Toplantının açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR Malatya İl Başkanı Behçet Sevgili, Milletvekili Dinç'in Malatya'ya düzenli aralıklarla gelerek saha çalışmaları yaptığını belirterek, "Şehrimizin sorunlarını hem halktan dinliyor hem de bizden aldığı raporları Meclis'te gündeme taşıyor. Bugün de Malatya’yı gezecek, esnafımızın ve vatandaşlarımızın sıkıntılarını dinleyeceğiz." dedi. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç ise Malatya'daki ziyaretleri kapsamında yapacakları çalışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunarak şunları söyledi: "Yapacağımız ziyaretlerde tespit edeceğimiz sorun ve sıkıntıları yerelde çözümlenecek olanları yerel yöneticilerimize ileteceğiz. Yerelde çözümlenemeyecek sorunları ise Meclis'te gündeme getireceğiz." "Siyasetin amacı hizmettir" HÜDA PAR'ın siyasete bakışını verdiği anlamı şu sözlerle dile getiren Dinç, "Herkes siyasete bir anlam veriyor. Biz HÜDA PAR olarak siyasete verdiğimiz anlam, topluma hizmet etmektir. Siyasetin amacı hizmette yarışmaktır. Siyasetin amacı Meclis’te kürsüye çıkıp şovmenlik yapmak değildir. Birbirine hakaret edip bunun üzerinden toplumu kutuplaştırmak, manipüle etmek değildir." dedi. Siyasi duruşlarının seçim endeksli olmadığını vurgulayan Dinç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz sadece 'insanlar bize gelsin, iki yıl sonra seçim var, biz en iyi sonucu almalıyız' diye düşünerek mefkuremizi inşa eden bir dava değiliz. Bize düşen istikametimizi muhafaza edip topluma faydalı olmaktır. Söyleyeceğimiz her söz insanlığa faydalıysa söyleriz, faydalı değilse ondan çekiniriz. İnşallah bu duruşumuzu muhafaza etmeye devam edeceğiz." "Türkiye'deki illerimizin yüzde 70'ine yakınını gezdim" Türkiye genelinde yürüttüğü saha çalışmalarına değinen Dinç, yoğun bir tempoyla çalıştıklarını ifade ederek, "Türkiye'deki illerimizin yüzde 70'ine yakınını gezmişim. Sabahtan gece geç saatlere kadar dolaşıyorum, sorunları tespit ediyoruz. Tespit ettiğimiz sorunları ilgili kurum neyse onlara aktarıyoruz. Milletimizin bize aktardığı her sorun onlar için önemliyse bizim için de önemlidir. Çünkü biz onların temsilcisiyiz." ifadelerini kullandı. Türkiye'de yürütülen "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dinç, sürecin ana çerçevesini şu sözlerle anlattı: "Türkiye'de bir süreç var. Terörsüz Türkiye süreci, PKK'nın tasfiyesi ve iç cephenin tahkim edilmesi. Asıl ana iskelet budur. Bu ülkenin artık bu terörden kurtulması, bu terörün Türkiye'nin gündeminden düşmesi için yoğun bir çaba var." Bu sürece başından beri destek verdiklerini vurgulayan Dinç, şunları söyledi: "Yaklaşık bir yıl oldu. Parti olarak bu ülkede terörün bitmesi, şiddetin bitmesi, kaosun bitmesi, bu kanın durması için ilk günden beri elimizden ne geliyorsa beyan ettik. Hatta bu işi önemsediğimiz için, dört milletvekilimiz olmasına rağmen Genel Başkanımızı bu komisyona üye verdik." "Hiç kimse şiddeti, silahı bir hak arayışı olarak kullanmasın" Şiddetin hiçbir şekilde meşru bir hak arama yöntemi olamayacağını dile getiren Dinç, "Biz bu ülkede artık silahların susmasını, şiddetin bitmesini istiyoruz. İnsanlar düşüncesini ifade etsin, fikirlerini ifade etsin ama hiç kimse şiddeti, silahı bir hak arayışı olarak kullanmasın." şeklinde konuştu. "Terör ve Kürt meselesi ayrı ele alınmalı" Terör meselesi ile Kürt meselesinin birbirinden ayrılması gerektiğini belirten Dinç, konuya bakışlarını şöyle ifade etti: "Bu soruna iki başlıkla yaklaşmak gerekir. Birincisi PKK terörü ve şiddet sorunu, ikincisi Kürt meselesidir. Kürt sorunu demiyorum çünkü Kürtler sorun değildir. Bu iki mesele birbirinden ayrıldıkça doğruya o kadar yaklaşırsınız." "Haklar pazarlık konusu yapılamaz" Hak ve özgürlüklerin pazarlık konusu yapılamayacağını vurgulayan Dinç, "PKK meselesi çözülürse Kürt meselesine bakarız' demek Kürtlere büyük bir zulüm olur. Bu mesele bitsin ya da bitmesin, Kürtlerin temel hak ve hürriyetleriyle ilgili problemler varsa bunların çözülmesi gerekir. Haklar pazarlık konusu yapılamaz." dedi. "PKK en çok Kürtleri katletmiştir" PKK’nın Kürtleri temsil etmediğini vurgulayan Dinç, bu algının Kürtlere zarar verdiğini belirterek şunları söyledi: "Abdullah Öcalan Kürtlerin temsilcisi değildir. Milyonlarca Kürt onu temsilci olarak görmüyor. En çok Kürtler PKK’dan zarar görmüştür. En çok Kürtleri PKK katletmiştir. Terörün bitmesi en çok Kürtlerin faydasına olacaktır." "Uyuşturucu meselesi, en az Terörsüz Türkiye süreci kadar önemlidir" Uyuşturucu sorununa da değinen Dinç, bu konunun yeterince gündeme gelmediğini ifade ederek, "Uyuşturucu meselesi, en az Terörsüz Türkiye süreci kadar önemlidir ama maalesef ıskalanıyor. Bu konuda çalışmalar yaptım, rapor hazırladım. Bizzat uyuşturucuya bulaşmış 43 kişiyle görüştüm." dedi. "Bu konuda topyekûn bir mücadele gerekiyor" Uyuşturucunun ulaştığı vahim tabloya dikkat çeken Dinç, şu ifadeleri kullandı: "İçişleri Bakanımızla yaptığım görüşmede 'Uyuşturucudan 75 bin kişi tutuklanmış' denildi. Hangi terör örgütünden yılda 75 bin tutuklama oluyor? Bugün bazı mahallelerde neredeyse iki kişiden biri bu illete bulaşmış durumda. Bu konuda topyekûn bir mücadele gerekiyor." "Uyuşturucuya bulaşanlar isteğine bakılmaksızın tedavi edilmesi gerekir" Milletvekili Dinç, "Bu konuda inşallah Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Bey'den randevu talep ettim. Onunla da görüşeceğim. Bu konuda uyuşturucu ile mücadele bir üst kurul, bakanlık gibi bir bakanlık kurulacak ve bu üst kurula alınacak kişiler de böyle nitelikli kişiler olacak. Rastgele herkes alınmayacak. Asıl mülakat burada uygulanacak. Yani buraya bu ekibe alınacak kişiler ve bu kişiler eğer bir yanlış yaparlarsa bu konuda bir ihmal ederlerse veya suistimal ederlerse onlara ağır cezai müeyyideler uygulanacak. Bu konuda da Meclis'e kanun teklifi de vermişiz. Özellikle zorunlu tedaviyle ilgili uyuşturucuya bulaşan tedavi olmak zorundadır. Onun isteğine, onun rızasına bakılmayacak. Çünkü hem kendisi için, hem ailesi için, hem toplum için bir tehdittir. Bunlar tedavi olmak zorundadır." dedi. Dinç, "Diğer bir konu da bu uyuşturucuyla mücadelede kamu kuruluşlarında özellikle görev alanlara ayrı bir ceza uygulanacak. Maalesef uyuşturucuyla mücadelede güya ödül alan bir kamu kurum görevlisi 5 ay sonra uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandı. Yani çok trajik olaylar. Ve bunlara yönelik somut ve uygulanabilir, sürdürülebilir çözümlerin olması lazım. Bu konuda da çalışma yapıyoruz." diye kaydetti. "İnsan açlığın da açlığını yaşayacak ki ancak bu asgari ücretle geçimini sağlayabilsin!" Asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dinç, mevcut asgari ücretin yetersiz olduğunu belirterek şunları söyledi: "Bu asgari ücret insanın geçimini sağlayacak bir ücret değildir. İnsani geçim sağlayacak, sadra şifa olacak bir ücret değildir. Açlık sınırının altındadır. Yüzde 6'lık bir kayıp vardır. Bu ücretle bir gencin yuva kurması mümkün değildir. Düşünün artık insan açlığın da açlığını yaşayacak ki ancak bununla bu geçimini sağlayabilsin." "Bu asgari ücretle çalışan bir genç nasıl yuva kuracak?" Dinç, "2025 yılı aile yılı, hatta son 10 yıla öyle diyorlar. Niye? Aileler kurulsun, gençler yuva kursun, evlensin. Ondan sonra nüfusumuz azalıyor. Bunu biz söylemiyoruz. Şu an nüfus senaristleri söylüyor. 2050'de Türkiye'nin nüfusu 96 milyon, 2100'lerde Türkiye'nin nüfusu 56 milyon ve yaş ortalaması da yüzde 59,7. Bu şunu anlatıyor. Türkiye'nin yarısı 60 yaşın üstünde olacak. Ve bir ülkenin bitişidir. Bu ciddi bir problem. Madem ki böyle bir sorunu siz tespit ettiniz. Şimdi bir asgari ücretle çalışan bir genç nasıl bu yuvayı kuracak? Yani bunu hayal bile edemez. Bu genç evliliği düşünür mü? Ya da evlenen bir genç çocuk yapmayı düşünür mü? Gerçekten bu asgari ücretle birinin geçim sağlaması mümkün değil." ifadelerine yer verdi. Parti olarak ilk günden beri asgari ücretin vergiden arındırılması gerektiğini ve kısmi olarak çözümlerinin olduğunu belirten Dinç, "İnşallah yine bizim dediklerimize gelecekler. İkincisi diyoruz ki asgari ücret bir kişinin değil. Sonuçta Asgari ücretle çalışanın ailesi var, eşi var, çocukları var, evi var. Bunlar hepsi hesaplanarak belirlenmeli. Sadece bir kişi, bir şahıs üzerinden asgari ücret belirlenmeli. Belki aileye en büyük katkı da bu şekilde olacak. Yani en azından ailenin kurulmasına yönelik bir teşvik olacak." şeklinde konuştu. Malatya'daki deprem sonrası sorunlara değinen Dinç, özellikle konut ve altyapı eksikliklerine dikkat çekerek, "Akçadağ ilçesi Levent bölgesini daha önce ziyaret etmiştim. Oradaki köylere de gitmiştim. Özellikle yolun dar olması, Levent'le Balaban arasındaki yolun dar olması, genişletilmesine yönelik ciddi talep vardı o zaman. Malatya'da bu altyapı ile ilgili bir yer kazılıyor, ondan sonra olduğu gibi bırakılıyor. Ve trafikte de ciddi sıkıntılar var. Araçların kaza yapmasına da sebebiyet veriyor. Bir de teslim edilen evlerle ilgili sorun var. İşte bize ev verilmiş. Bizim evimizin yıkıldığı yerde değil, başka bir yerde bize ev verilmiş. Ve bu teslim edilen evlerin metrekaresi küçüktür. Bu konuda şikayetleri var." diye konuştu. "Şu an Levent bölgesinde bırakın bitmesi daha temeli atılmamış köy evleri var" Dinç, "2025'in bütçe görüşmelerinde bizzat Çevre Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum şunu söylemişti: '2025'in sonunda bu konutlarla ilgili hiçbir sorun kalmayacak, bitecek.' Şu an 2026'ya geçtik. Evet şu an bitmesi lazımdı. Çok ciddi çalışmalar yapıldı. Bu konuda gerçekten bu büyük felaketten sonra büyük hizmetler yapıldı. Ancak şu an Levent bölgesinde bırakın bitmesi daha temeli atılmamış köy evleri var. İki gün Malatya'dayım. Dolaşacağız, esnaf ziyaretleri yapacağız. İş insanlarıyla görüşeceğiz. Mahalledeki insanlarımızla, vatandaşlarımızla görüşeceğiz. İnşallah bu tespit ettiğimiz sorunları da ilgili kurullara veya Meclis'te bunları dile getireceğiz." ifadelerine yer verdi. "Evler teslim edildiği zaman bir muhatabın olması lazım" Teslim edilen konutlarla ilgili şikâyetleri aktaran Dinç, denetim eksikliğine vurgu yaparak, "Ben bundan yaklaşık bir yıl önceydi yine. Hatay'a gittim, Adıyaman'a gittim, Gaziantep o bölgelerdeydik. Yine çok dile getiriliyordu. O zaman teslim edilmiş konutlarda 'işçilik çok kötü, musluk çalışmıyor, lavabosu olmuyor. Şu an evde oturamıyoruz. Döküntüler var, şu var, bu var' şeklinde sıkıntılar vardı. Demek ki sağlıklı bir denetim olmamış. Sonuçta o lavaboyu yapan, o tesisatı döşeyen, onun işte pervazlarını yapan kendi parasını almıştır. Madem ki ücretini tam almışsa bunun da sağlıklı bir şekilde yapılması lazım ve bunun denetiminin mutlak olması gerekiyor. Bu evler teslim edildiği zaman bir muhatabın olması lazım. Bu muhatap gelecek evinizin eksiklikleri neyse tamamlayacak. Aslında zor bir iş değil. Gerçekten insanın niyeti çözüm olsa çok basit bir şekilde bu sorunun üstesinden gelinir. Sadece Malatya'da değil diğer bölgelerde de bu sorunu dile getiriyorlar." dedi. "Esnafın mağdur edilmemesi lazım" Esnafın taşınma sürecine ilişkin uyarılarda bulunan Dinç, "İşyerlerinin altyapısı oluşturmadan sağlıklı bir ortam oluşturmadan özellikle bu yollar doğru bir şekilde düzeltilmeden apar topar işte buradan çıkın demekle bu sorun çözülmez. Eğer altyapı oluşturulmuşsa bu dükkanların elektriği çekilmişse tamamlanmışsa ve her taraf çevre düzenlenmesi bitmişse, konteynerde kalan esnafta ister bir an önce kendi dükkanına geçsin. Ancak bu konuda esnafın mağdur edilmemesi lazım. Yani belki bizim altını çizmemiz gereken konu bu. Hiçbir şekilde esnaflarımız mağdur edilmeden sağlıklı bir şekilde dükkanlarına taşınması gerekiyor. Eğer sağlayabiliyorlarsa bu ay taşısınlar. Değil Ramazan'ın sonu. Yani bu konuda altyapı düzenlenmişse bu ay taşısınlar. Özellikle depremde Malatya'nın ekonomisi gitti. Malatya'nın çarşısı gitti, merkezi gitti. Ondan dolayı Malatya esnafı zaten bu konuda ciddi bir şekilde mağduriyet yaşıyor. Ve çoğu esnaf belki işini bırakmak zorunda kaldı. Bundan dolayı bu esnafların mağdur edilmeden taşınması lazım. Yani hiçbir şey böyle bir kural koydum böyle olacak diye mantık yok." şeklinde konuştu. Hayvancılık ile ilgili ülkede ciddi sorunların olduğuna dikkat çeken Dinç, "Hayvancılıkla ilgili gerçekten ülkemizde ciddi problemler var. Özellikle yem fiyatının yüksek olması nedeniyle kimse hayvan besleyemez duruma geldi." dedi. Dinç, Aile ile ilgili de Türkiye'de şu an sadece bir yıl içerisinde 9 farklı ilde, topluma açık yerlerde bu konuda duyarlılık oluşsun diye etkinlikler düzenlediklerini söyledi. "Avrupa'nın, Amerika'nın dostluğu yoktur, çıkarları vardır" İklim Kanunu'na yönelik eleştirilerini dile getiren Dinç, sözlerini şu şekilde tamamladı: "İklim kanunu ile ilgili biz tepki verdik. Hatta o kadar baskı yaptık. Meclis'ten geri çekildi. Yine tekrardan getirdiler. Muhtemelen Avrupa bunu bize dayatıyor. Bakın Amerika bu işin içinden çekilmiş yani. Madem ki yapacaksak iklim yasasını biz kendimiz yapalım. Maddelerimizi kendimiz çizelim. Avrupa'nın dayatması, Avrupa'nın zorlamasıyla biz bu işi yapmayalım. Kendimiz maddelerimizi çıkaralım, kendimiz onaylayalım. Ve Maalesef o da, Avrupa'nın dayatması olduğu için tehlikeli görüyoruz. Çünkü biz biliyoruz. Avrupa ülkelerinin dostluğu yoktur, çıkarları vardır. Bunu Gazze bize net gösterdi. Gazze'de yaşanan bu soykırım gözümüzün önüne cereyan etti. Nasıl vahşi olduklarını, insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseylerine kadar katil olduklarını, soykırımı ne kadar desteklediklerini hepimiz gördük. Bu konuda Avrupa'nın, Amerika'nın dostluğu yoktur, çıkarları vardır. Onların bir işte bir dayatması varsa mutlak bu konuda bir çıkarları var. Biz o şekil düşünüyoruz. Rabbim onlara fırsat vermesin. Bize de bilinç ve şuur versin diyorum."