Çoğu insan için ücretler üzerindeki vergi yükleri pek de hoş karşılanan bir konu değildir. Ücretler üzerinden alınan vergiler, çalışan açısından, alın teriyle kazandığı ücretin daha azı cebine girmesi; işveren açısından ise işe alım maliyetlerinin artması anlamına geliyor. Ama devletler açısından tablo farklı: OECD ülkelerinde toplam vergi gelirlerinin ortalama yarısı işgücü vergilerinden sağlanıyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı’nın (OECD) her yıl yayımladığı Ücretlerin Vergilendirilmesi raporu, ücretlilerin ödedikleri vergilerin ve kesintilerin fotoğrafını çekiyor. Bu yılki raporun odağı ise kişisel gelir vergilerinin yapısı ve bunları şekillendiren indirim ve muafiyetler. Yani hükümetlerin uyguladığı vergi indirimleri ya da muafiyetlerin, çalışanların cebine nasıl yansıdığı ayrıntılı biçimde inceleniyor. 38 ülkeyi kapsayan rapor, gelir vergileri, sosyal güvenlik katkıları ve devletin sağladığı destekleri ayrıntılı biçimde inceliyor. 2025 baskısı, COVID-19 sonrası dönemde enflasyonun hafiflediği, reel ücretlerin toparlandığı ama aynı zamanda yaşlanan nüfus nedeniyle kamu gelir ihtiyacının arttığı bir ortamda işgücü vergilerinin nasıl evrildiğini gözler önüne seriyor. 2024 yılına ilişkin bulgular, yalnızca çalışanların ödediği gelir vergilerini değil; aynı zamanda işverenlerin yaptığı sosyal güvenlik katkılarını, bordro vergilerini ve devletin sağladığı nakit yardımları da kapsıyor. Vergi takozu nedir? Bu sayede ülkeler arası kıyaslama yapmak da mümkün oluyor. Örneğin, farklı gelir düzeylerindeki bekar çalışanlar, evli ve çocuklu ya da çocuksuz çiftler gibi sekiz farklı hane tipi için ortalama ve marjinal vergi yükleri hesaplanıyor. Ortalama vergi oranları, ücretin ne kadarının vergi ve primlere gittiğini gösterirken; marjinal oranlar, ücrette küçük bir artış olduğunda bu artışın ne kadarının devlete aktarıldığını ortaya koyuyor. Kısacası rapor, vergilerin, sosyal güvenlik primlerinin ve yardımların bir bütün olarak çalışanların hayatına nasıl dokunduğunu ve uluslararası alanda Türkiye’nin de dahil olduğu tabloda nerede durduğunu anlamamıza imkân veriyor. Raporun merkezinde vergi takozu denilen gösterge var. Yani, bir işçinin işverene toplam maliyeti ile eline geçen net gelir arasındaki fark. OECD, bu oranı farklı gelir düzeylerinde ve sekiz farklı hane tipi için hesaplıyor. Vergi takozu yükseldikçe hem işe girme hem de işe alma teşvikleri azalıyor; düşürüldüğünde ise tam tersi oluyor. Veriler ne söylüyor? 2024 yılında ortalama ücret kazanan bekar bir işçi için OECD genelinde vergi takozu yüzde34,9 oldu. Bekâr işçiler için en yüksek oran yüzde52,6 ile Belçika’da görülürken, onu Almanya ve Avusturya izledi. Kolombiya ise sosyal katkıların sınıflandırılması nedeniyle yüzde0 vergi takozu kaydeden tek ülke oldu. Çocuklu ailelere yönelik vergi indirimleri birçok ülkede ciddi fark yaratıyor. Slovakya, Polonya, Lüksemburg ve Belçika’da tek kazançlı iki çocuklu ailelerin vergi yükü, bekar işçilere kıyasla 15 puandan fazla daha düşük çıktı. Genel sıralamada ise tablo büyük ölçüde sabit: Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya ve İtalya üst sıralarda; Şili, Kolombiya, İsrail, Yeni Zelanda ve İsviçre alt sıralarda yer alıyor. 2024’te ortalama ücretli bekâr işçinin vergi takozu 38 OECD ülkesinin 20’sinde artarken 15’inde düştü. Bu değişim, ülkelerin vergi ve sosyal yardım sistemlerindeki güncellemeleri yansıtıyor. Artışlar sonucunda OECD genelinde ortalama vergi takozu yüzde35,1’e çıktı; bu, 2017’den bu yana en yüksek seviye. Yine de çalışanların çoğu kendini daha iyi hissetti. İki yıl üst üste yaşanan gerilemenin ardından net gelirler yükseldi. Türkiye’nin durumu Raporda Türkiye ile ilgili değerlendirmelere göre tablo şu şekilde: Bekâr, çocuksuz çalışanlarda Türkiye (yüzde39), OECD ortalamasının (yüzde34,9) üstünde bir vergi yüküne sahip. Türkiye 38 OECD ülkesi içinde 19. sırada. Çocuklu hanelerde (tek kazançlı, iki çocuklu aile) Türkiye, OECD’de ikinci en yüksek vergi yüküne sahip. En çarpıcı nokta ise şu: Çocuk sahibi olmanın Türkiye’de vergi yükü üzerinde hiçbir avantaj yaratmaması. Çoğu OECD ülkesinde çocuklu ailelerin vergi yükü düşürülürken, Türkiye’de bu yönde bir avantaj yok. Yani, iki çocuğunuz da olsa, tek ücretle geçiniyor da olsanız, vergi yükünüz bekâr bir çalışanla aynı kalıyor. Dolayısıyla, OECD ortalamasında bu aileler için ciddi vergi indirimi/yardım uygulanırken Türkiye’de böyle bir avantaj söz konusu değil. Raporun da ortaya koyduğu gibi, ücretlerin vergilendirilmesinde bir yanda bütçe dengeleri, diğer yanda gelir dağılımı kaygıları ve büyüme hedefleri var. Ancak kesin olan şu ki, ücretin ne kadarının devlete gittiğini izlemek, yalnızca çalışan için değil, politika yapıcılar için de her zamankinden daha kritik bir gösterge haline gelmiş durumda.