Eğitim düzeyi en düşük ülke Türkiye

Türkiye OECD ülkeleri arasında her kademede eğitim düzeyi en düşük ülke. "OECD Bir Bakışta Eğitim 2025" raporu eğitimde kaybetmişliğimizin verilerinden oluşuyor. Eğitimsizliğin, okulsuzluğun kutsandığı bir dil enjekte edilmeye çalışılıyor. Cambaza bak misali eşit ve nitelikli eğitime erişim değil süre tartıştırılıyor. Eğitimin süresi, lisenin zorunlu olması eğitimde yaşanılan sorunların sorumlusu ilan ediliyor. • Yaratmaya çalıştıkları birinci algı “Herkeste okumamalı, başarısız öğrenciler okulda olmamalı” gibi ifadelerle okullaşma, eğitim düzeyi ve eğitim süresinin uzunluğu, artışı eğitimde sorunları artırıyor. Hakikat ise Türkiye OECD ülkeleri arasında eğitim düzeyi en düşük ülke. Sorunların nedeni ise eğitimin süresi değil niteliği. Eşit, parasız, laik, bilimsel, kapsayıcı, kamusal eğitim hakkının kaybedilmesi. Türkiye; Kosta Rika, Meksika ve Şili’den sonra en yüksek oranda ilkokul mezunu olmayan nüfusa sahip ülkedir. Türkiye, eğitim düzeyi en fazla ilkokul olan yetişkinlerin oranının en yüksek olduğu ülkedir. Türkiye, Meksika ve Kosta Rika’dan sonra ortaöğretim mezunu dahi olmayan yetişkinlerin oranının en yüksek olduğu OECD ülkesidir. Üniversiteli oranında da durum farklı değildir. Türkiye’de yetişkinlerin %26,9’u yükseköğretim mezunu iken OECD ortalamasında ise bu oran yüzde 41,9’dur. • Yaratmaya çalıştıkları ikinci algı ; eğitim düzeyi arttıkça işsizlik artıyor. Hakikat ise Dünya’da ve Türkiye’de daha yüksek eğitim seviyesine sahip olanların istihdam oranı, daha düşük eğitim seviyesine sahip olanlardan daha fazla. Lise mezunu olmayanların istihdam oranı yüzde 52, lise mezunlarının yüzde 63 iken üniversite mezunlarında istihdam oranı yüzde 75’e yükseliyor. • Yaratmaya çalıştıkları üçüncü algı; eğitim düzeyi artışının ücretlere olumsuz yansıdığı algısı. Türkiye’de 25-64 yaş aralığında üniversite mezunu bir yetişkin, ortaöğretim mezunu bir yetişkinden ortalama 1,5 kat daha fazla aylık gelir elde ediyor. OECD ülkeleri genelinde ve Türkiye’de eğitim seviyesi yükseldikçe aylık gelir de artmaktadır. Türkiye’de yükseköğretim mezunu bir yetişkin, ortaöğretim mezunu olmayan bir yetişkinden yüzde 72,3; ortaöğretim mezunu bir yetişkinden ise yüzde 48,9 daha fazla kazanç elde etmektedir. OECD ortalamasında bu farklar sırasıyla yüzde 71 ve yüzde 53,9’dur. Sonuç olarak söyledikleri hiçbir argümanın reel ve bilimsel bir karşılığı yok. Eğitim meselesine yalnızca iş bulma, sermayenin taleplerini, ucuz iş gücü ihtiyacını karşılama üzerinden yaklaşımları ise ideolojik tercihleri. Eğitim aracılığıyla çocukların, gençlerin sosyal, kültürel, psikolojik gelişimleri gündemlerine dahi girmiyor. Lisenin kaldırılması, kısaltılması, esnekleştirilmesi gündemlerine ek gündemleri üniversite sürelerinin de kısaltılması, esnekleştirilmesi. Eğitimin her kademesine ilişkin eğitimin niteliğine dair tek bir söz dahi etmeyenlerin ana meselesi eğitimin süresi. Çünkü yine her şey sermaye için. Sermaye diyor ki daha erken yaşta ucuz iş gücü lazım, çözüm eğitim süresinin kısaltılması. Sermaye diyor ki kısaltmak ta yetmez okulları MESEM’lere (mesleki eğitim merkezleri), dört yeni okul modeline dönüştürün eğitim adıyla okullar çocuk işçi bulma, çocuk işçi çalıştırma kurumları olsun. Sermaye diyor ki; yüksek okullar, üniversitelerde eğitim süresini kısaltın, esnekleştirin üniversiteleri de MESEM’lere, dört yeni okul modeline uygun hale getirin. Dünya, OECD ülkeleri eğitim düzeyinin, niteliğinin daha da fazla artışını amaçlarken Bakanlığın, YÖK’ün, iktidarın gündemi eğitim düzeyinin azaltılması, eğitim süresinin kısaltılması.