Cennet, Zülfikar ve Özden… ‘Aile Yılı’ çocuk ölümleriyle kapanırken iktidarın ‘suç kaydı’ kabarıyor

İzmir'de anneleri topladığı hurdaların parasını almak için evden çıkan 5 çocuğun yangında ölümünden bir yıl sonra bu kez İstanbul Pendik’te anneleri kağıt toplayarak geçinen 3 küçük kardeş evde çıkan yangında can verdi. İzmir Selçuk'ta 11 Kasım 2024'teki olay büyük tepkiye yol açınca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı anneye verilen birkaç bin liralık sosyal desteği açıklayarak savunmaya geçmiş, AKP’li Özlem Zengin ise tepkilere “Siz de her şeyi paraya bağlıyorsunuz” şeklinde yanıt verip annenin “yaşam tarzı”nı suçlu ilan etmeye girişmişti. Pendik’teki ölümlerin ardından bakanlık bu kez savunmaya geçme gereği bile duymadı, aileye sosyal destek verilip verilmediğini dahi açıklamadı. Okula gitmedikleri ortaya çıkan iki çocuğun neden eğitimden koptuklarının hesabını vermesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı'ndan da tek bir ses çıkmadı. Emniyet ise olayın hemen ardından ajanslara annenin 15, eşinin 41 suç kaydı olduğu bilgisini servis etti. Çocukların ölümlerine bir sebep sunar gibi... İstanbul Pendik’te Fevzi Çakmak Mahallesi Umman Sokak’taki üç katlı bir evin giriş katında 11 Aralık'ta 02.30 sıralarında çıkan yangında 2, 5 ve 9 yaşlarındaki üç çocuk yaşamını yitirdi, 11 yaşındaki bir çocuk ağır yaralandı. Çocuklar evde yalnızdı. Dumanı fark eden komşular henüz itfaiye gelmeden çocukları çıkarmak için camları kırdı, 4 çocuğu dışarı çıkardı ancak 3'ü için çok geçti. Komşuların anlattıklarına göre çocuklar okula gitmiyordu. Kağıt toplayarak geçimini sağlayan anne 6 aylık bebeğini kucağına alıp işe gittiğinde dört çocuk evde yalnız kalıyordu. Şu anda entübe halde yoğun bakımda tedavi gören 11 yaşındaki Muhammed Ali Çelikkol bakıyordu üç kardeşine evde yalnız kaldıklarında. Üç kardeşin cenazesi dün Pendik Yeni Şeyhli Mezarlığı’nda toprağa verildi. 2 yaşındaki Özden Sepetçi, 5 yaşındaki Zülfikar Sepetçi, 9 yaşındaki Cennet Çelikkol için önce, Adli Tıp Kurumu'ndan getirildikleri Kartal’daki Safa Camisi’nde ikindi vakti tören düzenlendi. Törene 28 yaşındaki anne Selvi Sepetçi "güvenlik gerekçesiyle" getirilmedi. Sepetçi’nin eski eşi, çocukların babası Emrah Çelikkol ise cezaevinden izinli olarak çıkarak camideki törene yakınlarıyla birlikte katıldı. 6 aylık bebeğini hastaneye götürmüştü Olay gecesi açılan soruşturmada anne Sepetçi "kusur" durumundan gözaltına alındı önce. Daha sonra serbest bırakıldığı, 6 aylık bebeğininse devlet korumasına alındığı öğrenildi. Aynı evde yaşayan, anne Sepetçi’nin eşi Tanju Özcan ise yangın çıktığı gece bir suçtan araması olduğu için karakolda gözaltındaydı. Çocukları kurtarmaya çalışan komşular telefonla arayıp yangını haber verdiğinde dışarıda olan anne, kısa süre sonra eve ulaştı. Çocuklarını evin önünde yere yatırılmış halde görünce olduğu yere yığılıp kendinden geçti. Anne kucağındaki 6 aylık bebeği Ela Nur Zurnacı’yı hastaneye götürmek için evden çıktığını söyledi olay yerindeki polislere. Emniyet anne ve eşinin 'suç kaydı'nı duyurdu Yangın sonrası Emniyet’in ajanslara geçtiği bilgi notunda anne Sepetçi’nin 15, eşi Tanju Özcan’ın 41 suç kaydı olduğu belirtiliyordu. Selvi Sepetçi şimdi hastanede yaşam mücadelesi veren ilk çocuğu Muhammed'i doğurduğunda henüz kendisi de 17 yaşında bir çocuktu. Şimdi suç kaydı açıklayarak felaketteki sorumluluklarını gizlemeye çalışanlar ne o zaman annenin yanındaydılar, ne de sonra 4 çocukla birlikte ağır yoksulluk koşullarında kağıt toplayarak hayatta kalma mücadelesi verirken. Aynı binada yaşayan komşuların soL’a verdiği bilgiye göre aile giriş kattaki daireye henüz 2 ay önce taşınmıştı. Bir yanda plazaların, AVM'lerin, rantın ve gericiliğin ağ gibi sardığı İstanbul'un mahallelerinde bir yanda yoksulluğun en ağır biçimlerinin yaşandığı evlerden neredeyse her gün çocuk cenazeleri çıkıyor. Çocukların yaşam hakkını elinden alan bu düzene karşı soL'un sesinin daha güçlü çıkması için abone olun, destek verin. ABONE OL 9 ve 11 yaşındaki iki çocuk da okula gitmiyordu Çocukların okula gitmediğini, annenin kağıt toplamak için evden küçük bebeğini yanına alarak çıktığı zamanlar çocukların evde yalnız kaldığını anlattılar. Komşulardan Raşit Yoldaş evdeki çocukların okula dahi gitmediklerini söylerken, devletin neden çocukları korumadığını sorguladı. Komşulardan Raşit Yoldaş “O çocukları biz çıkardık içeriden. Dört tane can çıkardık, burada müdahale ettik. O çocukların kurtulmasını çok isterdim. Dört tane melike, biri ağır, üçü vefat etti. Bu kadar suç kaydı olan anne babaya devlet niye bıraktı bu çocukları? Çocuklar okula bile gitmiyorlardı” dedi. Şükran Yeniyayla "Annesini aradım, neredesin dedim, dedi ki 'Abla çocuklarımı kurtar ne olursun'. Dedim çocuklarını kurtaramıyorum" diye anlatıyor o geceyi. Şükran Yeniyayla ise “Gece 2.00-2.30 gibi aşağı geldim. Duman bayağı yükselmişti. Kapıyı tekmeledim, kapıyı açtım, içeri girdim. Duman öyle yükselmişti ki önümü göremiyordum. Telefon ışığını çıkarmayı düşündüm. İkinci kez tekrar girdim, ağzımı bağladım, dumanın içine attım kendimi yine olmadı. Üçüncü sefer koltuk parlayınca bu sefer alevler üstüme doğru gelmeye başladı. Sonra tekrar dışarı çıktık. Ondan sonra camın demirini kırdık, camı kırdık, içeri girdik, içerden çocukları çıkarttık. Üçünü çıkardığımızda zaten ölmüşlerdi, biri yaralıydı. Çocuk o kadar yaralıydı ki, kolları yanık içindeydi, yüzü gözü yanmıştı, ağzından dumanlar geliyordu” diye anlattı o gece yaşananları. Çocukları aynı odada yerde yatarken bulduklarını söyleyen Yeniyayla şunları söyledi: “Annesini aradım, 'neredesin' dedim, dedi ki 'Abla çocuklarımı kurtar ne olursun'. Dedim 'çocuklarını kurtaramıyorum'. Ben aradıktan beş dakika sonra annesi geldi. Çocuğunu hastaneye götürdüğünü söyledi annesi. Ama hangi hastaneye götürdüğünü bilmiyorum. Çocuklarını biz buraya yatırmıştık (evin önünü gösteriyor), annesi orada çöpün kenarında yığılakalmış. Kendisini kaybetmiş. Yanına gittim, seslendim, kendinde değildi. Anne kağıt topluyordu. Çocuklar devamlı evde tek başlarına kalıyordu. Sadece bir altı aylık kızı vardı kucağında onu götürüyordu. Bir iki saat çalışıp geri geliyordu. Deseydi en azından komşu göz kulak ol, hastaneye gideceğim, bakardım, ben de anneyim, benim de beş çocuğum var. Eğer bu binada hepimiz uyumuş olsaydık, hepimiz de giderdik.” Komşulardan Dursun Yeniyayla yangında ağır yaralanan 11 yaşındaki Muhammed'i kastederek "Büyük oğlan bakıyordu evde kardeşlerine" dedi. Şükran Yeniyayla’nın eşi Dursun Yeniyayla da “Aile buraya taşınalı 2 ay filan oluyor. Büyük oğlan bakıyordu evde kardeşlerine. Kağıt topluyorlardı, ondan sağlıyorlardı geçimlerini. Yangın cereyandan çıkmış diyorlar. Prizden çıkmış. Elektrik sobası vardı ama yangın sırasında soba sağlamdı, ondan olsa herhalde soba da zarar görürdü” diye konuştu. Çocukların babası cezaevinden izinli çıktı Camideki cenaze törenine cezaevinden izinli çıkarak gelen baba Emrah Çelikkol, anne Selvi Sepetçi’nin soyadını taşıyan 5 yaşındaki Zülfikar ile 2 yaşındaki Özden’in de kendi çocuğu olduğunu belirtti. Çocuklarını almak için resmi makamlara başvurduğunu ancak bir sonuç alamadığını söyledi baba Çelikkol. Babaanne Nezahat Çelikkol da çocuklara kendisinin bakmak istediğini ancak bu konuda oğlunun başvurularından bir sonuç elde edemediklerini anlattı. Oğlunun Kızılay, kaymakamlık gibi kurumlara başvurarak çocuklarının kaldıkları evdeki koşulların takip edilmesini istediğini de belirten babaanne ancak bu isteklerinin de dikkate alınmadığını söyledi. Annenin suçlanmasına tepki: 'Hangi anne evladını ateşe atar' Annenin akrabaları olduğunu söyleyen bir grup genç kadın ve yanlarındaki çocuklarıysa caminin dışından katıldılar cenaze törenine. Anne Selvi Sepetçi’nin polislerin yanında tutulduğunu, güvenlik gerekçesiyle camiye getirilmediğini, polis eşliğinde mezarlığa gideceğini söylediler. Herkesin anneyi suçladığını belirterek tepki gösteren akrabaları “Annenin de bir suçu yok. Hangi anne evladını ateşe atar” dediler. Camideki polis yoğunluğunun nedeninin hayattan kopan 3 küçük çocuğun annesi ile babasının aileleri arasında bir gerilim olasılığı olduğu söylense de, sıkı güvenlik önleminin bir sebebinin de çocukların koşullarının düzeltilmesi için adım atmayan, sorumluluk almayan yetkililerin cenazedeki varlığı gibi görünüyordu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Ömer Turan, İstanbul Vali Yardımcısı Okan Leblebiciler, Kartal Kaymakamı Edip Çakıcı, Pendik Kaymakamı Mehmet Yıldız ve Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel cenaze namazında ön saftaydı. AKP Kadın Kolları temsilcilerinin de protokolle birlikte cenazeye katıldığı görülürken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı sosyal destek ekipleri de alandaydı. AKP iktidarının “Aile Yılı” ilan ettiği 2025 yılına girerken sömürü ve eşitsizliğin korkunç boyutlarda arttığı Türkiye, İzmir’de beş çocuğun yoksulluk yüzünden ölümünü konuşuyordu. Hiçbir yetkili 5 küçük kardeşin ölümünün hesabını vermedi. “Aile Yılı”nın sonuna yaklaştığımız bu günlerde yine tablo aynı. TBMM lokantasında staj adı altında çalıştırılan kız çocuklarına yönelik cinsel istismarı, patronlara ucuz işgücü olarak bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sunulan çocuk emeğini ve bu yıl iş cinayetlerinde ölen 87 çocuğu konuşuyoruz. Ve üstüne eklenen Pendik’teki çocukların acısını... İktidarın "suç kaydı" kabarıyor.