İstanbullular ‘yoksullaştıran zammı’ protesto etti: ‘Asgari ücretiniz batsın!’

Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) çağrısıyla İstanbul'da bir araya gelen yüzlerce yurttaş, emekçilere dönük saldırının son halkası olan yeni asgari ücrete itirazlarını yükseltti. 28 bin 75 TL olarak açıklanan asgari ücrete karşı "Yaşamın asgarisi olmaz" diyenler, Şişli'de Cevahir AVM önünde düzenlenen eylemde buluştu. "Asgari ücretiniz batsın!" pankartı açılan, tencere, tava, düdüklerle seslerin yükseldiği eylemde açıklanan sefalet ücretine protestonun sembolü yurttaşların yanlarında getirdikleri ekmeklerdi. "Patronlara boyun eğmeyeceğiz", "Hırsız holdingler, hırsız TÜSİAD", "Sermaye defol bu memleket bizim", "Boyun eğme emeğine sahip çık", "Yağma yok sosyalizm var", "Bu ülke, bu halk satılık değil", "Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şey emeğin olacak", "Bu halk size diz çökmez, boyun eğmez", "AKP'den hesabı emekçiler soracak" sloganları atıldı. Eylem sırasınca sık sık her yıl milyonlarca lira kâr açıklayan sermaye gruplarına, bankalara ve şirketlere tepki gösterildi. Tersane işçisinden sefalet ücretine tepki: 'İsyanımızı haykırmak için geldim' Eylemde ilk sözü bir tersane işçisi olan Çağdaş Übeyit aldı. Übeyit, TKP'nin çağrısına kulak vererek mesailerinden çıkıp arkadaşlarıyla birlikte eyleme katıldıklarını belirtti: "Bugün buraya açlık sınırının altında açıklanan asgari ücret için geldik. Ben bir tersane işçisiyim işten çıktım arkadaşlarımla birlikte isyanımızı haykırmak için buraya geldim." ‘Bu parayla nasıl yaşayalım?’ Çağdaş Übeyit, konuşmasına şöyle devam etti: “Bilirsiniz yıl sonu gelince patronlar her zaman bir mülk alır. Kimi vergiden düşmek için, kimi yatırım için bizden semirdikleri paraları kullanırlar. Bizim patronların hem bir marina hem bir at çiftliği aldığını duyduk. Peki biz 28 bin 75 liraya çalışacağız, öyle mi? Bu parayla nasıl yaşayalım? Bize 'barınamazsın' diyorlar, 'aç kal, öl' diyorlar. Sabahın kör karanlığında işe gidiyoruz; 'güneş yüzü görme' diyorlar, 'hastalanma, eğitim alma' diyorlar. Bu ne ya! Bu hayat mı? Ben pazara, markete gidemiyorum, ev kirasını, faturalarımı nasıl denkleştireceğim diye gözüme uyku girmiyor, her gün gözümün önünde iş kazaları oluyor. Ne güvence var ne gelecek var! Tatil yapmak aklıma bile gelmiyor. Ne için, kim için arkadaşlar? Bu bir avuç asalak patron semirsin diye mi? Televizyonu açıyorum. Yok o ona operasyon yapmış, yok ötekisi partilerde uyuşturucu kullanmış. Ben namusumla çalışıyorum. Bu mu benim hakkım?” ‘Alsınlar başlarına çalsınlar 28 bin TL’yi’ Hükümet ve patronların işçilere savaş açtığını söyleyen tersane işçisi Çağdaş Übeyit, tek çözümün örgütlenmek olduğunu vurguladı: “İş yerlerinde çoluğu çocuğu bile öldürüyorlar. Kölelik ücretine razı olalım istiyorlar. 28 bin 75 TL bunun ilanıdır arkadaşlar. Madem öyle, o zaman korksunlar. Bizim öfkemizden korksunlar. Bizi sürükledikleri bataklıktan kurtulacağız. Hep birlikte örgütlenerek kurtulacağız. İş yerimizde arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Örgütleneceğiz, güçleneceğiz. Başka yolu yok bu işin. Alsınlar başlarına çalsınlar bu 28 bin TL’yi.” ‘Ücretin asgarisi olmaz, bunu kabul etmiyoruz’ Ardından TKP Merkez Komite Üyesi Selahattin Kural bir konuşma yaptı. Protestonun amacının yalnızca açıklanan ücreti değil bir ahlaksızlık, yolsuzluk ve sahtekarlığı anlatmak olduğunu belirten Kural, ortalama kiranın 30-35 bin lira olduğu İstanbul’da yaşam maliyetinin ne kadar yüksek olduğuna değindi, “Böyle bir ahlaksızlık olur mu?” diye sordu. TKP MK Üyesi Kural konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu ülkenin zenginleri, kârlarını arttırıyorlar. Bu ülkenin milyonlarca emekçisi ise açlıkla, sefaletle karşı karşıya bırakılıyorlar. Böyle bir şey kabul edilemez. Asgari ücret yerin dibine batsın gerçekten. Ücretin asgarisi mi olur? 28 bin lira, açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının üçte biri etmiyor neredeyse. İnsanlara bu ülkeyi var edenlere, fabrikaları var edenlere, hastanelerde çalışan yurttaşlara bu ücretin reva görülmesine biz müsaade etmiyoruz. O yüzden asgari ücretiniz yerin dibine batsın dedik. Ücretin asgarisi olmaz. Bunu kabul etmiyoruz.” ‘Servetlerini artırabilmek için bize o asgari ücreti dayatıyorlar’ TKP MK Üyesi Selahattin Kural, Türkiye'deki en zengin ilk yüz kişinin toplam servetinin ulaştığı boyuta dikkat çekti. Servetlerini artırmak için asgari ücreti dayatan patronların bunu aylar öncesinden belirlediğine işaret etti. Kural şunları söyledi: “Büyük bir ahlaksızlıktan söz ettik değil mi? Gerçekten. Bakın birkaç tane rakam söyleyeceğim. Bunlar Türkiye'deki zenginlerin listesi. Türkiye'deki en zengin ilk yüz kişinin toplam serveti 128,5 milyar dolar. Yani 5 trilyon 506 milyar 225 milyon. Sadece yüz kişinin serveti bu. Murat Ülker, Yıldız Holding'in sahibi. Altında binlerce işçi çalışıyor ve serveti ne kadar biliyor musunuz? 235 milyar 675 milyon TL arkadaşlar. Cemil Kazancı, 132 milyar 835 milyon. Erman Ilıcak 111 milyar 410 milyon. Bunlar ve bunlar gibileri işte bize asgari ücreti belirlediler. Bu servetleri artırabilmek için bize o asgari ücreti dayatıyorlar. Yıllardır söylüyoruz. Her asgari ücret tartışmasında bir masa kuruyorlar. Bir komisyon kuruyorlar. Ve o komisyonda masada güya tartışıyorlar. O asgari ücretin tutarını aylar öncesinden patronlar belirliyorlar. Kimi kandırıyorlar? Kimseyi kandıramazlar aslında. Biz susuyoruz. Onlar konuşuyor. Onların sarı sendikaları konuşuyor. Onların patron sendikaları konuşuyor. Herkes tutturmuş ‘asgari ücret 40 bin lira mı olsun, 50 bin lira mı olsun?’ Ülkenin zenginlikleri ortada duruyor. Hastaneleri ortada duruyor. Fabrikaları duruyor. Birileri buradan servetler elde etmiş. Biz diyoruz ki ‘50 mi olsun, 60 mı olsun?’ Var mı böyle bir dünya? İsyan ediyoruz gerçekten.” Türk-İş ve Hak-İş’e tepki: ‘Açıklama yapamayacakları için gitmediler’ Konfederasyonların “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” toplantılarına katılmamasına dönük eleştirilerde bulunan Selahattin Kural, işçilere reva görülen ücretin belirlenmesinde hükümetin rolüne de işaret ederek şunları söyledi: “El birliğiyle bu ücreti dayattılar. Kimler? Patronlar, hükümet ve peşe peşe açıklama yapan uluslararası ekonomi kuruluşları. Hep birlikte bu asgari ücreti bu şekilde belirlediler. Açıklanan enflasyonun altında, açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının zaten altında. Bu komisyon toplantılarına herhalde utandıkları için belki diyeceğim ama utanmazlar onlar; sendikalar dahi gitmediler. Türk-İş gitmedi, Hak-İş gitmedi. Niye? Çünkü biliyorlar buradan çıkacak rakamın işçiye hiçbir pansuman yapmayacağını. Açlıkla karşı karşıya bıraktıklarını. Açıklama yapamayacakları için gitmediler. Açık ve net. Fabrikalarda binlerce işçi, milyonlarca işçi çalışıyor. Bu fabrikalardaki işçiler bir gün çalışmasın bakalım bu servetler nasıl oynuyorlar? Bu servetleri sadece işçileri sömürerek yapmadılar. 10-12 saat, 15 saat çalıştırarak yapmadılar. Devletin bütün kaynakları, bürokrasi onların hizmetindeydi çünkü. Özelleştirmeleri biz yapmadık. Devlet yaptı, hükümet yaptı. Bu ülkenin teşviklerini, fonlarını, paralarını, işsizlik fonlarını patronlara onlar verdiler. Onlar verdi, bunlar kârını artırdılar. Onlar verdi, her türlü sömürüye, her adaletsizliğe bunlar götürdüler. İş yerlerinde işçiler öldü, bunlar kazandı. İş yerlerinde işçileri uzun saatler çalıştırdılar, yine bunlar kazandı.” ‘Emekçiler bu ülkede söz sahibi olacaklar’ Türkiye’nin çok karanlık bir dönemden geçtiğinin altını çizen TKP MK Üyesi Kural, yalnızca asgari ücrete itiraz için değil, emekçilerin ülkenin zenginliklerinde söz hakkı olduğunu söylemek için de bir araya geldiklerini, eşitsizliklere boyun eğmeyeceklerini belirtti. Selahattin Kural konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Sınırlarda savaş var. Türkiye içerisinde toplumsal çürümeden söz ediyoruz. Siyasi ahlaksızlıklardan söz ediyoruz. Uyuşturucu kullanımı artmış. Kumar oynamak herkesin eline düşmüş. 12 yaşında çocuklar uyuşturucu kullanıyorlar. Kadınlar öldürülüyor. İş cinayetlerinde emekçiler katlediliyorlar. 12-15 yaşındaki çocuklar, lise çağındaki çocuklar bugün MESEM adı altında fabrikalarda bu patronlar kâr elde etsinler diye ölüyorlar. Asgari ücreti tartışacağız bunları konuşmayacağız öyle mi? Buna isyan ederiz biz. Bu eşitsizliğe karşı mücadeleyi büyüteceğiz. Hep birlikte büyüteceğiz. Bu ülkenin fabrikalarında, hastanelerinde, okullarında, nerede olursa olsun üreten bütün emekçiler, bu ülkeyi yönetme iddiasını taşıyacaklar. Bu ülkede söz sahibi olacaklar. Bugün yaptığımız bu açıklama bu asgari ücreti de kabul etmediğimizi ama bu ülkenin zenginliklerinin de üstünde söz hakkımız olduğunu söylemek içindir. Biz boyun eğmeyeceğiz. Bu ülkedeki eşitsiz düzeni, ahlaksız düzeni, sömürü düzenini yok edeceğiz, yıkacağız ve bunu bu ülkedeki emekçilerle birlikte yapacağız. Bu ülkenin emekçileri ayağa kalkacaklar mutlaka. Bu servetlere el koyanların iktidarını sonlandıracaklar. AncaK o zaman eşit, özgür, aydın bir ülke olabilir.” Eylem her yıl açlık sınırının altında ve resmi enflasyon oranlarından düşük oranlarda zamla belirlenen asgari ücretle işçileri yoksullaştıran iktidar ve sermaye düzenine karşı iş yerlerinde, fabrikalarda, kampüslerde, meydanlarda mücadeleyi büyütme çağrısıyla sona erdi.