Konakri’de sessiz sandık: Gine’de “Üniformalı Demokrasi”nin doğuşu

Tarih 28 Aralık 2025. Gine, bağımsızlık tarihinin en kritik, belki de en paradoksal dönemeçlerinden birini dönüyor. Şehrin ana arterlerinde, Kaloum yarımadasının o sıkışık ve hareketli caddelerinde bugün hâkim olan sessizlik, bir demokrasi şöleninin huzurundan ziyade sonucu önceden ilan edilmiş bir oyunun getirdiği kabullenişi andırmaktadır. Sandıklar kuruldu, pusulalar basıldı ve halk, 2021’den bu yana ülkeyi demir yumrukla yöneten askeri cuntanın lideri Mamady Doumbouya’nın sivil kıyafetlerle meşruiyetini tescillemesini izlemek üzere oy verme kabinlerine gitti. 5 Eylül 2021’de, o dönem 83 yaşında olan Alpha Condé’yi devirerek yönetime el koyan ve kendisini “geçiş sürecinin lideri” ilan eden Doumbouya, bugün üniformasını vestiyere asmış bir “Cumhurbaşkanı adayı” olarak karşımızdadır. Gine’de yaşananlar sadece bir seçimden ibaret görülmemeli, aksine Batı Afrika’da asker postallarının yerini rugan ayakkabılara bıraktığı ancak vesayet ruhunun baki kaldığı yeni bir “üniformalı demokrasi” modelinin inşası olarak okunmalıdır. Lejyonerden Devlet Başkanlığına: Doumbouya’nın Yükselişi Mamady Doumbouya ismi, Gine siyaset sahnesine gökten zembille inmemiştir. Fransız Yabancı Lejyonu’nda edindiği on beş yıllık tecrübe, Afganistan’dan Fildişi Sahili’ne uzanan operasyonel geçmişi ve nihayetinde Alpha Condé tarafından Gine Özel Kuvvetler Grubu’nun (GFS) başına getirilmesi, onun profilini sıradan bir askerden ayırmaktadır. Condé, kendi iktidarını koruması için yarattığı bu “canavar” tarafından yutulmuştur. Doumbouya, 2021’de yönetime el koyarken “siyaseti askerileştirmek değil, devleti yeniden inşa etmek” mottosuyla yola çıkmış, ancak gelinen noktada siyasetin tamamen askerileştiği bir tabloyu Gine halkına miras bırakmıştır. Bugün sandıktan çıkması beklenen sonuç, Doumbouya’nın şahsında ordunun sivil siyaset üzerindeki hegemonyasının kurumsallaşmasıdır. Doumbouya; karizmatik duruşu, gençliği ve Condé döneminin yozlaşmışlığına karşı geliştirdiği söylemlerle başlangıçta halk nezdinde bir “kurtarıcı” kredisi kazanmıştı. Ne var ki geçiş sürecinin uzatılması, muhalif seslerin kısılması ve nihayetinde sivil siyasete dönüş sözlerinin bizzat kendisinin adaylığıyla rafa kaldırılması bu krediyi tüketmiş görünmektedir. Ancak Gine’de iktidar, halkın kredisinden ziyade gücün konsolidasyonu ile alakalıdır. Ve Doumbouya, bu gücü elinde tutmaktadır. Sandıktaki İllüzyon: Muhalefetsiz Bir Yarış 28 Aralık seçimlerini “yarış” olarak nitelendirmek, kelimenin manasına haksızlık etmek olur. Zira pistte koşan tek bir atın olduğu bir müsabakada birincinin kim olacağını tartışmak abesle iştigaldir. Gine’nin köklü siyasi partileri ve tarihsel muhalefet figürleri, sürecin başından itibaren sistematik bir şekilde oyun dışına itilmiştir. Cellou Dalein Diallo’nun Gine Demokratik Güçler Birliği (UFDG) ve Sidya Touré’nin Cumhuriyetçi Güçler Birliği (UFR) gibi yapıları ya yasal engellerle ya da yargı sopasıyla sahadan silinmiştir. Seçime katılmasına “izin verilen” diğer adayların ise Doumbouya’nın zaferine meşruiyet kılıfı dikmek üzere orada bulunan figüranlardan öteye geçmediği Konakri’de herkesin bildiği bir sırdır. Bu manzara, “seçimsel otoriterizm” kavramının ders kitaplarına girecek nitelikte bir örneğidir. Sandık vardır, oy pusulası vardır, uluslararası gözlemciler (kısmen) vardır; ancak “seçim” yoktur. Doumbouya yönetimi, bu süreci bir demokrasi şöleni olarak pazarlasa da aslında yapılan şey, fiili durumun hukuki bir statüye kavuşturulmasından ibarettir. Muhalefetin boykot çağrıları, sandığa gitme oranlarında düşüşe neden olsa da sonuçları değiştirmeyecektir. Zira sistem, katılım oranından bağımsız olarak “kazananı” ilan etmeye programlanmıştır. Simandou’nun Laneti ve Jeopolitik Sessizlik Gine’deki bu siyasi tiyatroya uluslararası toplumun, bilhassa Batı’nın ve Çin’in verdiği cılız tepkiler, meselenin ekonomi-politiğini anlamadan çözümlenemez. Gine, dünya boksit rezervlerinin en büyüğüne sahiptir ve Simandou Dağları’nda yatan yüksek tenörlü demir cevheri, küresel sanayi devlerinin iştahını kabartmaktadır. Doumbouya, iktidara geldiği günden beri bu stratejik kartı ustaca oynamıştır. Maden sevkiyatının aksamaması garantisini vererek hem Çin’in hem de Batılı maden şirketlerinin sessiz onayını almıştır. Dünya, elektrikli araç devrimi ve altyapı yatırımları için alüminyuma ve çeliğe muhtaçken Konakri’deki “demokrasi açığı” kimsenin öncelikli gündemi olmamaktadır. Doumbouya rejimi, “istikrar” vaadiyle küresel sermayeye güven vermiş, karşılığında ise kendi iktidarını perçinleyecek siyasi alanı satın almıştır. Bu “Simandou Mutabakatı”, Gine halkının demokratik taleplerinin, küresel tedarik zincirlerinin güvenliğine kurban edildiği acı bir gerçekliktir. Washington’dan Paris’e, Pekin’den Moskova’ya uzanan hatta, herkesin “kazan-kazan” gördüğü bu denklemde kaybeden yegâne taraf Gine demokrasisidir. Sahel’den Kıyıya: Darbe Virüsünün Mutasyonu Gine’deki seçimler, bölgesel dinamikler açısından da hayati bir turnusol kâğıdı işlevi görmektedir. Mali, Burkina Faso ve Nijer’de yaşanan darbeler silsilesi, Sahel kuşağını bir “Cunta Kemeri”ne dönüştürmüştü. Ancak Gine, bu ülkelerden farklı bir rota izlemektedir. Sahel cuntaları, Batı karşıtı ve Rusya yanlısı radikal bir kopuşu temsil ederken Doumbouya daha pragmatik, daha hibrit bir yol haritası çizmiştir. O, askeri üniformayı çıkarıp sivil bir takım elbiseyle sarayda oturarak “Batı tipi demokrasi” ile “Afrika tipi otokrasi” arasında bir sentez aramaktadır. Eğer Doumbouya bu geçişi “kazasız belasız” atlatır ve uluslararası toplum tarafından “seçilmiş başkan” olarak kabul görürse bu durum bölgedeki diğer askeri yönetimler için de tehlikeli bir emsal teşkil edecektir. “Darbe yap, geçiş sürecini uzat, muhalefeti temizle ve seçimle kendini onaylat” formülü, Batı Afrika’da iktidar değişiminin yeni normali haline gelebilir. Bu da Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) gibi bölgesel örgütlerin caydırıcılığının tabutuna çakılan son çivi olacaktır. Gine örneği, darbecilerin artık sadece kışlada değil, sandıkta da kazanabildiğini göstermektedir. Sonuç Yerine: Belirsizliğin İstikrarı Gine’de sandıklar kapandığında ve Doumbouya’nın zaferi beklendiği üzere ilan edildiğinde ülkede yeni bir sayfa açılmayacak, bilakis mevcut sayfanın altına kalın bir imza atılmış olacaktır. Doumbouya, “sivil” başkan sıfatıyla yetkilerini daha da merkezileştirecek, ordu kökenli kadrolar bürokrasiye daha fazla nüfuz edecektir. Ancak bu “üniformalı demokrasi”, kırılgan bir zemine oturmaktadır. Etnik fay hatlarının gergin olduğu, ekonomik eşitsizliğin derinleştiği ve genç nüfusun işsizlikle boğuştuğu Gine’de, siyasi kanalların tıkanması, öfkenin sokağa taşması riskini her daim canlı tutmaktadır. Doumbouya’nın en büyük sınavı seçimi kazanmak değil, kazandıktan sonra o meşhur “geçiş” vaadinin aslında bir “kalış” planı olduğunu anlayan kitleleri yönetmek olacaktır. 28 Aralık 2025, Gine tarihi için demokrasinin yeniden tesisi değil, otoriterizmin sandık yoluyla aklanması günü olarak kayıtlara geçecektir. Konakri’nin sessizliği, fırtına öncesi bir sükûnet mi yoksa kabullenilmiş bir çaresizlik mi; bunu zaman ve Gine halkının direnci gösterecektir. Ancak kesin olan şudur ki; Atlas Okyanusu’nun kıyısında, üniformasını çıkarsa da postallarını zihninde taşıyan bir yönetim anlayışı, Gine’nin geleceğine ipotek koymuştur. *Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. Konakri seçim sandık üniformalı demokrasi Göktuğ Çalışkan, Independent Türkçe için yazdı Göktuğ Çalışkan Pazartesi, Aralık 29, 2025 - 15:15 Main image:

Fotoğraf: AA

TÜRKİYE'DEN SESLER Type: news SEO Title: Konakri’de sessiz sandık: Gine’de “Üniformalı Demokrasi”nin doğuşu copyright Independentturkish: