Hatay üçüncü yılında: Bitmeyen “geçicilik”

Ece Doğru - Hatay Depremzede Derneği Yönetim Kurulu Üyesi 6 Şubat depremlerinin üçüncü yıldönümü yaklaşırken, içimizdeki acıyı hafifletecek hiçbir şey yaşanmıyor memlekette. Toz bulutu her yânâ çökmüş durumda; yeşili yeşil, maviyi mavi görmek, hayal adetâ. “Cennet” dedikleri bu şehir, beton yığınına dönmüş; ruhsuz, renksiz ve güvensiz bir yer artık. Enkaz kaldırıldı, deniyor… Ama Hatay’da çoğu şey hâlâ geçici. Üç yıl, bir kentin toparlanması için uzun bir süre. Hatay içinse hâlâ yarım, eksik ve belirsiz bir zaman dilimi. Sorun artık yalnızca yıkılan binalar değil; yitirilen düzen, dağılan hayatlar ve geri gelemeyen, gelse de memleketini yitirmiş olan insanlar. Binalar yükseliyor, zeytinlikler talan ediliyor, kentin ruhu adım adım yok ediliyor. Kent yeniden inşa edilmiyor; başka bir şeye dönüştürülüyor. Rakamlardan söz ediliyor, projeler anlatılıyor; fakat burada hayat rakamlara sığmıyor. Çünkü yükselen her bina, çözülmemiş başka sorunları da büyütüyor. Yaşananların kimi sorumluları için affın konuşulduğu bu utanç günlerinde eğitim, sağlık, adalet ve nicesi enkaz altında. Kış, Hatay için hâlâ bir sınav. Konteyner kentlerde yetersiz ısınma, altyapı eksiklikleri ve artan enerji maliyetleri özellikle çocuklar ve yaşlılar için ciddi bir risk. Üşümek bu kentin yeni normali. Ve yine en ağır bedeli çocuklar ödüyor. Binlerce çocuk, üçüncü yılda hâlâ konteyner sınıflarda eğitim görüyor. “Geçici” denilen bu yapılar artık kalıcı bir eşitsizliğe dönüştü. Birleştirilmiş sınıflar, sabahçı-öğlenci sistemleri, yetersiz donanım… Üstelik çoğu zaman bu sınıflar ısınmıyor. Sorun yalnızca geçici yapılarla sınırlı değil. Yıkılan okul binalarının yeniden inşasında yaşanan aksaklıklar, Hatay’daki eğitimde derin yaralar açıyor. Eskiden kömürle ısınan birçok okul, doğalgaz sistemine geçti. Ama bu sistemler hâlâ hazır değil; kazan daireleri, boru hatları ve enerji bağlantıları eksik veya yanlış planlanmış. Elektrik fazları yetersiz; ısıtıcılar çalışmıyor, cihazlar devreye giremiyor. Bazı okullar ise hâlâ elektriğe uygun değil. YAŞADIĞIMIZ SONUÇLAR DOĞAL DEĞİL Bu teknik aksaklıklar, doğrudan çocukların öğrenme hakkını etkiliyor. Öğretmenler montla ders anlatıyor, öğrenciler sıralarında üşüyerek oturuyor. Üçüncü yılda hâlâ soğuk sınıflarda eğitim görmek, işbilmezlik değil, doğrudan ihmaldir. Devlet kurumlarının uyumsuz çalışması, sorumluluğun dolaştırılması ve çözümün sürekli ertelenmesi, bedeli çocuklara ödetiyor. Aylar süren bir yaz dönemi varken, okulların kışa hazır hâle getirilmemesi kabul edilemez. Elektrik kesiliyor, ısıtıcılar yetmiyor. Üşüyen bir çocuktan öğrenmesini beklemek, bu ülkenin en ağır çelişkilerinden biridir. Eğitimden söz ederken eşitlikten bahsetmek, Hatay’daki çocuklar için artık sadece kâğıt üzerinde kalan bir vaattir. Deprem doğaldı. Ama üçüncü yılda hâlâ bu koşullarda yaşamak zorunda bırakılmak doğal bir sonuç değildir. Hatay sadece yeniden inşa edilmiyor; test ediliyor. Bu ülkenin vicdanı, öncelikleri ve çocuklarına verdiği değer test ediliyor. Eğer hâlâ sınıflar soğuksa, elektrik ve doğalgaz altyapısı hazır değilse, eğitim aksıyorsa, adalet yerini bulmuyorsa; “toparlanıyoruz” demenin kimse için bir anlamı yoktur. Bir kenti ayağa kaldırmak, sadece beton yükseltmekle olmaz. Kentin asıl sahipleri olan insanlar dinlenmeli, çocukların hakları korunmalı ve yaşam alanları onlarla birlikte planlanmalıdır. Hatay’ın gerçekten “toparlanması”, sadece binaların yükselmesiyle değil; çocukların, ailelerin ve toplumun hayatlarının tam anlamıyla geri dönmesiyle mümkün olacak.