Şiddet, kapı önümüzde…

Balçova’dayım. Tam, manşetlere konu olan babasının av tüfeğini alarak evlerine 300 metre mesafede bulunan karakolu basıp 2 polisi şehit eden, 3 kişiyi de yaralayan 16 yaşındaki Enes’in yakalandığı noktada… Gencin kan izleri hala yerde duruyor. 100 metre ileride ise Emniyet Müdürü Muhsin Aydemir’in yaşamını yitirdiği yeri görüyorum. Gencecik polisler, çekilen sarı bandın önünde duruyor. Sokak, sanki birkaç saat önce o kıyamet yaşanmamış gibi sessizliğe bürünmüş. Çevrede konuşacak birini ararken o ara, Enes’in yaşadığı apartmanın yanındaki evde oturan komşu kızı balkona çıkıyor. Yanında da 8-9 yaşlarında küçük bir erkek çocuğu. Bugün okulun ilk günü, tertemiz formasını giymiş, az sonra yola koyulacaklar. Telefondaki olay anı videosunu gösteren genç kadın, annesinin aileyi daha iyi tanıdığını söylüyor. Biz videoyu izlerken 70 yaşlarındaki anne cama çıkıyor. “Uzun zamandır burada oturuyorlar ama pek yakınlığımız olmadı. İçlerine kapalı, sessiz bir aileydi. Çocuk da öyle, olanlara inanamıyorum…” diyor. Sonra da olay anını, yaşadığı şoku anlatıyor, öyle ya Enes tam da onun balkonu önünde yakalandı; “Birden dışarıdan sesler gelmeye başladı. Ben bir şeyler patlıyor sandım. Balkona doğru koştum. Silahlar patlıyor, bağırıyorlardı. Şok olmuştum. O an o kurşunlar bana da denk gelebilirdi. Hemen içeri kaçtım…” Göz ucuyla küçük çocuğa bakıyorum. Bir kulağıyla bizi dinliyor bir yandan da boş gözlerle Enes’in kaldırımdaki kanına bakıyor. Görüştüğüm insanların sayısı zaman geçtikçe artıyor; Enes’i yakalan genç adam, çevre esnafı, alt kat komşuları, okul müdür yardımcısı… Akşamüzeri belki bir yakını gelmiştir diye son kez yaşadığı apartmana geri dönüyorum. Ancak evde yine kimse yok. Tam dönecekken evinin bahçesi, Enes’in oturduğu apartmanın giriş kapısına bakan bir başka komşuyla karşılaşıyorum. 60’lı yaşlarının ortasındaki kadın, aileyi yıllardır tanıdığını, genç çocukta herhangi olağan dışı bir davranış görmediğini söylüyor, “Sessiz, sakindi” diyor. Bizim toplumumuzda iyi huylu olmaya denk düşen bu durum artık ne kadar sağlıklı bir ruh halinin temsili diye düşünüyorum. Komşu o anları, “Elinde silahla dışarı çıktığı saatlerde ben de bahçede olabilirdim. Yani düşünsenize o an karşı karşıya gelebilirdik. Onu o halde görseydim, ne olurdu bilemiyorum” diye anlatıyor. Aileyi yakından tanıdığını belirten Balçova Çetin Emeç Mahallesi Muhtarı Recep Pervanlar ise “Baba da çocuk da evin bir oğlu. Dede de kendi halinde camiye gidip gelen bir adam. Bu çocuk bu hale nasıl geldi anlamak zor. Mahalledeki arkadaşıyla da görüşmeyi bu yaz kesmiş” diyor. Olay anında muhtarlık binasında olduğunu belirten Pervanlar şöyle devam ediyor; “Çatışma sırasında beni aradılar. Elinde silahla kaçmaya çalışıyormuş, ‘Kendine dikkat et senin oraya da gelebilir’ dediler. Bana neden bir şey yapsın ki! Gerçi o noktadan sonra artık sorgulayamazsın da…” Vatandaşlarla konuşup, Enes’in hikayesini öğrenmeye çalışırken, aslında şiddetin ne denli yakınımızda olduğunu da görüyorum. Öyle kırsalda, dezavantajlı bölgelerde değil, artık bizzat şehrin göbeğindeki evinizde otururken ya da markete, okula gidiyorum diye tesadüfen dışarı çıkmışken her an canınızdan olabilirsiniz. Ya da komşu kızının küçük oğlu gibi henüz çocuk yaştaysanız, ağzınızı balkon demirlerine dayayıp, 16 yaşındaki bir gencin kan izine gözlerinizi dikip anlamsızca da bakabilirsiniz…