Sürdürülebilirlik neden çok önemli?

Eğitim gibi sadece bugünü değil geleceği de ilgilendiren konularda karar almadan önce enine boyuna düşünmek gerekiyor. Yoksa daha mürekkebi kurumadan değiştirilen yasalar, yönetmelikler ya da uygulamalar güven erozyonu yaratır ki bu da yapılması gereken en son iş olmalıdır. Elbette hiç kimse böyle olsun istemiyor ama gelinen nokta hiç kimseyi memnun etmiyorsa eğitimin tüm paydaşlarının oturup bir kez daha “nerede hata yapıyoruz?” diye istişarede bulunmalarında sonsuz yarar var. Örneğin 4+4+4’te yeni bir düzenlemeye gidileceğinden söz ediliyor, örneğin üniversitelerden 4 yerine 3 yılda mezun olunacağı anlatılıyor, örneğin öğretmen akademilerine sadece eğitim fakültesi mezunlarının değil diğer fakültelerden mezun olanların da alınacağı tartışılıyor, örneğin ara tatiller kalsın mı, kalksın mı diye uzun süredir tartışılıyor… Peki bu konularda karar alınırken tüm tarafları da içine alacak şekilde, bugünü ve yarını da etraflıca düşünülerek yeterince fikir jimnastiği yapıldı mı, pilot uygulamaya gidildi mi, sürdürülebilirliği konusunda fikir birliğine varıldı mı, hukuki yönleri yeterince araştırıldı mı? Mülakat konusunda yaşananlar ortada. İçinden çıkılamaz hale gelindi ve konu yargıya intikal etti... İşte bu yüzden eğitim ile ilgili kararlar alırken çok ama çok daha dikkatli olmamız gerekiyor. Neden mi? Eğitim sadece bugünümüzü değil geleceğimizi, düşünce yapımızı, devlete ve olaylara bakış açımızı, aidiyet hissimizi, beklentilerimizi, heyecanımızı, moralimizi, motivasyonumuzu kısacası her şeyimizi etkiliyor da o yüzden!.. Dayatma yerine istişare! Atalarımız “İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” demiş. Daha güzel bir tespit yapılamazdı. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişilerle konuşmak gibisi yoktur. Her ne kadar kendinizden emin olsanız da konuşarak alacağınız kararlar çok daha sağlıklı ve çok daha sürdürülebilir olacaktır. Anlık karar vermek gerektiren durumlarda hızlı karar almak elbette çok önemli ama uzun ömürlü olması istenilen ve zaman baskısı olmayan kararlarda çok daha titiz olmamız şart! Gelin bu konuda lafı hiç uzatmadan sözü sizlere bırakalım: ■ Birbirimizle konuşmadan, tartışmadan, uzmanlara danışmadan, çağın gereği bu diye çok hızlı kararlar alırsak; daha sonra birileri de yine hızlı bir şekilde başka kararlar alır ve onları değiştirir. Sonuçta aynı yerde döner dururuz, bir arpa boyu yol alamadığımız gibi bazen de geriye gidebiliriz. ■ İstişare derken burada en önemlisi; konuyu doğru insanlarla, işin uzmanlarıyla görüşüp tartışmaktır. Yoksa yanlış insanlarla yapılan istişare, doğal olarak işi yanlış yola sokar ki, düzeltmesi çok zaman ve emek harcanmasına neden olur. ■ Kâğıt üstünde beklenen yararlar, uygulamada görülmeyebilir. Kısacası fayda yerine zarar getirdiği anlaşılmış olabilir. Bu durumda örneğin pedagojik açıdan sık tatil doğru değilse; sırf veliler, öğretmenler ve öğrencilerden devamı yönünde talep geldi diye devam mı edilecek ya da karşı çıkanlar var diye vaz mı geçilecek? ■ Mülakat konusunda yaşanan rahatsızlıklar ortadayken inat edilmeye devam mı edilecek? ■ Üniversitelerden 4 yıl yerine 3 yılda mezuniyet getirilirken ders sayısı ve alınan kredi miktarı azaltılmadan sadece sıkıştırılmış eğitimle mi süre kısaltılması gerçekleşecek? Bu durumun kime ne yararı olacak? ■ Öğretmen akademilerine pedagojik eğitim alan eğitim fakültesi mezunlarının yanı sıra diğer fakültelerden öğrenci alınmasının artıları, eksileri ne olacak? ■ Eğitim ve öğretimin iki ayaklı bir süreç olduğu asla unutulmamalı ama çoğu zaman öğretime ve özellikle de sınavlara odaklanıp eğitimi unutuyoruz. Bu da eğitimle kazandırılması gereken davranışlar konusunda zafiyetler yaratmıyor mu? ■ Örneğin konuşma kültürünü ele alalım: Geleceğin büyükleri olacak olan çocuklarımızın, gençlerimizin toplum içerisinde nasıl hareket etmeleri gerektiğini, kendi haklarını kullanırken başkalarının haklarına da saygı göstermeleri gerektiğini onlara yeterince kazandırabiliyor muyuz?.. Özetin özeti: Alacağımız her karar tüm tarafları olabildiğince mutlu etmeli ki kalıcı olsun…