Ramazan Kocabıyık, 1985’te yine bir başka madenci kenti olan Zonguldak’ta dünyaya gelmiş. 2013 yılından bu yana, Manisa Soma’da, yerin yüzlerce metre altında, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide ekmeğini taştan çıkarıyor. Onun hikâyesi, Soma’nın o büyük acısına teğet geçerek başlıyor aslında. 301 madencinin can verdiği, Türkiye’yi yasa boğan o büyük katliamdan hemen önce ayrılmıştı felaketin yaşandığı ocaktan. "Göz göre göre geliyordu felaket" diyor o günleri anlatırken, "Biz de 35 arkadaşımızla işten ayrılmış, başka bir yere geçmiştik." O "vesile" ile kurtulmuştu hayatı belki ama geride kalan 301 canın ağırlığı hiç kalkmadı omuzlarından. Madencilerin ayak sesleri duyulsun diye... Soma, maden işçileri için bir cehennem, patronlar içinse kâr cenneti. Ramazan, yıllar içinde bu çarkın dişlileri arasında ezilmeyi reddetti. "Bu düzen böyle gitmez" diyerek mücadelenin ucundan tutmak istemişti. Bir yandan yerin yedi kat dibinde kömür çıkarıp, diğer yandan toprağın üstünde ev ev, sokak sokak gezerek emekçilerin haklarını savundu. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’den Soma Belediye Meclis Üyesi adayı olduğunda tek bir hayali vardı. "Meclis koridorlarında hep maden patronları gezecek değildi ya, biraz da nasırlı ellerin, madencilerin ayak sesleri duyulsun" Maden İşçisi Ramazan Kocabıyık Çıkmaz sokak CHP Ancak hayat ve siyaset, Ramazan’ın umduğu gibi düz bir çizgide ilerlemedi. Meclis üyesi seçildikten sonra mahallesinde, ilçesinde ya da madenlerde gördüğü sorunları, eksikleri bir bir rapor etti. Beklediği şey basitti: aktardığı sıkıntılar iş listelerine alınacak, üstesinden gelinecek. Ve fakat öyle olmadı. Ramazan Kocabıyık sorunları dile getirdikçe, partisindeki yöneticilerle arasına "resmiyetler" girdi, mesafeler kondu. Dile getirdiği sorunlarla baş başa bırakıldı. Soma’da söz konusu patronların çıkarı olunca; AKP’lisinin de CHP’lisinin de tavrının değişmediğini, "işçi" söz konusu olduğunda nasıl da aynılaştıklarını gördü. "Olmaz bu iş böyle" diyerek istifa etti CHP'den. "Bağımsız ilerlerim, halkın sorunlarını daha gür bir sesle dile getiririm" dedi. Ancak asıl "kıyamet" de bu karardan sonra koptu. Her şey istifa kararıyla başlıyor: Kirli ittifak Ramazan Kocabıyık’ın bağımsız meclis üyesi olarak yoluna devam etme kararı Soma'da, özellikle de Kocabıyık'ın çalıştığı İmbat Madencilik’teki kurulu düzeni rahatsız etti. Patronların hedefi gayet açıktı: Ramazan’ı tazminatsız, koşulsuz, şartsız işten atmak. Amaçları sadece üç beş kuruşluk kıdem tazminatı değil elbette; tazminat dediğin patronun elinin kiri sonuçta. Asıl dertleri mücadele eden, hakkını arayan, halkı siyasete çağıran bir maden işçisinin, toprağın üstünde olduğu kadar altındaki maden emekçileri için de "örgütleyici" bir örnek olmasıydı. İşte tam da bu nedenle, şirkette birim müdürü olan AKP Meclis Üyesi Mustafa Çalık ve Üretim Genel Müdürü olan CHP'nin önceki dönem ilçe yöneticisi İlhan Çolak birleşti. Siyasi arenada rakip görünenler, sınıf mücadelesinde işçiye karşı tek saf oldu. Çantaya gizlenen 'kumpas' Ramazan’ı işten atmak için "şeytanın aklına gelmeyecek" yöntemler devreye sokuldu. Kocabıyık, kendisine kurulan hırsızlık tuzağını şöyle anlattı: "Yemek sırt çantama, benim haberim olmadan şirket malzemesi koyup beni hırsızlıkla itham etmeye kalktılar. Yarı yolda çantamda bir ağırlık olduğunu fark edip baktığımda işyerine ait malzemeyi gördüm. Şok oldum ama hemen çıkarıp attım. Eğer fark etmeseydim, çıkışta beni bekleyen güvenlikler, hazırda tuttukları telefon ve kameralarla tutanak tutup 'hırsız' damgasıyla tazminatsız işten atacaklardı." Kumpas tutmayınca şiddet devreye girdi: Madenciye dayak! Soma katliamının ardından o dönem Başbakan'ı protesto eden madenciye tekme atan Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel'in görüntüleri yalnızca Somalı madencilerin değil, tüm ülkenin hafızasında yerini koruyor. Maden patronları ve yöneticileri Yerkel'i örnek almış olacak ki hakkını arayan işçiye kumpas tutmayınca şiddeti devreye soktular. Hırsızlık iftirası tutmayınca, mobbing yerini fiziksel şiddete bıraktı madende. 10 Aralık tarihinde bir vardiya amiri, Ramazan Kocabıyık’ı darbetti. Saldırının ardından hastaneye giden Kocabıyık, kafasında şişlikler ve boğazında yırtıklar oluştuğunu belgeleyen darp raporunu aldı ve kolluk kuvvetlerine şikâyette bulundu. Ancak şiddet sadece fiziksel değildi; ifade sürecinde karşısına çıkan şirket yöneticisi ve eski CHP’li İlhan Çolak’ın tavrı, kurulan baskının boyutunu gözler önüne serdi. Kocabıyık o anları şöyle anlattı: "Kendisine 'Hukuk, adalet diyen bir partinin üyesi olarak talimatla mı çalışıyorsunuz?' diye sordum. Bana 'Emri ben veriyorum, sana hesap mı vereceğim? Seni burada ben de istemiyorum müdürler de' yanıtını verdi." Halkın haber alma hakkı ve emekçilerin mücadelesi için bağımsız gazetecilik yapıyoruz. Gücümüzü patronlardan değil, okurlarımızdan alıyoruz. Emeğin sesine omur ver, soL'a abone ol. ABONE OL Kartı bloklandı, kapıda bekletildi Hırsızlık yalanı tutmadı, darp ve yıldırma politikası sonuç vermedi. Yönetim bu kez "devamsızlık" oyununa sarıldı. Ramazan Kocabıyık, 23 Aralık sabahı saat 07.08’de işyerine gittiğinde kartının bloke edildiğini gördü. Güvenlik tarafından "bekleyeceksin" denilerek içeri alınmadı. Amaç belliydi: İşçiyi kapıdan sokmayıp, sonra da "işe gelmedi" diye tutanak tutarak tazminatsız çıkış protokolü hazırlamak. Durumu fark eden Ramazan Kocabıyık notere giderek ihtar çekti. Soma’da bir madenci, hem yerin yüzlerce metre altındaki zorlu koşullara hem de yeryüzünde AKP ve CHP’li yöneticilerin kurduğu "sınıf kardeşliğine" ve şiddete karşı direniyor. Patronlar direnen madenciyi istemiyorlar. Siyasi parti rozeti taşıyan müdürleri de bunun uşaklığını yapıyor. Amaçları basit. Susup gideceğini bilseler tazminatı avucuna sayarlar. Ama esas dertleri "Bakın mücadele edenin sonu bu" demek. Ramazan Kocabıyık ise bu sonuca karşı mücadele ediyor.