Ilgaz’dan Dersim’e taşınan ‘Nefes’: Satılık binada aydınlanma nöbeti

Çünkü hiçbir nehir eski renginde akmaz Çünkü yanlışın ömrü masallarda bile kısadır Çünkü üretenle üretmeyenin saatleri birbirini tutmaz. Şair'in kaleme aldığı nehir Munzur değildi belki. Ama yazdığı şiirler, aldığı notlar, yakasından düşüremediği dost ve aydın ölümleriyle birlikte bir hatırası bugün Dersim’de yaşıyor. Abdullah Nefes... Yakınlarının yaşarken kulağına fısıldadığı haliyle "huysuz ve tatlı adam." 20 Eylül 1941'de Ilgaz'da başladığı hayat kavgasını, 20 Nisan 2021'de Ankara'da sonlandırırken geride birçok öykü, şiir ve çalışma bıraktı. Sosyalist bir Türkiye için verdiği mücadeleyi zaman zaman dergilerde, şiirlerde, zaman zaman da meydanlarda dile getirdi. Gözlerini kapadığı hayata dair biriktirdiği ne varsa, şimdi Dersim'de, hemen yanı başında Munzur'un uğuldayan çağıltısında yaşamaya devam ediyor. Ancak bu "yaşam", bugünlerde kayyım politikalarının, bu nedenle bahane edilen borçların ve binanın elden çıkarılma riskinin gölgesinde zorlu bir sınav veriyor. Abdullah Nefes'in Dersim'de devam eden öyküsünü, kütüphanenin kurucusu Mesut Özcan ile konuştuk. Özcan, bu kültür durağının kişisel tarihinden kentin geleceğine uzanan sancılı serüvenini soL okurları için anlattı. Dersim'de tabiri caize sırtında kitapları taşıyarak Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi'ni kuran Mesut Özcan Gençlik yıllarının 'kitapsızlığı'ndan doğan inat Bu kütüphane sadece bir arşivleme merakı değil, aslında 1980'lerin karanlığına karşı bir hesap sorma hikayesi. Kütüphanenin kurucusu Mesut Özcan, verdiği mücadelenin köklerini lise yıllarına, 1985-86 Dersim'ine dayandırıyor. Özcan o yılları ve yaşadığı çaresizliği şöyle anlatıyor: Lisede öğretmenimizin verdiği bir ödev için İl Halk Kütüphanesi’ne gitmiştik. Gittiğimiz yer kütüphaneydi fakat deyim yerindeyse kitap yoktu. O yıllarda şiir yazıyordum, iyi bir şair olmanın yolunun dergilerden geçtiğini düşünüyordum. Ancak bayide sadece poşetli bir dergi ilgimi çekti. Satın alıp açtığımda Gülen cemaatinin bir dergisi olduğunu gördüm. Zaten doğru dürüst harçlığım yoktu, param o dergiye gitti. Hala içim sızlar o dergiye para verip de aldığım için. İşte bu "yoksunluk" ve batı illerindeki "dost" bilinen belediyelerin kültür sanat projelerine olan ilgisizliği, Özcan'ın rotasını memleketi Dersim'e çevirmesine neden olmuş. Kütüphane binlerce kitabıyla okuyucularına hizmet veriyor. Ankara'dan Dersim'e Fikir 2015 yılında olgunlaşsa da hayata geçmesi kolay olmamış. Özcan, o dönemki belediye başkanıyla görüşmüş ancak proje kabul görmemiş. Sonra da belediyeye yine kayyım atanmış. Akabinde Mehmet Fatih Maçoğlu'nun seçilmesiyle süreç hızlanmış. Özcan, Vecihi Timuroğlu'nun kütüphanesini 2014'teki vefatının ardından ailesinden devralarak, kendi imkanlarıyla bir TIR dolusu kitabı Ankara Kahramankazan'dan Dersim'e taşımış. Maçoğlu döneminde belediye ile yapılan protokol sonucu, belediyeye hiçbir mali yük getirmeden "Tunceli Belediyesi Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi ve Sergi Salonu" kurulmuş. Kütüphane aynı zamanda hem bir anı evi hem de etnografik objelerin sergilendiği küçük bir müze işlevi görüyor. Kütüphanedeki Vecihi Timuroğlu köşesinden. Bugün kültürün ve sanatın sermayeye karşı sesini duyurabilmesi için emekten yana bir gazeteciliğe ihtiyaç var. Sanatın ve emeğin sesini duyurmak için soL'a abone olun, güç verin. ABONE OL Cemal Süreya'dan Nefes'e: raflardaki akrabalık Kütüphane bugün sadece kitapların değil, yaşanmışlıkların ve hısımlıkların da buluşma noktası. Özcan, Vecihi Timuroğlu'nun anne tarafından Cemal Süreya ile akraba olduğunu, iki ismin sık sık sohbet ettiğini hatırlatıyor. Bugün o raflarda Timuroğlu, Cemal Süreya ve bir başka Pülümürlü şair İsmet Kemal Karadayı, eserleriyle yan yana duruyor. Bu zincire son eklenen halka ise Ilgaz'ın şairi Abdullah Nefes oldu. Ataol Behramoğlu'nun aracılığı ve Nefes'in eşi Zeynep Hanım'ın isteğiyle, Abdullah Nefes'in tüm birikimi de Dersim'e taşındı. İstanbul'dan, Ankara'dan, Düzce'den gelen bağışlarla kütüphane, Türkiye'nin aydınlık yüzlü insanlarının "hemşehri" olduğu bir hafıza merkezine dönüştü. Kütüphanenin Abdullah Nefes bölümünden. Şair Abdullah Nefes'in kişisel eşyaları da kütüphanede sergileniyor. Bir dönem soL'da da yazılarını okumaya alışık olduğumuz Abdullah Nefes 1941 yılında Çankırı Ilgaz'da doğmuş; şair, yazar, yayıncı ve sosyalist kimliğiyle tanınan, Türkiye sol hareketinin önemli bir isimlerindendi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve DTCF’de eğitim gördüğü yıllarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) saflarında mücadeleye katılan Nefes, 12 Mart döneminde tutuklanarak Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile aynı cezaevinde kalmış ve idamlarına tanıklık etmiştir. Edebiyat dünyasına Varlık ve Dost gibi dergilerle adım atan, sonrasında Ser ve Ekim gibi yayınevlerini kurarak yayıncılık yapan Nefes; şiirlerinde sınıf mücadelesini, umudu ve direnişi işlemiştir. "Nedir ki Ömür", "Yolcu" ve "Bahar Kışkırtması" gibi şiir kitaplarının yanı sıra araştırma ve öykü türünde eserler de veren şair, örgütlü hayatını, yaşamını yitirdiği 2021 yılına kadar Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olarak sürdürdü. 'Sırtımda binlerce kitapla sokakta kalmış gibiyim' Ancak bu kolektif hafıza mekanı, bugün "satılık bina" gerçeğiyle yüz yüze. Mesut Özcan, belediyenin borçları gerekçe gösterilerek kütüphanenin bulunduğu binanın satıldığını öğrendiğini belirtiyor. Protokole göre belediye adına kurulu olsa da, içindeki eserler, tablolar, mektuplar ve Alevilik ile ilgili nadide parçalar Özcan'ın şahsi çabalarıyla toplanmış bir kültür mirası. Özcan, yaşadığı endişeyi şu çarpıcı sözlerle dile getiriyor: Tunceli’deki insanlar beni arayıp, belediyenin binayı borcundan dolayı sattığını söylüyorlar. Kütüphaneyi başka bir kente taşıyıp taşımayacağımı soruyorlar ama hemen ekliyorlar: 'Bu kütüphaneyi buradan götürmeni istemiyoruz, bu halkın kütüphanesi.' Ancak kentte bu kütüphaneyi alabilecek doğru dürüst başka bir yer yok. Kendimi, sırtında binlerce kitapla sokakta kalmış gibi hissediyorum. Kütüphanenin etngrafik sergi ve resim galerisi ürünlerinden bazıları. Bir kurtuluş reçetesi: Vakıf ve müze hayali Kütüphane sadece kitaplardan ibaret değil. İçerisinde yerli ve yabancı ressamların tabloları, etnografik malzemeler, mektuplar ve fotoğraflar barındıran, Türkiye'de model olabilecek bir yapı. Özcan, bu birikimin heba olmaması için on arkadaşıyla birlikte "Sanat, Edebiyat, Tarih ve Kültür Araştırmaları Vakfı"nı kurduğunu belirtiyor. Hayali ise büyük: Mektup Müzesi, İmzalı Kitaplar Müzesi ve Tunceli Kent Belleği Merkezi kurmak. "Biz Türkiye’de sanata, edebiyata, kültüre sahip çıkalım" diyen Özcan, gelecek kuşaklara aktarılacak bu miras için dayanışma çağrısında bulunuyor. Ilgaz'dan, Munzur'dan ve Türkiye'nin dört bir yanından gelen o "nefes", şimdi kesilmemek için yeni bir mücadeleye hazırlanıyor.