yanında oluyoruz. Millî Teknoloji Hamlemizde gerçekten büyük bir ivme yakaladık. Geçtiğimiz eylül ayında 13’üncüsünü düzenlediğimiz TEKNOFEST ile milyonlarca gencimizi bilimle, teknolojiyle ve inovasyonla buluşturduk. Türkiye’nin 81 ilini, üniversitelerimizin yanı sıra kütüphanelerle; bilim, eğitim ve gençlik merkezleriyle donattık. Yedi yıl içinde kütüphane kullanım alanını 325 bin metrekareden bugün 800 bin metrekareye çıkardık. Yeni açılacaklarla birlikte, 2026 yılında toplam kütüphane kullanım alanımızı 1 milyon metrekarenin, oturma kapasitemizi ise 200 bin kişinin üzerine taşımayı hedefliyoruz. 300 milyon elektronik kaynağın yanı sıra 141 milyon 700 bin kaynağa sahip olan ve dünyanın üçüncü büyük kütüphanesi konumundaki Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesini, öğrenci ve akademisyenlerimizin istifadesine sunduk. Son dakika... Sadettin Saran'ın villasının bekçisi için karar "TÜRKİYE VERİ ÜSSÜ OLACAK" Değerli arkadaşlar, insana ve bilgiye yaptığımız bu yatırımların semeresini, geniş bir yelpazede toplamaya başladık. Bir dönem yüzde 80 oranında dışa bağımlı olduğumuz savunma sanayi alanında geldiğimiz noktayı hepiniz biliyor, hepiniz görüyorsunuz. Yapay zekâdan otonom sistemlere, veri depolama ve işleme merkezlerinden insansız teknolojilere kadar pek çok alanda, birçok ülkenin imrenerek baktığı çalışmalara imza atıyoruz. Kısa süre önce Türkiye’de ilk kez, hiper ölçekli bir bulut bölgesinin kurulmasına yönelik stratejik bir mutabakat imzalandı. 2028–2029 yıllarında faaliyete geçmesi planlanan bu projeyle Türkiye; Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında dijital bir köprü kuracak, ülkemiz bölgesinin veri üssü konumuna gelecektir. Daha burada sayamayacağım pek çok sahada, emin adımlarla hedeflerimize yürüyoruz. Dünyanın en iyileri arasında yer alacağımız bir lige yükseliyoruz. Bütün bunları, önümüze çıkarılan çeşitli engellere rağmen; Sinop’taki füze denemelerimize “balıklar tedirgin oluyor” diyerek karşı çıkan muhalefetin sığlığına rağmen başarıyoruz. Çünkü biz, muhalefet hâlen bir türlü anlayamasa da milletimizin bilgisine, birikimine, çalışkanlığına, zekâsına ve keşif kabiliyetine inanıyoruz. Biz, işte bu salonda bulunan bilim insanlarımızın zorlukları aşma iradesine, Türkiye’ye hizmet etme şevkine sonuna kadar güveniyoruz. Son 23 yılda elde ettiğimiz kazanımlar, gelecek adına bize ümit veriyor, heyecan veriyor ve bizi daha büyük hedeflere koşmak için yüreklendiriyor. “Balıklar ürküyor” tarzı absürt argümanlarla önümüzü kesmek isteyenlere aldırmadan; üretmeye, geliştirmeye ve yeni buluşlara imza atmaya inşallah devam edeceğiz. Şundan bir defa kimsenin şüphesi olmasın: Ülke ve millet olarak biz, evelallah, daha fazlasını yapabiliriz. İşte Nobel ödüllü bilim insanımız Prof. Dr. Aziz Sancar; işte İslam bilim tarihinde çığır açan merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin; işte “yüzyılın en iyi beyin cerrahı” olarak anılan rahmetli Prof. Dr. Gazi Yaşargil; işte dünyaca ünlü matematikçimiz merhum Prof. Dr. Cahit Arf; işte “Şeyhülmüverrihin”, yani tarihçilerin piri olarak bilinen merhum Prof. Dr. Halil İnalcık ve daha niceleri… Örnek alınması gereken birer başarı hikâyesi olarak sizin, bizim, hepimizin karşısında duruyorlar. İnşallah onların gururla taşıdığı bu bayrağı sizler devralacaksınız. İnanıyorum ki bugün sizin yaptığınız bilimsel çalışmalar da bir kartopu misali büyüyecek; yarın başkalarına ilham ve cesaret verecek, rehberlik edecek ve Türkiye’nin zirveye ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Yeter ki siz çalışın, araştırın; şevkinizi kırmayın, iştiyakınızı kaybetmeyin. Gerisi Allah’ın izniyle gelecektir. Ben bundan asla kuşku duymuyorum. Burada şunu da tüm samimiyetimle ifade etmek istiyorum. Semerkant’tan Kurtuba’ya, Bağdat’tan İstanbul’a, Şam’dan Kahire’ye kadar asırlarca dünyanın en önemli bilim, sanat ve kültür merkezlerine ev sahipliği yapan medeniyetimizin inkişafı hiç olmadığı kadar yakındır. Tarih ve medeniyetimizden tevarüs ettiğimiz zengin birikimle, bilgi ve bilim üretme noktasında da yeni bir yola girmiş bulunuyoruz. Bu yolculukta en büyük ihtiyacımız, Batı karşısında kompleksli davranmak değil; tam tersine, tarihimizden ve ecdadımızdan miras kalan özgüvene sıkı sıkıya sarılmaktır. Nitekim üniversitelerimiz ve bilim camiamız; ideolojik dayatmalardan, kerameti kendinden menkul tiplerin baskısından ve hizipçilikten arındıkça, tıpkı kendi yatağında akan bir nehir gibi kendi mecrasına doğru akıyor. Ödül listemizdeki isimleri bunun bir ispatı olarak görüyor; inşallah sizlerden de kıvanç kaynağımız olacak daha nice başarılar bekliyorum. Bu düşüncelerle, ödül sahiplerimizi bir kez daha yürekten tebrik ediyor; her birinize ayrı ayrı muvaffakiyetler diliyorum. Programı teşrif eden siz kıymetli konuklarımıza şükranlarımı sunuyor, sizleri bir kez daha saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun, kalın sağlıcakla.