Gazze Ateşkesi’nin aşamaları Gazze soykırımına son verme süreci, sonunda ABD tarafından başlatıldı. İsrail ve Hamas bir ateşkeste anlaştı. Başkan Trump’ın kişisel gözetimini öngören anlaşma 10 Ekim 2025’te yürürlüğe girdi. Bu anlaşma 17 Kasım’da da BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararlaştırdığı ateşkes tarafından da onaylandı. Son seksen yıl boyunca BM, uluslararası hukukun ana kaynağını oluşturdu. En yetkili organınca onaylanması Ateşkes Anlaşması’nı geçerli bir uluslararası hukuk belgesi konumuna getirmektedir. Ne var ki, onaylanan belge biçim ve içerik bakımından arızalıdır. Ateşkes Anlaşması iki farklı belgenin üst üste eklenmesinden oluşmaktadır. “Arızalar” büyük ölçüde bu durumdan kaynaklanıyor. 20 maddelik ilk belge Başkan Donald J.Trump’ın Gazze Çatışmasına Son Verecek Kapsamlı Plan başlığı taşıyor. İkincisi ise BMGK’nin 17 Kasım tarihli kararıdır. Kararın ilk maddesi Trump Planı’nı onaylamaktadır 1 ve bir Ek 2 olarak da içerdikten sonra ayrıntılara geçmektedir. Bu iki belgenin eş-zamanlı olarak yürürlüğe girmesi çeşitli sorunlar yarattı. En başta patlak veren sorunların odağında İsrail birliklerinin denetimi altında yürürlüğe giren ateşkesin gelişimini de belirleyen “ Sarı Hat nerededir? Nasıl Çizildi?” soruları yer alıyor. Bu iki soruya odaklanmak bile bugünkü problemlere ve BMGK kararının yetersizliğine ışık tutacaktır. 'Sarı Hat' muamması… “Sarı Hat” ifadesi, ateşkes süresince Gazzeli’lerin hareket alanlarını belirleyen bir fiili sınır anlamında kullanılıyor. İzinsiz geçişler silahla önlenmektedir. Gazze Ateşkesi’ni oluşturan iki belgede de bu ifade yer almıyor. Buna karşılık “ayrım çizgisi” anlamında hat (“line”) sözcüğü sadece Trump’ın ürettiği Kapsamlı Plan ’daki 3’ncü maddede yer alıyor. Bu maddeye göre İsrail ve Hamas, anlaşma önerisini kabul ettikten sonra çatışmalara derhal son verecektir ve “tutsakların ve rehinlerin değişimini sağlamak amacıyla Israil güçleri Gazze Şeridi içinde önceden belirlenmiş hat üzerine çekilecektir.” 3 BMGK’nin Ateşkes Kararı, Trump belgesini açıkça benimsediği için buradaki hat (“ayrım çizgisi” anlayışı) dolaylı olarak orada da geçerlidir. Ateşkes sonrasında İsrail kaynaklarında ise bu “ayrım çizgisi” Sarı Hat olarak adlandırılmakta ve geçerliliğinin rehinlerin/tutsakların serbestleşmesi sonrasında da (fiilen bir sınır olarak ) süregeldiği anlaşılmaktadır. Ateşkes Anlaşması’nda yer almayan bu “Sarı Hat” yorumu nasıl, neden çıktı? Bu “muamma” ABD’de yayımlanan Naked Capitalism (NC) sitesinde çözülüyor 4 : Açıklanıyor ki, İsrail Savunma Güçleri “tarafların anlaşması ile oluşacak” geçici ayrım çizgilerini aslında tek taraflı olarak çizmiş ve Sarı Hat olarak adlandırmıştır. İsrail güçlerini geriye çekecek bir çizgi öngörülmekteydi; tam aksine bu çizgi ileriye taşındı ve İsrail denetimini genişleten bir yeni sınır olarak belirlendi. Bu yeni sınır Naked Capitalism yazısında ayrıntılı bir harita olarak çizilmekte; açıklanmaktadır. Yayımlanması güç olacağı için haritayı bu yazıya eklemiyorum; betimlemeye çalışıyorum. Sarı hat Gazze haritasını değiştiriyor Geçerli olan BM belgelerince İ srail İşgali altında bir Filistin Bölgesi olarak tanımlanan Gazze Şeridi , Batı’dan Akdeniz’e bakmakta; Güney-Kuzey (aslında Kuzey Batı) doğrultusunda Mısır’dan İsrail’e uzanmaktadır. Şerit, Kuzey ve Batı’da İsrail’e, Güney’de Mısır’a komşudur. İsrail ve Mısır’a insan ve araç geçişleri için sadece birer kapı vardır. Ateşkes Anlaşması’nın hemen arifesinde İsrail birlikleri, Gazze’de işgal altında tuttukları alanın sınırını sarı hat diye adlandırarak ve İsrail lehine genişleterek yeniden çizdi. Haritada sarı hattın konumları, boyutları veriliyor. Batı sınırı boyunca Gazzeli nüfusa açık olan alan 1,5 km ile 6,5 km arasında daralmaktadır. Daralma, Mısır’a ve İsrail’e geçiş kapılarında da (2,5 ve 3,5 km. olarak) uygulanmaktadır. Soykırım öncesinde yaklaşık 2 milyon Gazzeli 365 km2 büyüklüğünde dörtgen biçimindeki şeritte yaşamaktaydı. Nüfus yoğunluğu açısından Gazze dünya sıralamasının zirvelerinde yer alır. NC sitesindeki inceleme belirliyor ki, Şerid’in (Akdeniz dışında kalan) üç kenarının tümünde İsrail birliklerince adeta bir makasla yapılan (1,5 - 6 km arasında değişen) sarı hat kesintileri , Gazzeli nüfusa bırakılan alanı yüzde 42 oranında daraltmıştır. Gazze Şeridi’nin İsrail’in denetimindeki alanlara sağlanan %58’lik genişlemenin er veya geç (Batı Şeria’daki gibi) İsrailli yerleşimlere açılması beklenir. Ateşkes Anlaşması bu seçeneği dışlamaktadır, ama bu tür oldubittiler ilerideki sınırları da çizer. Nitekim fazla gecikmeden resmî hedef açıklandı: İsrail Savunma bakanı Katz 23 Aralık’ta konuştu: “Gazze’nin derinliklerine girdik ve tümünü asla terk etmeyeceğiz. Kazanımlarımızı koruyacağız. Geçmişte terk ettiğimiz yerleşimleri Tanrı’nın yardımıyla Kuzey Gazze’de de zamanı gelince, uygun biçimde yeniden kuracağız.” ( Dave DeCamp, Antiwar.com, 24 Aralık 2025). Binoy Kampmark, 2 Aralık 2025 tarihli Middle East Monitor ’da açıklıyor ki, son iki ayda Gazze’de 136’sı çocuk 347 Filistinli "hayalî" Sarı Hat’tı geçtikleri için öldürülmüştür ( “A Ceasefire in Name Only ”; Türkçesi: “Ateşkesin Sadece Adı Var” ). Kısacası Gazze soykırımı, nicel boyutu hafifleyerek de olsa, süregelmektedir. Ateşkes Anlaşması’nın 'sömürgeci' perspektifi… Ateşkesi belirleyen BMGK kararı Trump Planı’nı benimseyerek bu plana içkin olan “sömürgeci perspektif” ile lekelendi. Zira Plan, Gazze Şeridi’nin ateşkes sonrasındaki yönetiminde doğrudan doğruya başkan Trump’a ayrıcalıklı bir rol vermektedir. Yönetimi üstelenen Barış Kurulu (Board of Peace) doğrudan doğruya Trump tarafından yönetilecektir. Oluşturulacak olan Uluslararası İstikrar Gücü ’nün bileşimini de Trump’ın faşist saplantılarının etkilemesi kaçınılmazdır. Dünya kamuoyu bilmektedir ki İsrail, ABD yönetiminin ve Trump’ın sınırsız desteğiyle soykırımı başlattı; sürdürebildi. BMGK ise soykırımın suç ortağı ABD’ye ateşkes sonrasında ayrıcalıklı işlevler verilmesini kararlaştırdı. Rusya ve Çin (nedense) veto etmediler; çekimser oy kullandılar. Siyaset bilimci Norman G Finkelstein, kişisel sitesinde 10 Aralık tarihinde ağır bir suçlama başlığı taşıyan bir yazı yayımlamış: “BMGK Gazze’ye Savaş İlan Ediyor.” Yazara göre BMGK Trump Planı’nı benimsediği, buna karşılık BM sisteminde Gazze ile ilgili karar ve düzenlemeleri göz ardı ettiği için suçludur. Yazısını, Trump’ın 2025 başında “ABD Gazze Şeridini devralacak; orası bizim olacak…” dediğini hatırlatarak başlatıyor. BMGK kararında Gazze’nin BM tarafından “işgal altında Filistin toprağı olarak” tanımlanmış olduğu unutulmaktadır. Bu nedenle Barış Kurulu, Uluslararası İstikrar Gücü düzenlemeleri arızalıdır. Güvenlik Konseyi, son aşamada Gazze yönetiminin “reform programını tatminkâr olarak tamamladıktan sonra Filistin Yönetimi’ne devredilmesi” koşulunu eklediği için ayrıca da suçlanmalıdır. Finkelstein “yönetimin devri” konusunda BM Genel Kurulu’nun 1960’da kabul ettiği tarihsel Sömürge Ülkeleri ve Halklarının Bağımsızlığı Bildirisi ’nin bir kesimini hatırlatıyor: “Siyasal, iktisadî, toplumsal ve eğitimle ilgili yetersizlikler bağımsızlığı geciktirme vesilesi olarak kullanılamaz.” Trump tabii ki karşı cephededir. Ama, Cezayir, Pakistan, Guyana, Sierra Leone ve Somali 17 Kasım kararı sırasında Güvenlik Konseyi üyeleri olarak oylamaya katıldılar; karşı oy kullanmadılar. Gazze’nin bağımsızlığa ehliyetini sorgulayan koşulu da böylece onayladılar. 1960’taki BMGK üyelerinin 65 yıl gerisinde kaldıklarını da Amerikalı bir yazar hatırlatıyor. 1 “Endorses the Comprehensive Plan…” 2 Annex 1: President Donald J. Trump’s Comprehensive Plan to End the Gaza Conflict 3 “Israeli forces will withdraw to the agreed upon line…” 4 “900 Days of Genocide in Gaza”, Andy Worthington, Naked Capitalism, 17.12.2025