Hafta ortasında yeni yıla giriyoruz. Yılın bu son yazısında geçmişten geleceğe bir değerlendirmenin yapılması gerekir. Ancak. izninizle bu kuralın dışına çıkacağım; umut veren bir ışıktan söz edeceğim. Çünkü yaşadığımız karanlıkları onlar sonlandıracaktır ve onların çoğalmasına çalışılmalıdır. KURUMLARIN BÜYÜK ÖNEMİ Bu köşede de sıkça vurgulandığı gibi, Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasının ana yapısı kurumlaşmadır. Cumhuriyet’in kurum oluşturma bilinci ve uygulaması tamamıyla bilimseldir. Üniversitenin yapılanması, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası-buradaki “ad” önemli cumhuriyeti değil, cumhuriyet; Devlet İstatistik Enstitüsü, Etibank, Sümerbank, MTA vb. kurumların oluşumu, ABD’den, Almanya ve Fransa’ya oradan Sovyetler Birliğine uzanan ülkelerin bilim insanı ve uzmanlarından alınan ayrıntılı çalışmalara göre; ve sıkı durun son kararı Cumhuriyet’in güçlü hükümetinin ve güçlü TBMM’sinin vermesi sonucu uygulamaya konulmasıyladır. 1960’ların özgürlük ortamında bu temellerin üzerine meslek oda ve birlikleri kuruldu ve güçlendi. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 askeri darbeleri, kurum üst yönetimlerine atamalarda teknik donanım ve yeterliliğin yerine iktidara yakınlığın belirleyici olması ve sudan ucuza satış ya da özelleştirmeler bu sağlam kurumsal yapıyı da yerle bir etti. Bu süreçte, diğer önemli işlevleri yanında bilimin toplumsallaşmasına büyük katkıları olan meslek oda ve birlikleri de etkinliğini yitirdi. Baksanıza, özgürlük savunucusu gazeteciler, siyasetçiler ve başarılı yerel yöneticiler ısrarla hapiste tutulurken diğer suçlardan hükümlüler, binlercesiyle serbest bırakılıyor ve tam da bu sırada son günlerdeki demeçleriyle öne çıkan Bilal Erdoğan “hamdolsun aydın sınıf tasfiye oldu, oluyor” (26 Aralık, Basın) açıklamasını yapıyor. İKTİSATTA BİLİM KADINI Cumhuriyet’in temel direklerinden biri olan kurumlaşma konusunda yeni bir gelişme içinde geleceğin ışığını taşıyor. Türkiye Ekonomi Kurumu(TEK) yönetiminde niteliksel bir değişim gerçekleşiyor; Kurum’un yönetiminde İktisat Biliminde Kadın İnisiyatifi (İBKİ) ilke ve yaklaşımlarıyla ağırlığını koymayı başarıyor. Somut olarak ortaya çıkışını 1775 alırsak, bugün için topu topu 250 senelik olan kapitalist üretim biçimi, uzak ara en ağır bunalımını ya da buhranını Ekim 1929’da ABD borsasının çöküşüyle yaşadı. Tüm kapitalist ülkeler, bir taraftan bunalımın etkilerini en aza indirmek için önlemler almaya, diğer taraftan da olan biteni öğrenmeye ve toplumlarını bilgilendirmeye girişti. Cumhuriyet hükümeti de gerekenleri yaptı. Büyük Bunalımdan, çok değil 1,5 ay sonra, Kurucusunun önerisiyle 12 Aralık 1929’da, adı,1955’de Türkiye Ekonomi Kurumu (TEK) olan Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyetini kurdu. TEK, ülkemizde ekonomi bilincinin yerleşmesine katkıda bulunmak amacıyla birçok alanda çalışmalar yapıyor. Bu ayın başında, TEK’in 96. kuruluş yılında, yapılan genel kurulda, 8 Mart 2024 Dünya Kadınlar Günü oluşturulmuş bulunan İktisat Biliminde Kadın İnisiyatifi (İBKİ), elini taşın altına koymayı başardı. Seçimlerde, “TEK’in güçlü mirasını ‘toplumun yarısını oluşturan kadınların da eşit temsil edildiği’ bir yapıya kavuşmasını, sağladı. Böylece Cumhuriyet’in eşitlik değeri, kurumsal düzeyde çok büyük bir ivme kazandı. Öyle görülüyor ki, ekonomi bilimi kadınları, bu kapıdan içeri yalnızca temsil edilmek için değil, kalıcı bir dönüşüm yaratmak için giriyor. TEK yönetimindeki bu niteliksel değişim, çok güçlü bir kıvılcım niteliği taşıyor. TEK’te yaşama geçirilecek eşitlikçi uygulama, zaman içinde kadının yalnız ekonomi biliminde değil, aileden işyerine, sağlıktan siyasete dek tüm toplumsal yapılarda daha da güçlenmesine katkı yapabilecek; diğer yönden TEK tüm mesleği birleştirerek daha güçlenerek ve büyük bir gereksinim olan ülkenin tüm iktisatçılarının birliği işlevini yerine getirecektir.. Daha güncelde, Türkiye, diğer alanlarda olduğu gibi, ekonomi politikalarında giderek bilimsellikten uzaklaşıyor. Özellikle faiz, kamu ihalesi, vergi yapısı ve kamuda kurumlaşma ve nitelikli işgücü çalıştırma gibi en temel noktalarda bilimsellikten uzaklaştırıldığı için yıllardır bir türlü düzeltilemeyen çok ağır bir ekonomik bunalım yaşanıyor. Dahası, yaşanmakta olan ağır ekonomik bunalım, enflasyonuyla, işsizliğiyle ve yoksulluğuyla en çok kadınları vuruyor. Bu durum TEK’in yapması gerekenleri çok daha artırıyor. Tüm bu nedenlerle yeni bir yıla girerken TEK kıvılcımı, geleceğin umut ışıklarını da çoğaltacak gizilgücü içinde taşıyor. Bugün, Mustafa Kemal 1919’da Ankara’ya gelişinin yıldönümü; onu anımsatır, yeni yılınızı kutlarım.