Bütün çıkmaz sokaklara inat

Çiğdem YALMAN KOPAN Yazıyor, yazıyor! Mine Soysal yazıyor! Kitapların ne menem şeyler olduğunu; kimi sorulara yanıt olup kimi yanıtlar için sorular sordurduğunu yazıyor! Yaşasın Kitap! Günışığı Kitaplığı’nın kalbinden tüm genç okurlar için geliyor. Hatta sadece onlara da değil; ailelere, öğretmenlere, benim kitapla pek aram yok ya, diyenler de dâhil herkese, rengârenk bir güz çiçeği gibi günümüzü aydınlatmaya geliyor. Hayatımın en unutulmaz sohbetleri kitaplardan bahsettiğimiz cümlelerle taçlanmıştır. Odalarıma yeni pencereler açan, bana ayna olan canım kitaplar. İster hikâyeler anlatın, ister kelimelerin anlamlarını; ister diyaloglardan ibaret olun, ister resimlerle dolu; kurgu veya bilimsel verilere dayalı… Ben hayatımın temelini sizinle atmışım, en eski ve en yeni anılarımda, fonda veya başrolde, mutlaka orada bir yerdesiniz. İşte bu yüzden Yaşasın Kitap!’ın adı bile yetti onu hevesle okumama. Çok sevdiğim, uzakta yaşadığı için sık görüşemediğimiz teyzemin sürpriz bir ziyaretle getirdiği kıymetli bir hediye gibiydi benim için. Her sayfada aynı heyecanla, gençlikte benzer manzaraların öznesi olmanın tanıdıklığıyla bayılarak okudum. Kitaplar hakikaten ne büyülü şeyler, üstelik erişimi de kolay! İçinizi açan bir sohbette, okul kütüphanesinde, kitapçıların raflarında birden çıkabiliyorlar karşınıza. Yaşasın Kitap! 32 farklı öyküde, her biri yörüngenin bir başka noktasında takılmakta olan genç hayatları ve kitapların bu hayatlardaki sessiz ama etkili rollerini anlatıyor. Mine Soysal günümüzün düştükçe düşen dikkat süresini de hesaba katmış olacak ki tekli dokunuşlarla işlediği kısacık sahnelerin en can alıcı noktalarını, kendine has sakin ve sade anlatımıyla çerçevelendiriyor. Bu öykülerde kitaplar, kimi genç hayatın ateşini körükleyip kimisinde yakıcı öfkeyi söndüren, kiminin sorularına yanıt olan, kimine daha çok sorular sorduran ama istisnasız hepsini değiştiren, dönüştüren belki de büyüten sessiz yol göstericilere dönüşüyor. Yaşasın Kitap!’ın genç okurlara ihtiyaç duydukları alanı sağlayacağından, görülmüş ve anlaşılmış hissettireceğinden şüphem yok. 20 sene önceki yuvamdan, evimin en özgür yerinden, çıkarken olduğu gibi bıraktığım gençlik odasından söylüyorum bunları. İçimde, aralık ayında İstanbul Kitap Fuarı’nda stantlara çıkıp “Yaşasın Kitap!” diye haykırma isteği uyandıran, sadece konuşurken değil hakkında yazarken bile coşkulu bir giriş yaptıran bu kitap, diğer okurlarda nasıl çınlayacak kim bilir! Genç zihinlerde ne ışıklar yanacak kim bilir! Heyecanla bekliyorum. Hayatımın en zorlu virajları, en sakin yolları, en yaşadığım anları kitaplarla taçlanmıştır. Karanlığıma ışık, yakıcı güneş altında gölgeliğim olan canım kitaplar. Bir sebepten hayatıma giren ve bana üzerine binlerce kelime sıralayabileceğim kadar çok şey hissettiren canım kitaplar. Ve o kitapları yazanlar, çizenler, yayına hazırlayanlar. Çok yaşayın siz e mi? Ki biz de okuyalım. Bu hikâye, biricik kitapların biricik okurlarına. Yollarda kaybolmak da var, çıkmaz sokakta sıkışıp kalmak da, ama neyseki kitaplar da var, deliksiz duvarlarımıza açar bir pencere. İyi okumalar herkese. Yaşasın çocuk kitapları, diyorum normalde, ama haydi bu sefer genele yayalım: Yaşasın Kitap!