AB’nin bunalımı ve Türkiye'nin tükenen sabrı

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Magyar Nemzet'e verdiği röportajda Avrupa Birliği'nin durumunu çarpıcı bir şekilde özetledi: "AB dağılma sürecinde. Yaşanan şey, Brüksel bürokrasisinin imparatorluk kurma heveslerinin güçlenmesiyle eş zamanlı ilerleyen bir dağılma süreci." Orban'a göre Brüksel, yasal boşlukları kullanarak merkezileşmeyi artırıyor, ancak üye ülkeler alınan kararları giderek daha az uyguluyor. Bu derin çelişki, birliğin temelini sarsıyor. Bu köşeyi takip edenler iyi bilir; yıllardır Avrupa'daki federalleşme eğilimini ve ulusal egemenliklerin aşınmasını dile getiriyoruz. Orban'ın tespiti boşuna değil. Geçtiğimiz günlerde, AB Liderler Zirvesi'nde Ukrayna'ya destek paketleri ve Rus varlıklarının kullanımı tartışılırken Macaristan'ın veto hakkını devreye sokması tesadüf değil. Orban, Avrupa'da iki kutup olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor: Savaş yanlısı bir taraf ile barış yanlısı bir taraf. Gayet bariz ki, şu anda baskın olan savaş grubu ve Brüksel'in bu yöndeki ısrarı herkesin malumu. Dahası, 2025'in kıta için son barış yılı olabileceğini söylüyor: "Savaşa doğru ilerliyoruz." Tabii, bu uyarılar, yalnızca Macaristan'ı değil, tam üyelik müzakereleri 20 yılı aşkın süredir askıda kalan Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Zira Türkiye-AB ilişkilerindeki en büyük tıkanıklık, Orban'ın eleştirdiği o "imparatorluk hevesi" ve Brüksel'in dayatmacı yaklaşımı. Kısa bir hatırlatma: Türkiye 1999 Helsinki Zirvesi'nde aday ilan edildi, 2005'te müzakereler başladı. 35 fasıldan sadece 16'sı açıldı, biri kapatıldı; kalanlar siyasi blokajlarla donduruldu. Kıbrıs meselesi bahane edilse de asıl sorun, AB'nin Türkiye'yi tam üye olarak değil, "imtiyazlı" ya da "stratejik ortak" konumunda tutma çabası. Ekonomik gücümüzden, jeopolitik konumumuzdan ve genç nüfusumuzdan faydalanmak istiyorlar, ama karar alma süreçlerinde söz hakkı vermekten kaçınıyorlar. Brüksel'in bu merkezileşme tutkusu kendini en açık şekilde burada gösteriyor: Gümrük Birliği'ni güncellemekten imtina ediyorlar, vize serbestisini sürekli erteliyorlar, 2016 Mülteci Anlaşması'ndaki taahhütlerini yerine getirmekte ayak diretiyorlar. Türkiye 4 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaparken AB, sınırlarını tel örgülerle örmeyi tercih ediyor. Çifte standartlar ise ayrı bir facia: Macaristan ve Polonya'ya "hukuk devleti" gerekçesiyle fon kesintisi tehdidi savrulurken, Güney Kıbrıs'ın hukuksuzlukları ve Yunanistan'ın Ege'deki ihlalleri görmezden geliniyor. Sıra Türkiye'ye gelince ise "Kopenhag Kriterleri" ezberi hemen devreye giriyor. Orban’ın veto hakkını kullanarak Brüksel'e meydan okuması, birçok ülkenin içten içe yaşadığı ama yüksek sesle dile getiremediği rahatsızlığın dışa vurumu aslında. Türkiye için bu tavır ilham verici. Macaristan gibi biz de milli çıkarlarımızı merkeze alarak AB ile ilişkilerimizi yeniden şekillendirebiliriz. Tam üyelik hâlâ stratejik bir hedef olsa da mevcut yapıyla gerçekçi görünmüyor. Masadaki alternatifler net: Gümrük Birliği'nin modernizasyonu, enerji ve güvenlik alanında işbirliği, vize serbestisi gibi somut adımlar. Fakat bunların hayata geçmesi için AB'nin "eşit ortak" anlayışını benimsemesi şart. Orban'ın "2025 son barış yılı olabilir" uyarısı Türkiye'yi de doğrudan ilgilendiriyor. Ukrayna savaşı uzadıkça enerji krizi derinleşiyor, göç dalgaları artıyor. Türkiye ise NATO'nun ikinci büyük ordusu ve Karadeniz'in kilit aktörü olarak barışın anahtarını elinde tutuyor: Montrö'yü kararlılıkla uygulayarak savaşı Karadeniz'e taşıtmıyor, tahıl koridorunda arabuluculuk yapıyor. Buna rağmen Brüksel hâlâ "demokrasi dersi" vermeye yelteniyor. Nihayetinde Orban'ın sözleri, Avrupa'nın geleceğine dair bir turnusol kâğıdı. Ya Brüksel federal imparatorluk hayallerinden vazgeçip ulusal egemenliklere saygı duyacak ya da dağılma süreci kaçınılmaz şekilde hızlanacak. Türkiye için mesaj açık: AB ilişkilerinde naif beklentileri bir kenara bırakıp, milli çıkarları ön plana alan Orbanvari bir gerçekçilik benimsemek gerekiyor. Doğrusu 2026 yılı, hem Avrupa hem Türkiye için kritik bir dönüm noktası. Artık ya eşitler arası yeni bir ilişki kurulacak ya da mevcut soğukluk kalıcı hale gelecek. Tercih büyük ölçüde Brüksel'in elinde, fakat Türkiye'nin sabrı da giderek tükeniyor. Avrupa'nın uyanma vakti çoktan geldi, hatta geçiyor bile. *Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. AB Türkiye orban brüksel Umut Berhan Şen, Independent Türkçe için yazdı Umut Berhan Şen Pazartesi, Aralık 29, 2025 - 09:00 Main image:

Macaristan Başbakanı Orban. Fotoğraf: AA

TÜRKİYE'DEN SESLER jw id: 8oUgoWqg Type: news SEO Title: AB’nin bunalımı ve Türkiye'nin tükenen sabrı copyright Independentturkish: