Mehmet Zeki Özer Allah katında geçerli olan din İslâm’dır. Yüce Kur’an’da İslâm, hak dinin hem karşılığı hem de özel adı olarak bildirilmiş; ondan başka hiçbir dinin kabul edilmeyeceği açıkça haber verilmiştir. (Âl-i İmrân 3/19, 85) Yaratılışın temel gayesi ise Allah’a kulluk yapmaktır. İnsanı kâmil anlamda insan yapan da kulluk yapabilme özelliğidir. Nitekim o, akıl nimetiyle donatılan ve cüz’î iradesiyle karar verebilen seçkin bir varlıktır. İnsan gelişi güzel ve amaçsız yaratılmamıştır. “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 51/56) âyet-i kerîmesi, insanın fıtraten sorumlu bir kul olmak gayesiyle var edildiğine dikkat çekmektedir. Yine “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk 67/2) âyeti de, ömür sermayesinin hayat ile ölüm arasında geçen bir kulluk sınavı olduğunu bildirmektedir. Yeni bir yıla girerken insanın idrak etmesi gereken en kıymetli nimetlerden biri zamandır. Hayat zaman içerisinde yaşanmakta, ömür zamanın geçmesiyle tükenip gitmektedir. İslâm zamana hürmet etmeyi, onu iyi ve faydalı işlerle doldurmayı, her anın bir ibadet bilinciyle yaşanmasını tavsiye eder. Yüce Kur’an zamana yemin ederek insanın kendini aldatma tehlikesinde olduğunu şöyle haber vermiştir: “Asra yemin olsun ki insan gerçekten hüsrandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr 1–3) Bu âyet-i kerîmeyle Allah, zamanın kendisine yemin edecek kadar önemli olduğunu, vaktini boşa geçirmesi hâlinde insanın hüsrana uğrayacağını haber vermiştir. Zaman hem imtihan alanı, hem de insanın en değerli hediyesidir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şu uyarısı çok dikkat çekicidir: “İki nimet vardır ki insanların çoğu onların kıymetini bilemez: Sağlık ve boşa geçen vakit.” (Buhârî, Rikak 1) İnsan, sahip olduklarının kıymetini bilip şükretmelidir. Her şey vaktinde ve usulüne uygun yerine getirildiği takdirde, işte o zaman anlamlı olur. Nitekim konuya dair şu hadis-i şerif çok önemli uyarılar içermektedir. “Beş şey gelmeden önce şu beş şeyin kıymetini biliniz: Ölüm gelmeden hayatın, hastalık gelmeden sağlığın, meşguliyet gelmeden vaktin, fakirlik gelmeden zenginliğin, ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini biliniz.” (Tirmizî, Zühd, 25) Öyleyse yeni bir yıla girerken bilinçli bir muhasebe yapmak zorundayız. Hayatın gayesini, sağlığın, servetin ve sahip olduğumuz tüm nimetlerin şükrünü ifa etmeliyiz. ‘Belki bir daha aynı nimetler elimize geçmez’ düşüncesiyle, eldeki güzel imkânları fırsata dönüştürmeliyiz. Ömür geçtikçe kendi iç dünyamızda, davranışlarımızda ve hayat tercihlerimizde samimi bir değerlendirme yapmak; eksik ve kusurlarımızla yüzleşmek zorundayız. Ahirette büyük hesaba çekilmeden önce dünyada kendimizi bir sorgulamaya tabi tutmak ve istikamet üzere yaşamak, en büyük gaye olmalıdır. Yılbaşı, İslâm’da özel bir gün değildir. Yılın her gününde İslâm’ın inanç ve adetlerine göre yaşama görevimiz vardır. Yılbaşı adı altında çılgınca eğlenceler tertiplemek, günah içerikli davranışlara yönelmek veya harama bulaşmak, Müslümanca bir davranış değildir. Müslüman, içki, kumar, piyango gibi aile ve fertlerin hayatını mahveden hastalıklardan şiddetle kaçınır. Bilinçli Müslüman tefekkür eder, geleceğini düşünür, ahireti için hazırlık yapar. O, ibadet hayatını şuurlu bir biçimde gözden geçirir, eksiklerini telafi eder, hatalarıyla yüzleşir. Müslüman yeni yılı dua karşılar, dilini güzel söz söylemeye alıştırır. Ölmüşlerini rahmetle anar, onlar adına hayır işlerinde bulunur. Ömür sermayesinin tükenmekte olduğu gerçeğini asla unutmaz. Allah’ın nimetlerini İslâm yolunda harcar. Bilinçli bir mümin anne-babasıyla, komşusuyla, akrabasıyla, aile fertleriyle münasebetlerini daima gözden geçirir. Müminin hayatı Kur’an ve sünnetle aydınlanır. Müslümanın en büyük örneği, bizzat Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) kendisidir. İslâm, başka topluluklara benzeme isteğine karşı çıkmış; “Kim herhangi bir topluluğa benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” hakikatini peygamberin dilinden en gür şekilde haykırmıştır. (Ebû Davûd, Libas 4) Bu sebeple bir taraftan dinimize uygun değerleri korumak gerekirken, diğer taraftan inancımıza uymayan ve İslâm’a aykırı her türlü yabancı etkileşimden uzak durulmalıdır. Kültürümüzde yeri olmayan Noel baba figürünün model olarak sunulması bir kültür yozlaşması olduğu gibi, İslâm’ın yasakladığı günahlara bulaşmak ta haddi aşmaktır. Zira Müslüman’ın ahlak anlayışı vahyin nuruyla aydınlanmaktadır. Onun örnek aldığı kişiler ise en başta Allah’ın elçileri ve sonra da aynı istikameti devam eden salih kullardır. Ömür tükenmeden hayatı Müslümanca yaşayabilmek duasıyla…