2026’nın sömürü göstergesi

2026 yılının asgari ücreti, yüzde 27 oranındaki bir artışla 28 bin 75 lira oldu. Tam bir sefalet ücreti. TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) sahte “resmi” enflasyon oranı bile Kasım 2025 sonu itibariyle yüzde 31,07 idi. Yeni asgari ücretteki artış, resmi enflasyon oranının altında kalırken aynı zamanda dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcamalarından oluşan 29 bin 828 liralık açlık sınırının da altında kaldı. AKP Hükümeti, 22 bin 104 liralık 2025 yılı asgari ücretini de yüzde 30 oranında arttırmıştı, oysa resmi enflasyon yüzde 44,38 idi. Görüldüğü gibi AKP Hükümeti, ücretleri baskılamaya, sefalet düzeyinde tutmaya 2026 yılında da devam edecek. Cevdet Yılmaz’ın açıklaması Nitekim Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da, 2026 yılında da mevcut politikaların devam edeceğini savundu. Cevdet Yılmaz, görüşünü şöyle açıkladı: "2026 yılında yüzde 20'nin altında enflasyon oranına inmeyi hedeflediğimiz bir ortamda, yüzde 27 artışla net 28 bin 75 liraya yükselen aylık asgari ücretiyle 1.000 liradan 1.270 liraya yükselen devlet desteği çalışanlar ve işverenler için hayırlı olsun. Enflasyonun düştüğü, verimliliğin yükseldiği bir patikada, kayıt dışılığı azaltmaya, istihdamı artırmaya ve kalıcı sosyal refah sağlamaya yönelik politikalarımızı kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz." AKP, bir siyasal parti olarak sermaye sınıfının çıkarlarını en güçlü şekilde savunduğunu zaten defalarca ispatlamıştı, şimdi de “kemer sıkma” politikalarıyla burjuvaziye kaynak aktarmayı sürdürecek. MESS sözleşmesi ve asgari ücret Asgari ücretin düşük düzeyde saptanması, ülke genelindeki ücret düzeyini etkileyeceği gibi halen sürmekte olan MESS (Metal Sanayicileri Sendikası) sözleşmesine de etki yapabilecektir. Yüzde 27’lik bir ücret zammı, MESS işverenin elini güçlendirecek, sendikaların taleplerini baskı altına alabilecektir. Bilindiği gibi Türk-İş üyesi Türk Metal Sendikası, ilk 6 ay için ortalama yüzde 38,97 oranında ücret zammı talep ederken DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası da ilk 6 ay için ortalama yüzde 58,5 oranında ücret zammı talebinde bulunmuştu. MESS ise, toplu sözleşme görüşmelerinde yüzde 10’luk bir teklif getirince her iki sendika da bu teklifi kabul etmeyerek uyuşmazlık zaptı tutmuşlardı. Mesele, bölüşüm sorunudur Emekçi Hareket Partisi’nin ( EHP ) 20–21 Aralık 2025 tarihlerinde İstanbul Maltepe Yılmaz Mızrak Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Alternatif Bir Ekonomi Programı Sempozyumu” nda asgari ücret konusu da tartışıldı. Sempozyumda, asgari ücret artışının enflasyon yaratmadığı, asgari ücretle çalışanların Türkiye’de emekçilerin çoğunluğunu oluşturduğu ve bu yoksullaştırma politikasının bilinçli biçimde yürütüldüğü, temel sorunun ise sermaye yanlısı kapitalist ekonomi politikaları olduğu ortaya kondu. Prof. Dr. Ceyhun Elgin , 2005–2024 dönemine ilişkin veriler üzerinden yaptığı sunumda, asgari ücrete yapılan yüzde 10’luk bir artışın enflasyonu yalnızca yüzde 1, en fazla ise yüzde 2 etkilediğini söyledi. Elgin, enflasyonun temel nedenlerinin ücretler değil, kâr marjlarındaki artış ve döviz kuru şokları olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Aziz Çelik de, asgari ücretin bir rakam tartışması değil, bir bölüşüm meselesi olduğunu vurguladı. Çelik, Türkiye’de en zengin yüzde 1’in toplam servetin yüzde 39,5’ini aldığını belirterek “kaynak yok” tartışmasının gerçekliği bulunmadığını söyledi. Sınıf ilişkileri belirler Sempozyumda bir konuşma yapan Dr. Özgür Müftüoğlu da, asgari ücretin belirlenmesinin sınıf mücadelesinin doğrudan bir sonucu olduğunu ifade etti. Dr. Müftüoğlu, “Ücret, sınıflar arası güç ilişkilerinin sonucudur, masalar göstermeliktir” dedi. Özgür Müftüoğlu, işçilerin mücadeleyi yürütebilmesi için sendikalara ve sınıfın partilerine ihtiyaç duyduğunu belirterek mevcut sendikal yapıların işlevsizleştiğine dikkati çekti. Müftüoğlu, “Sendika içi demokrasi işlemiyor, bürokrasi var, sendikalar işçi sınıfından kopmuş durumda. Böyle ilerlemek mümkün değil” şeklinde sözlerini sonlandırdı. Sendikalar ne yaptı? Asgari ücretin belirlenmesi açısından acaba sendikalar ne gibi tavır ortaya koydular? Türk-İş, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının demokratik olmadığını, işveren ve hükümet kanadının ağırlıkta olduğunu belirterek komisyon toplantılarına katılmadı. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay , 2026 yılı asgari ücretinin açıklanmasından sonra yaptığı açıklamada, komisyona katılmama kararlarının doğru çıktığını savundu. Oysa mesele, komisyona katılıp katılmamak değil ciddi bir mücadele vermekten geçiyordu. Türk-İş yönetimi sadece basın açıklamalarıyla yetindi. AKP yanlısı Hak-İş Konfederasyonu da, komisyonun yapısına itiraz etmekle birlikte bundan öte herhangi bir etkinlikte bulunmadı. DİSK’in eylemi DİSK ise, “Gelirde, vergide adalet, insanca yaşanacak ücret” başlığı ile Ankara’ya üç günlük sembolik bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşte asgari ücret meselesi vurgulanmakla birlikte ağırlıklı olarak gelirde ve vergide adalet konusu gündeme geldi. DİSK’in Gebze’deki mitinginde de asgari ücret konusu işlenmekle beraber metal işçilerinin ağırlıklı olduğu etkinlikte MESS sözleşmesine yönelik tepkiler yoğunluk kazandı. Gebze Sendikalar Birliği ve benzeri yerel örgütlenmelerin asgari ücret konusundaki eylemleri bölgesel olarak etkiliydi ama esas sorun ülke çapında üretimden gelen gücü de dikkate alan daha güçlü eylemlerin yapılmasıydı. Emek hareketi güçlüyse Sonuç itibariyle ülkedeki emek hareketi, yani işçi sınıfı güçlüyse asgari ücretin de emeğin talepleri doğrultusunda gerçekleşmesi mümkün olabilir. İşçi sınıfı ancak güçlüyse hakkını alabilir. Türkiye Komünist Partisi (TKP) de, yeni asgari ücretin işçiyle alay etmek olduğunu belirterek “Yaşamak için örgütlenmekten, mücadele etmekten başka yol kalmadı” şeklinde görüş açıkladı. Diğer sol ve sosyalist partiler de bu yönde açıklamalarda bulundular. 2026 yılının emekçiler açısından son derece sıkıntılı ve sorunlu bir yıl olacağı gözüküyor. AKP’nin ve sermaye sınıfının bu baskıcı politikalarına karşı sürecin nasıl gelişeceği işçilerin ve sendikaların vereceği yanıta bağlıdır. Ya bu “köleci, despotik” şartları ağırlaşan düzene boyun eğilecektir ya da işçi sınıfının ekmeğine, emeğine ve onuruna sahip çıkacağı bir mücadele sürdürülecektir. Karar, işçi sınıfı ve örgütlerinindir…