Karşı-olgusal tarih yalnızca spekülatif bir oyun değildir; insanlığın kararlarının ağırlığını hissetmemizi sağlar. Birinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde birkaç gün süren kararsızlık, belki de yüzyıllık bir yıkımı önleyebilirdi. Hiroşima’da bir kararsızlık ânı, modernliğin bütün etik topografyasını değiştirebilirdi. Türkiye özelinde düşünürsek de bir yüzyıllık tarihte, kesinliğinden hiç şüphe duyulmadan alınan birçok katı, sekmez kararın yarattığı tahribatın yıkıcı izleri görülür. Bu örneklerin önemi, kararların sonuçlarını değil, kararsızlığın doğurabileceği etik ufku göstermesidir.