Alıştırmada doğru ve yanlışlar

Çocuklarımızın hem kendine güven kazanmasını istiyoruz hem de endişe ediyoruz. Yuvaya başlangıç işte bu yüzden çok önemli! Ya mutlu olamazsa? Ya sevmezse? Ya ağlarsa? Bu zorlu süreci kolaylaştıracak yollar neler birlikte bakalım Kızımın yuvaya başladığı zamanları asla unutamam. Ne büyük heveslerle okul araştırmaları, okul alışverişleri etmiştim. Hiç sorun yaşamayacağımızdan da çok emindim ancak işler umduğum gibi gitmemişti. Günler hatta haftalarca sınıf kapısında beklememe rağmen, o dönem okuldan almak zorunda kalmıştık. Bir sonraki dönem yeni okulunda, yeni bir alışma sürecinde bu sefer mutlu sona ulaşmıştık. Okula uyum süreci, her çocuk için öznel bir dönem. Bu zorlu günlerde anne babaları biraz olsun rahatlatacak önerileri uzmanlara sorduk. “Okula bırakmak” yerine “getirmek” Uzman Özge Selçuk Bozkurt (Çocuk Gelişimi Özel Eğitim Aile Danışmanı) Çocukları okula getirdiğimizde, “Seni oynamaya getirdim, etkinliklerini bitirdikten sonra seni alacağım” cümlesi, çocuğa sıralı bir etkinlikten sonra ebeveynine kavuşacağı mesajını verir. O yüzden “okula bırakmak” tabiri, hem çocuk hem ebeveyn için ilk zamanlar kaygı verici olabilir. Ebeveyn kaygısı ve yansıması Ebeveynin her duyguda olduğu gibi kaygısı da çocuğa yansır. En sık yapılan hata, vedalaşmayı uzatmak ve çocuğun yanında kaygıyı belli etmektir. Anne-baba kararsız davranırsa çocuk, “Demek ki gerçekten tehlikeli bir şey var” diye düşünür. Net, sevgi dolu ve kısa bir vedalaşma çocuğa güven verir. Burada unutulmaması gereken bir konu da çocuğun annesizliğe alışması kadar annenin de çocuksuzluğa alışması gerektiğidir. Netlik ve zaman algısı Çocuğa ne zaman alınacağını somutlaştırmak çok önemlidir. Bu yüzden öğretmenlerin günlük programı paylaşması, çocuğun güvenini artırır. Örneğin öğretmen şöyle diyebilir: - “Bugün önce çember saati yapacağız ve sohbet edeceğiz, - kitap okuyacağız, - bahçede topları taşıma oyunu oynayacağız, - sonrasında annen ya da baban seni almaya gelecek.” Uyum sürecinde yardımcı 1- İş birliği: Çocuğun öğretmeniyle, anne-babanın yakın ilişkisi önemlidir. 2- Kişisel alan: Okulda dolabının üzerinde adını ya da resmini görmek çocuğa, “Bu alan bana ait” duygusu kazandırır. İlk zamanlarda eşyasını bırakmak istemeyebilir; bu çok doğaldır. 3- Kısa süre-bol oyun: Okul sürelerini kısa tutmak ve bol oyunla sınıfa dahil etmek süreci kolaylaştırır. 4- Geçiş nesneleri: Bir oyuncak, battaniye ya da küçük bir eşya çocuğa güven verir ve sürecin yumuşamasını sağlar. Yuvaya başlama hazırlığı En önemli hazırlık aslında okula başlangıç dönemi öncesinde başlıyor. Çocuğumuzu okula başlarken kendini güvende hissedeceği yönde sosyal, duygusal ve bilişsel olarak hazırladık mı? Bunların başında elbette ayrılma ve ayrışma becerisi geliyor. Çocuğun ailesinden, güvenli ev ortamından ayrılıp başka bir mekânda, başka yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla kalmak konusunda güvende hissetmesi çok önemli. Çocuğun ayrılma hikâyesi içinde kendine yeten bir birey olarak büyütülmesi de ailesinden ayrı kaldığındaki güveni ve rahatlığı için çok kıymetli. Fikir üretmesi, problem çözmesi, bazen de sorunlarını çözemeyip hayal kırıklıklarını yaşayabilmesi için fırsatlar verildi mi? Kendini ifade etmesi, sözlü ve sözsüz dili ile duygularını ve ihtiyaçlarını anlatabildi mi? Öz bakım becerileri başta olmak üzere bedensel becerilerini kendi hayata geçirebilmesi için olanak sağlandı mı? Buna ek olarak da bu süreçte ebeveynlerin kendilerinin de çocuklarından ayrılabiliyor olması gerekli. Sağlıklı alışma nasıl olur? Okula alışma süreci çocuğa göre tasarlanmalıdır. Kimi çocuk bir haftada alışabilirken, kimi çocuğun okulda güvende hissetmesi 6-7 haftayı bulabilir. Bu süreçteki en önemli unsur ayrılığın güvenli gerçekleşmesidir. Güvenli demek, çocuk hiç kaygılanmayacak anlamına gelmez. Çocuk kaygı hissettiğinde bunu anlayan, ifade etmesine izin veren ve tekrar güvende hissetmesi için şefkatli bir ilişki kuran yetişkinlerin desteğine ihtiyaç duyar. Bu kişi sürecin başında elbette ailedir. Ancak okulda geçirdiği zaman arttıkça öğretmenlerini de tanır ve zaten eğer süreçte herkes tarafından çocuğa doğru yaklaşılıyorsa çocuk bu kişilerle de bağ kurmaya başlar. Bu süreçlerde çocuk henüz adapte olmadan, en önemlisi de okuldaki öğretmenler ve diğer yetişkinlerle bir bağ kurmadan, ağlayarak okula bırakılmasını ve “elbet alışır ve susar” yaklaşımı doğru değil. Ebeveyn kaygılıysa Ebeveynler çocuklarından kendileri ayrılamıyorlarsa bu zaten okula adaptasyon sürecindeki en büyük bariyer hâline geliyor. Bu noktada okuldaki uzmanlardan destek alınması, ebeveyn danışmanlığı ve bazen de aile bireylerinin bireysel olarak kendi terapileri ile bu sorunlarla ilgilenmesi gerekebilir. Sınır koymakta zorlanan ebeveynlerin çocukları okula alışma sürecinde gerek ilk günlerdeki ayrılık anlarının yapısına uyum sağlamakta, gerekse okula rahat girseler bile eve oranla çok daha fazla sınırın olduğu okul ortamında zorlanabilirler. Bu noktada yine ailenin neden sınır koyamadığına bakmak gerekir. Bu ailelerin pozitif disiplin konusunda bilgi ve destek almalarının önemli olduğunu düşünüyorum.