AYDIN HASAN / ANKARA - İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD ziyareti öncesinde, Türkiye’yi, Suriye ile Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandıran ve askeri faaliyet içindebir ülke olarak gösterme amaçlı faaliyetler hızlandı. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin iş birliği girişimiyle Doğu Akdeniz’deki gerginlikler tekrar öne çıkarılmaya çalışılırken; Türkiye’nin Suriye’ye hava radarı yerleştireceği iddiası ortaya atıldı.Ankara, bu dezenformasyon faaliyetlerini, “Türkiye - ABD ilişkilerini etkilemeye, F-35 satışını engellemeye ve Türkiye’yi bölgesinde gerilim üreten güvenilmez bir ülke gibi göstermeye” yönelik psikolojik harp girişimi olarak görüyor. İlginizi Çekebilir RAHATSIZ EDİYOR Türkiye ile ABD arasında ilişkilerin önemli ölçüde düzelmesi, Başkan Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında kurulan lider diplomasisi, TSK’nın Avrupa güvenlik mimarisi içinde artan rolü, Suriye’deki yeni yönetimiyle ilişkiler ve Türk diplomasinin gücü; Netanyahu yönetimini rahatsız edici hale geldi. İsrail’in teşvikiyle SDG, 10 Mart mutabakatından uzaklaşarak, Türkiye ve Şam yönetimine karşı yeniden tavır almaya yöneldi. İsrail’in Ege ve Doğu Akdeniz’de, Yunanistan ile GKRY’i teşvik edici tutumu da dikkat çekici hale geldi. Üç liderin22 Aralık’ta Batı Kudüs’teki görüşmeleri sonrasında Atina’nın hava sahası iddialarının tekrar gündeme gelmesi dikkat çekti. RADAR İDDİASI İsrail, geçen yıl Türkiye’nin Suriye’de hava üssü kuracağı iddialarını kendi medya organları üzerinden gündeme taşımıştı. “Jerusalem Post”, önceki gün Suriye’ye radar yerleştireceğini iddia ederek, bunun, İsrail Hava Kuvvetleri’nin bölgedeki hareket serbestisini ciddi biçimde kısıtlayabileceğini öne sürdü. Haberde, Türk radarlarının Suriye hava sahası üzerindeki İsrail uçak faaliyetlerini tespit edebilme kapasitesine sahip olmasının, İsrail’in operasyonel avantajını azaltacağı belirtildi. İsrail’in İran’a karşı giriştiği operasyonlarda Suriye hava sahasını kullandığına dikkat çekilen haberde, söz konusu radarların, bu ülkeye yönelik saldırı kabiliyetini de zora sokabileceği vurgulandı. Haberde, gelişmenin bölgedeki hava dengelerini ve İsrail’in uzun menzilli operasyon planlamasını yeniden şekillendirebileceğine yönelik askeri çevrelerin görüşleri de yer aldı. AMAÇ F-35’E ENGEL OLMAK Öte yandan, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı tedariki ile CAATSA yaptırımları sorununun çözülerek F-35 programına geri dönüş ihtimali son dönemde iyice öne çıktı. F-35 dosyası ile ilgili gelişmelerin 2026’nın ilk iki ayında ABD’de Kongre’nin tutumuna bağlı olarak netleşmesi bekleniyor. İsrail yönetimi, Türk-ABD ilişkilerinin olumlu seyri ile Türkiye’nin F-35 uçağına sahip olması ihtimalinden rahatsızlık duyuyor. Ankara, bu nedenle İsrail kaynaklı dezenformasyon faaliyetlerini, “Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemeye, F-35 satışını engellemeye ve Türkiye’yi gerilim üreten güvenilmez bir ülke olarak göstermeye” yönelik bir girişim olarak görüyor. ‘MEİS YALANINI DA İSRAİL YAYMIŞTI’ Eskiden Yunanistan Başbakanı ve Savunma Bakanı’nın danışmanlıklarını yapan Dimitrios Konstantakopoulos, katıldığı bir programda şunları söyledi: “İsrail’in bir müzakere sürecinde, baskı kurarken, Türkiye ile Orta Doğu üzerine pazarlık yaparken, Yunanistan-Türkiye rekabetini kullanmak ve gerekirse (gerilimi) tırmandırmak şeklinde bir çıkarı var. Bizimse böyle bir çıkarımız yok. Türkiye Afrin’e girdiğinde, Yunanistan’da bütün medya organlarına ‘Türkiye Meis’e çıkarmak yapacak’ diye bir haber sızdırıldı, bir panik havası yaratıldı. Üç gün sonra To Vima Kyriakis gazetesi, bunların bir Orta Doğu ülkesinden geldiğini yazdı. (İsrail’den bahsediyor.) Mesela Netanyahu’ya yakın bir gazete, bir süre önce ‘Kuzey Kıbrıs’ın kurtarılması için hazırlanması gereken bir plan var’ yazıyordu. Eğer İsrail’in Türkiye ile sorunları varsa bunu kendisi çözmeli. Biz onun adına Türkiye ile çatışmaya giremeyiz.”