2025: Düzenin çöküşü ve mücadelenin bakiyesi

2025 yılı, dünya genelinde siyasal düzenin olağan işleyişini sürdüremediği; meşruiyet, temsiliyet ve toplumsal rızanın eş zamanlı olarak aşındığı bir yıl oldu. Tüm bunlar, geçici birer huzursuzluktan ziyade özelleştirme, denetimsizlik ve kamu kaynaklarının şeffaf olmayan dağıtımıyla biriken uzun yılların bir sonucudur. Kriz büyüdükçe iktidarlar kemer sıkma politikaları, güvenlikçi otoriterleşme ve bütçenin savaş ekonomisine kaydırılmasıyla yanıt verdi. Ancak bu baskı ortamı, emekçilerden öğrencilere kadar farklı kesimlerin ortak bir mücadele zemininde buluşmasını da tetikledi. NEOLİBERALİZMİN KRİZLERİ Piyasanın etkinliği söylemiyle meşrulaştırılan kamu denetimsizliği, 2025’te ağır bedellerle somutlaştı. Bu çöküş, farklı ülkelerde farklı biçimlerde tezahür etti: Yunanistan’da Tempi ve Sırbistan’da Novi Sad tren istasyonu faciaları, kamusal güvenliğin piyasa mantığına terk edilmesine karşı kitlesel öğrenci ve işçi hareketlerini başlattı. Fas’ta sağlık sistemindeki eşitsizlikler, Madagaskar’da ise kronik elektrik ve su kesintileri, yönetim başarısızlığını doğrudan bir meşruiyet tartışmasına dönüştürdü. Avrupa’daki çiftçi eylemleri, sadece destek ödemelerini değil; otoyolları ve sınır kapılarını kapatarak küresel ticaret rejimini (AB-Mercosur gibi) hedef alan bütüncül bir itiraz dili geliştirdi. OTORİTERLEŞME VE DİRENİŞ ODAKLARI İktidarlar, meşru itirazları “iç düşman” veya “terör” etiketiyle kriminalize ederek siyasal alanı daraltmaya çalıştı. Filistin dayanışmasından Pride yürüyüşlerine, anti-faşist hareketlerden göçmen haklarına kadar her türlü örgütlenme baskı altına alındı. Buna karşın, baskıya karşı yerel ve siyasal ittifaklar güçlendi. Macaristan’da LGBTQ+ haklarına yönelik kısıtlamalara rağmen kitlesel katılım sağlanan Pride, yasak siyasetine karşı toplumsal bir meşruiyet barajı kurdu. ABD’de Trump döneminin başında New York ve Los Angeles merkezli protestolar; "iç düşman" siyasetine ve denetimsiz yürütme gücüne karşı kitlesel bir karşı-mobilizasyon başlattı. MİLİTARİZASYONA KARŞI REFAH Militarizasyon 2025’te dış politika başlığı olmaktan çıktı ve bütçe politikası üzerinden doğrudan gündelik hayatın içine yerleşti. Avrupa’da on yıllardır süregelen refah devleti anlayışının yerini savunma kalemlerinin alması, “savaş değil, refah” gerilimini en temel siyasal çatışma hattı haline getirdi. Artık emekçiler için bu militarist bütçeler sadece bir güvenlik meselesi değil, kendi sosyal ve ekonomik geleceklerine yönelik yapısal bir tehdit. GEN Z’NİN SAHNEYE ÇIKIŞI Bu dönemde Gen Z, yolsuzluk ve ayrıcalık düzenine karşı en dinamik güç olarak öne çıktı. Gençlerin bu mücadelesinin sembolü One Piece’in “Hasır Şapka” bayrağı Myanmar’dan Endonezya’ya, Filipinler’e, Nepal’e ve Madagaskar’a Gen Z’nin sokağa çıkışının sembolü olarak elden ele taşındı. TOPLUMSAL İTTİFAKLARIN ÖRGÜTLENMESİ 2025’in önemli yanı toplumsal ittifak arayışının güçlenmesiydi. Otoriter neoliberal rejimler toplumsal muhalefeti bastırmak için kriminalizasyonu ve gözetimi artırırken farklı toplumsal kesimler, dağınık itirazları ortak bir siyasal hatta bağlamanın yollarını aradı. Arjantin’de kemer sıkma rejimi karşısında emekliler, kamu emekçileri, öğrenciler ve feminist hareket aynı meydanda yan yana gelebildi; tartışma ücret/maaş sınırını aşıp bütçe tercihleri ve hakların geri çekilmesi etrafında siyasal bir hatta dönüştü. Benzer bir eşik Paraguay’da aşıldı; yolsuzluk karşıtı öfke, sosyal hakların aşınmasıyla birleşerek işçileri, köylüleri ve yerli topluluklarını "hak gaspına karşı savunma" ortak paydasında buluşturdu. Bu ittifak dalgasının en görkemli örneği ise Hindistan’da yaşandı. Kent yoksulları ile emek örgütleri önce Brigade Miting’inde ardından da Temmuz ayında çiftçi sendikalarının öncülüğünde işçi sendikalarıyla kurulan tarihsel bir blok sayesinde 250 milyonu aşan devasa bir genel direnişe zemin hazırladı. Bu ittifak çiftçinin asgari destek fiyatı talebini, kamu varlıklarının özelleştirilmesine karşı duruşla ve iş güvencesi talebiyle birleştirerek neoliberalizme karşı topyekün bir baraj inşa etti. KARANLIĞIN ANTİTEZİ 2025, neoliberal düzenin kırk yıllık refah, demokrasi ve kalkınma vaadinin boşa düştüğü ve hatta bizzat bu vaadi var eden mekanizmaların tasfiye edildiği bir yıl olarak kayda geçti. Sistem artık güvencesizlik, borç bağımlılığı ve kamusal hizmetlerin çöküşü üzerinden şekillenen bir çürümeyi tahkim ediyor. Ancak bu çürüme, kendi antitezini de beraberinde getirdi. 2025’in eylemlilikleri, krizin kökten siyasal olduğunu gösterdi. Bu yıldan devralınan en büyük miras farklı toplumsal kesimlerin birbirine temas etme biçimleri ve inşa edilen bu yeni örgütlenme araçlarının, önümüzdeki dönemin belirleyici çatışma alanlarını kuracak olmasıdır.