10 Mart mutabakatı ve Hazar’dan Akdeniz’e ABD planı

Ortadoğu’daki ve de Türkiye’deki dengeleri sarsan Suriye’deki kanlı dönüşümün birinci yılı geride kaldı. Cihat sevdalıları Erdoğan, Salman, Saddam posterli kutlamalar yaparken yeni Suriye’nin nasıl şekillendirileceğine dair büyük bir belirsizlik var. İki ana mesele adeta Gordion düğümünü oluşturuyor. Bunlardan ilki güneyde Süveyda’da Dürziler, ikincisi de kuzeydeki Kürtler. Güney ve kuzeydeki bu oluşumların yanında sahil hattındaki Nusayriler’in (Aleviler) taleplerini de eklemek gerek. Dürziler, İsrail koruması altında fiili özerk durumu kalıcılaştırma peşinde koşarken Suriye’deki temel sorun Kürt sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin. Buradaki düğüm ise son günlerde de sıklıkla ifade edilen 10 Mart Mutabakatı. Taraflar, vekiller, aktörlerin hepsi de birbirlerini 10 Mart Mutabakatı’na uymamakla suçlamakta. NEDİR BU MUTABAKAT? Colani (Ahmed eş-Şera) ve SDG komutanı Mazlum Abdi tarafından 10 Mart’ta Şam’da imzalanan “mutabakat” 8 maddeden oluşuyor. SDG’nin ve kontrolündeki bölgelerin Şam’a bağlanması buna karşılık Kürtler dahil tüm azınlıkların haklarının gözetileceği ve Kürtlere anayasal haklar verileceği ifade ediliyor. Sana’da da yayınlanan anlaşmanın sekiz maddesi şöyle: 1- Tüm Suriyelilerin siyasi süreçte temsil edilme ve devlet kurumlarına katılım hakkı, dini ve etnik kökenlerinden bağımsız olarak liyakat esasına göre güvence altına alınacaktır. 2- Kürt toplumu, Suriye devletinin asli bir unsuru olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakları ile anayasal hakları güvence altına alınacaktır. 3- Suriye topraklarının tamamında ateşkes sağlanacaktır. 4- Kuzeydoğu Suriye’deki (Rojava) tüm sivil ve askeri kurumlar, Suriye devleti yönetimi çerçevesinde entegre edilecek; sınır kapıları, havaalanları ve petrol ile gaz sahaları devlet kontrolüne alınacaktır. 5- Tüm Suriyeli mültecilerin kendi şehir ve köylerine geri dönüşü güvence altına alınacak ve korunmaları Suriye devleti tarafından sağlanacaktır. 6- Suriye devleti, Esad rejiminin kalıntılarıyla ve ülkenin güvenliği ile birliğini tehdit eden unsurlarla mücadelede desteklenecektir. 7- Bölünmeye yönelik çağrılar, nefret söylemi ve toplumdaki ayrışmayı körükleyen girişimler reddedilecektir. 8- Uygulama komisyonları, anlaşmanın yılsonuna kadar tamamen hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütecektir. YOLUN SONUNA GELİNDİ Mutabakat için öngörülen süre bu ay sonu itibariyle sona eriyor. Ankara, Şam ve Washington’dan gelen basıncın nedeni de sürenin sona erecek olması. Aradan geçen sekiz ayda fiili olarak kabul edilen anlaşma pratiğe aktarılmadı. Pek çok anlaşmazlık noktası var. Kürtler (SDG) Şam’ı, Colani yönetimi ve Ankara Kürtleri suçlarken ABD her iki tarafı idare etmeye çalışıyor. Muhtemelen süre yeni yılla birlikte uzatılacak, zira krizin, anlaşmazlık noktalarının önümüzdeki iki-üç haftada çözülmesi imkânsız görünüyor. ABD’nin Ortadoğu şerifi Tom Barrack, başkentler arasında mekik dokuyor. Tarafları bir orta yolda buluşturmak için havuç-sopa taktiğini kullanıyor. KÜRTLER NASIL ENTEGRE OLACAK? Gordion düğümüne neden olan şey Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yani Kürtler’in “entegrasyonu.” Kürtler/SDG, Colani’nin verdiği sözleri tutulmamakla eleştirirken tanımlanmış bir statüyle “yeni Suriye”de yer almak istiyor. Şam ise Ankara’nın da teşvikiyle, Kürtlere mümkünse hiçbir özel statü vermeden bu olmazsa da en alt seviyeden bir statü “bahşetme” peşinde. Ankara’dan peş peşe gelen SDG uyarılarının nedeni Kürtleri masaya oturtma gayreti. İmralı ziyaretinin de temel gündem maddesi SDG’ydi. Öcalan da Mazlum Abdi ve SDG’nin kendisini dinleyeceğini söyleyerek aradaki özel ilişkiye dikkat çekti. 9 Aralık’ta SETA’nın “Bir Yılın Ardından Suriye: Toparlanma ve Yeniden İnşa" konferansında konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin pozisyonunu şu sözlerle dikte edecekti: SDG’nin Suriye’de iki silahlı unsurun olamayacağını anlaması gerekiyor. Suriye’nin tekrar bir kaos alanı olmasına Türkiye olarak müsamaha göstermemiz mümkün değil." Erdoğan da aynı gün "10 Mart Mutabakatı’nın hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecek" diyerek SDG’ye mesaj verdi. Birkaç gün öncesinde ise TSK’nin Suriye’ye yönelik tahkimatı dikkat çekmişti. Askeri yığınak SDG’yi masaya oturtmak için bir gözdağı olarak okundu. MUTABAKATA ENGEL YENİ ANAYASA 10 Mart Mutabakatı’nın işlememesinin en temel dinamiği 13 Mart’ta kabul edilen “yeni Suriye’nin “geçici anayasası.” Colani’nin ısmarladığı anayasa Kürtlerin büyük tepkisini çekiyor. Zira anayasada 10 Mart anlaşmasını yok sayan maddeler var. 33 maddelik geçici anayasa bildirgesinde önceki anayasada yer alan şu maddeler yer alıyor: - Suriye bir Arap Cumhuriyeti’dir - Coğrafi ve siyasi birlik bölünemez ve herhangi bir parçasından vazgeçilemez - Cumhurbaşkanının dini İslam’dır - İslam hukuku (fıkıh) yasaların-yasamanın temel kaynağıdır… Geçici anayasa bildirgesi 5 yıl yürürlükte kalacağı, bu geçiş sürecinde yönetimin Colini’nin elinde olacağı, seçimlerin yapılmayacağı da kaydediliyordu. Suriye’de doğu ve kuzeydoğu vilayetlerini büyük oranda kontrol eden Kürt güçlerin liderliğindeki SDG, varılan mutabakatı boşa düşüren anayasada kendilerinin olmadığını vurguluyor. 8 ARALIK’TAN BELİRSİZLİĞE Bundan tam bir yıl önce -8 Aralık 2024- ABD ve Batı emperyalizminin desteğiyle Şam’ı ele geçirerek Beşar Esad’ı deviren Colani liderliğindeki köktendinciler “Pandora’nın kutusu”nu açmıştı. Etnik, dinsel, mezhepsel fay hatları harekete geçirilen ülkenin ABD-İsrail’in bölgesel planları doğrultusunda şekillendirilmesine çalışılıyor. Ahmet Eş Şara yönetimi kendisine biçilen rolü hakkıyla yerine getirirken ülkedeki hemen her kesim birbirine silah doğrultmuş vaziyette. Mevcut Suriye sahasında SDG ile HTŞ, Dürziler ile Şam destekli Bedevi aşiretler arasında sık sık çatışmalar yaşanırken, Colani ordusu her fırsatta da sahil bandındaki Nusayri-Alevi toplumuna saldırıyor. ABD ve İsrail çok parçalı, kontrol altına alınmış bir Suriye inşası için taşları döşemeye devam ediyor. Türkiye, Suriye’de karar alma sürecinde pay kapmak için ABD ile hareket ederken Fidan’ın HTŞ için Trump’a teşekkür etmesi aradaki girift ilişkinin göstergesi. HAZAR’DAN AKDENİZ’E ABD PLANI Türkiye’nin, SDG’nin, Şam’ın, İsrail’in, Dürziler’in hesaplaşmasına sahne olunan Suriye’nin ana aktörü Amerikan emperyalizmi. Yaşananların ABD’nin Kafkasya-Ortadoğu planından bağımsız ele alınamayacağını Trump’ın özel elçisi Barrack’ın geçen günlerde sarfettiği şu sözler çok net bir biçimde özetliyor: "Başkan [Trump] tüm satranç tahtasını değiştirdi. Her yerde bunu görüyorsunuz. Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir hizalanma göreceksiniz." Evet, o hizalanmayı Kafkasya’dan Doğu Akdeniz’e büyük Ortadoğu coğrafyasının her metrekaresinde görmek mümkün. Emperyalistlerin, gericilerin ayak bastığı, planlar yaptığı hiçbir coğrafyada halkların yararına bir şey çıkmayacağını çokça tecrübe edildi. Tarih bir kez daha tekerrür edecek.