Sevgili arkadaşım, Keşke isimlerinizle seslenebilseydim, ama o kadar çoksunuz ki! Kiminiz aylardır duvarların arkasında, kiminiz yıllardır. Gün hesabıyla, binler oldu! Ne yaptınız, bu ülkenin iyiliğini istemekten başka? Siz neden içeride, biz neden dışarıda? Dışarısı mı daha boğucu şimdi, içerisi mi? Doğruyu söyleyenler cezaevinin kapısına götürülüp getiriliyorlar, işte en son Barış . Ülke cezaevi, sınırlar da duvar, buradan dışarı çıkamazsınız diyorlar! Bunları bizden de iyi biliyorsunuz zaten. İçeriden dışarıya, biraz da yukarıdan bakarak her şeyi, daha bütünlüklü ve daha net görüyorsunuz. Ben de içeride mektup almanın kıymetini bilirim, içeride birileriyle dertleşebilmenin. 2025 biterken, son köşeler size yazılmış mektup olsun, dertleşelim istedim. Biliyorsunuz; içeride sevinç çığlıkları atıldı geçende, kapılar önünde davullar çalındı, çalınıyor. Serbest kalacak 50 bin mahpus ve yakınları… Güya bir eşitsizlik giderildi! Hapishane görmüş biri olarak, onların sevinçlerine de bir şey demek istemiyorum şimdi. Ama sizlerin yaşadığı eşitsizliğe, suçunuz cinayet, hırsızlık vb. olmadığı için içeride kalmanıza, üstelik de kiminiz ağır hastayken, iki çift laf edilmeli: Bunlar da geçer! Ama öyle şarkının nakaratını tekrar ederek, eller cepte dolaşırsak geçmez. Ancak el ele omuz omuza mücadele edersek geçer! Ucu bizim kız çocuklarımıza da dokunan bir Epstein dosyası var ya Amerikalılar ın. Takip etmişsinizdir. Trump ’ın kirli çamaşırları ortaya dökülecek diye merakla beklenirken kimler dökülmüyor ki dosyadan? Tam bir çürüme, sermaye ve siyasetin iç içeliği tablosu! Orada da sisteme değil, kimin kime ne yaptığına bakılıyor daha çok, pornografik bir merakla. Biraz bizim burada her gün bir yeni sayfası açılan medya-seks-uyuşturucu hikayesi gibi. Futbolda bahis-şike operasyonları gibi. Çürümüş bir düzen, güya bütün bunlar kendinden uzakta olmuş ve kendi bunların üzerine gidiyormuş gibi, cambaza bak diyor. İviği civiği konuşalım ama asıl konuşulması gereken konulara ilişmeyelim istiyor. Dertleşiyoruz ya; Azeriler in dediği gibi, Dert bir olaydı, ağlaması golaydı! Bir dünyanın haline bakın; iğrenç kokuların yayıldığı bir çürüme, korkunç eşitsizlikler, kahredici bir yoksulluk, demokrasileri boğan otokrasiler ve dört bir yanda doludizgin sürülen savaş arabaları! Dönün bize bakın, dünyanın halinin Türkçe meali gibi! 2025 gidiyor da dilerim gelen onu aratmaz. Gelenin kendi kendine yapacağı bir şey yok tabi, umarım bizim direncimiz ve çabalarımızla daha iyi bir yıl olur 2026 . Direndiğinde, el ele verdiğinde, farklılıklarını zenginliğe dönüştürdüğünde, paraya kafa tuttuğunda, demokrasi ve özgürlük diye inat ettiğinde kazananlar da oldu 2025 ’te. Köşe bitiyor, daha dertleri sıralamaya başlayamadım. Yine yazacağım ama. Biliyorum, çok okursunuz içeride; ekonomi, siyaset, tarih, sosyoloji, roman, öykü, şiir... Hadi mektubu Rudyard Kipling ’in “ Eğer ” şiiriyle bitireyim. B. Ecevit ’in çevirisini okurken “ Adam Olmak ” yerine “ Mahpus Olmak ” demeyi pek severim: “ Çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse / Sen aklı başında kalabilirsen eğer / Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır / Hem kendine güvenebilirsen eğer / Bekleyebilirsen usanmadan / Yalanla karşılık vermezsen yalana / Kendini evliya sanmadan Kin tutmayabilirsen kin tutana / Düşlere kapılmadan düş kurabilir / Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer / … Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz / Koyulabilirsen işe yeniden / … / Bir yazı-turada yitirsen bile / … / Direncinden başka şeyin kalmasa da / Herkesin bırakıp gittiği noktada / Sen dayanabilirsen tek / … (Mahpus oldun demektir!) ” Hem de özgürlüğü hak eden!