Giriş Biyografi ile portre, zaman zaman birbirine karışan iki anlatı biçimidir; hele ki portre, sanatsal bir derinlikle yoğrulmuş ve bir sanatçının tüm eserlerine sirayet etmişse… Bu iç içelik durumu adeta kaçınılmaz olur. Böyle portrelerin, yalnızca yüzün çizgilerini değil, ruhun kıvrımlarını da resmedeceğine dair peşin peşin cümleler kurabiliriz. Sanatçının estetik tahayyülünü, üretme sancılarını ve eserlerine sinmiş iç dünyasının akislerini dile getirerek biyografi sınırlarını aştığını da sıkça görmek mümkündür. O sınırda fark edilen yazar