Atina’da akıllı sesler…

Türkiye’den ne yazarsak yazalım, Yunanistan’da ters bir etki yaratıyor. Savunma Bakanı Dendias’ın siyasi kariyeri adına Ankara-Atina gerginliği yarattığını yazıyor, aynı yazımda Yunanistan’daki meslektaşlarımın da özel görüşmelerde aynı şeyi söylediğini vurguluyorum… Sonuç, “Türkiye’den eleştiri geliyorsa, Dendias doğrusunu yapmıştır” kolaycılığından öteye gitmiyor. Neyse ki Yunanistan’da yükselen akıllı seslerin sayısı çoğalıyor. Bunun son örneği Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın Türkiye’ye yönelik önleyici saldırı fikrini eleştiren Başbakan ve Savunma Bakanı danışmanlığını yapmış olan Dimitrios Konstantakopoulos’un sözleri oldu. Eski danışmanın askeri olarak Türkiye’nin saldırı gücünü felç etmenin imkânsızlığı üzerine sözler gururu okşadığı için paylaşıldı ama asıl önemli nokta gözden kaçtı. Konstantakopoulos’un sözünü aynen alıyorum: “İsrail’in bir müzakere sürecinde, baskı kurarken, Türkiye ile Orta Doğu üzerine pazarlık yaparken, Yunanistan-Türkiye rekabetini kullanmak ve gerekirse gerilimi tırmandırmak şeklinde bir çıkarı var. Bizim ise böyle bir çıkarımız yok.” Eski danışman ardından geçmişte Meis’in işgal edileceği şeklinde ortaya atılan iddiasının İsrail tarafından yayıldığına da dikkat çekti. Sürecin canlı şahidiyim, o dönem kaçak FETÖ akademisyenleri de Yunan medyasına “Efes Tatbikatı’nın yapıldığı yer, bu işgal hazırlığının göstergesi” beyanatları veriyorlardı. Bugün o noktadan görece uzaktayız, Yunanistan medyası artık FETÖ üyesi akademisyenlerin sözlerine itibar etmiyor ama iş işten geçti. CIA, FETÖ’nün Kozmik Oda’dan yargı hırsızlığıyla çaldığı Türkiye’nin askeri planlarını Yunanistan medyasına verdi, insanları korkuttu sonra da tüm askeri üslere süresiz çöktü. Şimdi de İsrail, kendi sıkışmışlığına çare bulmak adına Yunanistan halkının kanı üzerinden kumar oynamaya çalışıyor. Savunma ve Dışişleri bakanlıkları yapmış Avramopoulos, “Türkiye’yi yalnızca bir tehdit olarak görme saplantımız, yalnızca ülkenin uluslararası konumunu değil, aynı zamanda Yunan vatandaşlarının psikolojisini de olumsuz etkiledi” demişti. Şimdi de eski Başbakan Danışmanı Dimitrios Konstantakopoulos, İsrail’in oyuncağı olmamak gerektiğini söylüyor. Başbakan Miçotakis, 2025’de Ankara’da yapılamayan üst düzey toplantının 2026’nın ilk çeyreğinde yapılması gerektiğini söyledi, taşlar yeniden yerine oturacak gibi. O zamana kadar Dendias’ı, Türkiye’ye önleyici saldırı hayâlleri kuran Genelkurmay Başkanı’nı yok saymak en iyisi olacak. Rapor yazımı, gerçeğe dönüş zamanı… MHP, Terörsüz Türkiye yolunda Meclis’te yapılan çalışmalara dair raporunu dün Komisyon’a sundu. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın raporun sunumundan sonra yaptığı açıklama önemli. Yıldız, raporda yer alan hukuki tavsiyelerin şartlara bağlı olduğunu söyledi. Yani örgütün tamamen dağıtılması, silahların teslim edilmesi ve bu hususun da güvenlik güçleri tarafından tespit ve ilan edilmesinden sonra hukuki düzenlemeler gündeme gelebilir. Bu uyarı önemli, zira son haftalarda Kandil ve YPG’nin, Kandil’e karşı iradesi kuvvetli olmadığı için DEM’in de süreci başladığı noktadan, Öcalan’ın ilk açıklamasının dışına çekmeye ya da bozmaya çalışan adımlarını gördük. Bu olmayınca İsrail ve Fransa’nın kendilerini açık etme pahasına aparatlarını sahaya sürdükleri dönem geldi. Ankara ne tuzağa düştü ne de irade zafiyeti gösterdi; provokasyona gelmedi, süreç bozulur tehditlerine kulak asmadı. Şimdi DEM, Kandil’in ve YPG’nin karar verme sürecine geldik. Ya bu iş ilk başladığı noktaya dönecek ya da açılım sürecinden sonra olduğu gibi terörle mücadele tüm gücüyle devam edecek, bunun bir başka seçeneği yok. Bunu en iyi bilenler İmralı ve DEM Partililer. PKK üzerinde İsrail mi daha güçlü yoksa Öcalan mı, birlikte yaşayıp göreceğiz... İçimizdeki Kadir Yanık… Absürd durumlar karşısında “O zaman dans” konuşma baloncuğuyla çizilen karikatürler dönemi bitti. O dans, Eşref Rüya’daki Kadir karakterinin dansıyla ete kemiğe büründü ve sosyal medyada çığ gibi yayıldı. Dansı değil ama nedenlerini konuşmak lazım: “Kadir Baba” dans eden bir ağır abi karakteri değil zira Eşref Rüya’da tek ağır abi Eşref Tek karakteri. Daha önce yazmıştım, senaristler Kadir Baba karakterini gerçek hayata en yakın kötü adam karakterleri olarak kurgulamışlar. Kadir Baba, tıpkı bizim gibi “düşmanımın düşmanı dostumdur” felsefesiyle hareket ediyor. Güç ile ilişkisi saygı kazanmaya kurgulu ama aslında korkulmak yerine sevilmek istiyor. İhanet edişlerine kızdığımız ama aslında sık sık ihanete de uğrayan ama inanmaktan vazgeçmeyen çocuksu bir yanı da var Kadir Baba’nın. Hâl böyle olunca da Kadir Baba karakteri, biraz içimizdeki bencile, biraz kızsak da vazgeçmediğimiz insanlara benziyor ve onun ruh hali bize çok tanıdık geliyor. Ezel dizisinde Yiğit Özşener, Cengiz Atay karakterini müthiş oynamıştı, uzun yıllar sonra Görkem Sevindik de kötü bir karakteri evimizin en konuşulan adamı haline getirdi. “Bir dans sahnesi niye Türkiye’yi sardı?” sorusunun cevabı işte burada saklı. Kötü adam karakterini yüzde 100 kötü, kendi çocuğuna bile kötü davranan adam olarak yazmaktan vazgeçtiğimiz, hayatın olağan akışına uygun hale getirdiğimiz zamanlarda alınan sonuç bu oluyor işte...