2025, Türk futbolunun ne olduğunu değil ne olamadığını gösteren bir yıl oldu. Rekor transferler yaptık, altyapıda finale çıktık, Dünya Kupası hayalini diri tuttuk. Ama aynı zamanda güven, şeffaflık ve sürdürülebilirlik konusunda hâlâ yolun başında olduğumuzu gördük. Aynı yıl içinde hem gurur duyduk hem utandık. Çünkü Türk futbolu, bir yandan vitrinini parlatırken diğer yandan yine temeline bakmamayı tercih etti. Bir kez daha takvimle değil, krizlerle ilerleyen bir yılı geride bırakırken, 2025’e damga vuran, kronolojik değil ama etki sırasına göre 10 önemli olayı ben de kendimce dizmek istedim. Fenerbahçe’yi Kerem eledi! 10- Türkiye Kupası’nın kimsenin anlayamadığı yeni formatı açıklandı. Daha çok takım, daha çok maç ile yayıncı dışında kimseyi mutlu etmeyen yeni formatın ilk serzenişleri de yılın son günlerine denk gelen maçlarla başladı. 9- En ilginç başlıklarından biri, Kerem Aktürkoğlu’nun Türkiye’ye dönüşüydü. Konu sadece ezeli rakibe transfer değildi. Fenerbahçe eski yönetimi imzayı geciktirince sarı-lacivertliler Benficalı Kerem’in golüyle Şampiyonlar Ligi’ne veda etti. Kerem, Türkiye’ye döndüğünde ise bu defa onu ısrarla isteyen Mourinho, Benfica’ya gidince 2025’in en saçma tesadüfler zinciri ortaya çıkmış oldu. 8- Yılın belki de en saf hikayesi Trabzonspor’dan geldi. U19 takımı, UEFA Gençlik Ligi’nde finale çıkarak Barcelona ile karşı karşıya geldi. Skordan bağımsız bu maç, Türk futbolu için nadir görülen bir andı. Altyapıdan, planlamadan, sabırdan da bir şeyler çıkabileceğini gösterdi. Bu başarı bir istisna mı kalacak yoksa bir başlangıç mı olacak diye soruyorduk ki, Türk futbolu yanıltmayıp cevabı verdi, tabii ki istisna... 7- Muslera’nın vedası, bir kalecinin ayrılığından çok daha fazlasıydı. O veda, Süper Lig’de istikrarın, liderliğin ve kulüp hafızasının sembollerinden birinin sahneden çekilmesiydi. 6- Beşiktaş cephesinde yıl, Rafa Silva üzerinden yaşanan krizle hafızalara kazındı. Büyük beklentilerle gelen yıldızın kısa sürede tartışmanın merkezine oturması, meselenin sadece oyuncuyla ilgili olmadığını gösterdi. Teknik tercihlerin, yönetim kararlarının ve iletişim eksikliğinin birleştiği bir tablo ortaya çıktı. Yılın son günlerinde Necip ve Mert’e yapılan vefasızlık ise Beşiktaş’ın asıl sorununun sahada değil yönetim şeklinde olduğunu gösterdi. 5- Fenerbahçe için 2025, sandığın kurulduğu bir yıl olarak kayda geçti. Büyük umutlarla gelen Ali Koç’a duyulan öfke, özel biri olarak gelen Mourinho’nun sıradan biri olarak vedası, koca bir camianın yıllar süren hayal kırıklığı ve isyanıydı. Fenerbahçe, 2025’te bir kez daha futbol dışı meselelerin futbolun önüne geçtiği bir süreci yaşadı. 4- Galatasaray ve Okan Buruk bir kez daha şampiyonluğunu ilan edince, 2000 yılından bu yana üst üste 3. kez şampiyon olan ilk takım ve teknik direktör unvanını aldı. 3- Kulüp futbolunda yılın en çok konuşulan olayı ise rekor bedelli Osimhen transferiydi. Peki bu lig, bu ekonomik yapı, bu finansal alışkanlıklarla bu seviyeyi ne kadar taşıyabilir? Osimhen, sahadaki katkısından bağımsız olarak 2025’in en sembolik hamlelerinden biri oldu. 2- 2026 Dünya Kupası elemelerinde doğrudan bilet yine gelmedi ama play-off kapısı aralandı. Bu tablo artık Türk futbolunun alametifarikası haline geldi. Ne tamamen kopuyoruz ne de istikrarlı bir şekilde yukarı çıkıyoruz. Sürekli “eh işte” çizgisindeyiz. Umut var ama güven yok. İnanç var ama süreklilik yok. 2025, bu ara bölgede yaşamanın yeni bir teyidi oldu. 1- Yılın en büyük kırılması, bahis ve şike soruşturmasıyla yaşandı. Aylarca kulislerde fısıldanan, “bir şeyler oluyor ama üstü örtülüyor” denilen mesele sonbaharda patladı. Alt liglerden yukarı doğru yayılan bu soruşturma sadece maçların kaderini değil, Türk futbolunun ahlaki zeminini de sorgulattı. En acı tarafı ise kimse gerçekten şaşırmadı. Çünkü sistemin bu kadar savunmasız olduğu zaten uzun süredir biliniyordu