Diyarbakır Dem'de Fesih Krizi Büyüyor

Diyarbakır Yenişehir Belediyesi’nde 22 sözleşmeli personelin aday memurluğa günler kala işten çıkarılması, yalnızca bir istihdam krizi değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal boyutları olan yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Yaşananların tesadüf olmadığını savunan vatandaşlar ve hukuk çevreleri, söz konusu uygulamaların “çözüm sürecini sekteye uğratma” amacı taşıdığını, devlet ile vatandaş arasındaki hassas güven zeminini bilinçli biçimde zedelediğini dile getiriyor. Vatandaşlar, barış ve normalleşme yönünde atılan adımların konuşulduğu bir dönemde, mahkeme kararlarına rağmen kamu emekçilerinin hukuksuz biçimde işten çıkarılmasının kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Yerel mahkeme ve istinaf kararlarıyla daha önce görevlerine iade edilen personelin, bu kez aday memurluğa geçmelerine sadece üç gün kala, hiçbir bildirim yapılmadan iş akitlerinin feshedilmesi “hukukun arkasından dolanma” olarak nitelendiriliyor. Tepkiler, yalnızca hukuki boyutla sınırlı değil. Çok sayıda yurttaş, bu tür uygulamaların çözüm sürecini bir fırsata çevirmek isteyen siyasi ve ideolojik çevreler tarafından bilinçli şekilde körüklendiğini savunuyor. İddialara göre, kamu vicdanını yaralayan bu tür işlemlerle toplumda öfke ve güvensizlik yaratılmak, devletle vatandaş karşı karşıya getirilmek isteniyor. Özellikle DEM Partisi çevresine yönelik eleştiriler sertleşmiş durumda. Eleştirilerde, partinin ideolojik yandaşlarının yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın farklı coğrafyalarında da benzer yöntemlerle halk üzerinde baskı kurduğu, mağduriyetler üreterek siyasal alanı konsolide etmeye çalıştığı ileri sürülüyor. Bu görüşü savunan kesimler, “emek, liyakat ve hukuk” söylemlerinin pratikte karşılık bulmadığını, aksine kamu çalışanlarının siyasi hesapların aracı haline getirildiğini ifade ediyor. İşten çıkarılan personellerin dosyalarında herhangi bir disiplin tutanağının bulunmaması, liyakat sahibi ve nitelikli çalışanlar olmalarına rağmen “kadro fazlası” ya da “yeterlilik” gibi gerekçelerle kapı önüne konulmaları, tepkileri daha da büyütüyor. İngilizce yeterliliği bulunduğu belgelerle sabit olan personellere dahi “yetersizlik” isnadında bulunulması, kamuoyunda “gerekçe üretildiği” algısını güçlendiriyor. Vatandaşlar, çözüm ve normalleşme sürecinin samimiyetle yürütülmesi gerektiğini, bunun yolunun da hukuka bağlılıktan ve yargı kararlarına saygıdan geçtiğini belirtiyor. Aksi halde yaşanan her hukuksuzluğun, barış umuduna vurulmuş yeni bir darbe olacağı uyarısında bulunuluyor. İşten çıkarılan 22 personelin yeniden dava açmaya hazırlandığı öğrenilirken, gözler bir kez daha yargıya çevrildi. Ancak kamuoyunda asıl sorgulanan, mahkeme kararlarının neden tekrar tekrar hiçe sayıldığı ve bu ısrarın kime ne kazandırdığı sorusu oldu. Yenişehir’de yaşanan bu son gelişme, çözüm sürecinin gerçekten güçlendirilip güçlendirilmediğini ve siyasi aktörlerin bu sürece ne kadar samimi yaklaştığını yeniden tartışmaya açtı.