Manet ile ortaya çıkan 'bakış'

Édouard Manet, 1863, Kırda Öğle Yemeği, Orsay Müzesi-Paris Manet’nin “Kırda Öğle Yemeği” tablosu, modern sanatın ortaya çıkışında önemli bir kırılım noktasıdır. Şimdiye kadar ele aldığımız 1789-1860 yılları arasındaki toplumsal değişimler ve bunların modern sanatın oluşumu üzerindeki etkileri düşünüldüğünde, sanatsal anlamdaki büyük sıçramalardan birinin Manet ile yapıldığını söyleyebiliriz. Manet, bu resmiyle dönemin önemli otorite sergisi olan Salon’a (1863) başvurur ve reddedilir. Modern sanata neyin yön verdiğini göstermesi açısından sanat tarihinde önemli bir yeri olan “Reddedilenler Sergisi”nde yer alır. Tabloya yönelik ilk eleştiriler ahlaki değerler üzerinden yapılmış, en çok da kadının çıplaklığı sorgulanmıştır. İki iyi giyimli adamın çıplak bir kadınla çimler üzerinde ne işi vardır? Kadın kesin fahişedir… Beyefendi oldukları su götürmeyen bu iki kişi, çıplak bir kadınla birlikte resmedilerek aşağı gösterilmektedir… Uzatılabilir… Kırda Öğle Yemeği gerçekten de absürt bir pikniği ele alır ancak Manet’nin amacı ne kimseyi aşağı göstermek ne de bir gerçeği açık etmektir; amaç resim yapmaktır. Öyleyse bu resme yakından bakalım. Resimde en az dikkat çeken şey, figürlerin önüne yerleştirilen meyvelerdir. Manet, perspektifi kırarak sepeti normalde duramayacağı bir açıda yerleştirir. Bu şekilde hem izleyiciye iyi bir natürmort gösterir hem de resme bir yabancılaşma unsuru eklemiş olur. Benzer şekilde arka plandaki kadın da normalde olması gerektiğinden büyüktür. Büyük ihtimalle öndeki çıplak kadının ressama verdiği bir başka pozdur ve kompozisyonu tamamlama amacıyla yerleştirilmiştir. Diğer taraftan aynı kadının farklı zamanlardaki imgesine tek bir karede yer verilmesi, resimde zamanın ele alınışına da iyi bir örnektir. Tüm bu unsurlar, baktığımız şeyin sanatsal bir imge olduğuna dair farkındalığımızı artırır. Ama asıl önemli ayrıntı kadının cüretli bir şekilde gözlerini seyirciye dikmesidir. Bu bakış, sanat tarihinde şimdiye kadar alışık olduğumuz bakılan kadını, bakan kadına çevirir. Kadının anlamlı bakışıyla seyirciye şu sözler fısıldanır: “Evet buradayım, çıplağım ve sizin farkınızdayım”. Asıl yabancılaşma bu bakışla sağlanır. Édouard Manet, 1863, Kırda Öğle Yemeği – detay. Manet’de içerik kadar biçimsel yenilikler de önemlidir. Manet, kendisinden önceki pek çok akım gibi (Gerçekçilik, Barbizon, Ön Raffaellocular), gerçeğin gözlemlenerek resmedilmesi üzerinden hareket eder. Ancak modern sanatta diğer akımlardan daha farklı bir yere oturur ve Fransa’nın gerçekçi ressamlarının, özellikle Courbet’nin, açtığı yolda yeni bir devrimci dalganın yaratılmasını sağlar. Peki nedir bu farklılık? Gerçek hayatta göz, ışık ve gölgeler arasındaki geçişleri görmez. Gölgeler keskin bir şekilde ışıktan ayrılır ve ışık kuvvetli olduğunda hacmi ortadan kaldıracak şekilde patlar. Manet, klasik dönem resminde titizlikle uygulanan ışık, gölge geçişlerini kaldırır ve doğrudan gözlemleri üzerinden çalışır. Bu gözlemlerinden yola çıkarak güneşin altında hacmini yitirerek tek boyutlu hale gelen portreler ve mekanlar yapar. Resimlerinde nesneler, figürler ideal ışık altında biçimini görebildiğimiz ya da bilimsel araştırmalarla anatomisine sahip olduğumuz bilgiler ışığında değil, o anın koşullarında kavrayabildiğimiz kadar ele alınır. Görmek, izlemek, deneyimlemek başattır. Bu da kendisinden sonra gelecek olan izlenimcilik (empresyonizm) akımına kapı aralayacaktır. Gombrich, Manet için şöyle der: “Manet, esin kaynağını Ön Raffaellocuların reddettiği fırça ustalarının geleneğinde, yani Giorgione ve Tiziano gibi büyük Venediklilerin başlattığı, İspanya’da Velázquez’in başarıyla sürdürdüğü ve XIX. yüzyıla da Goya’nın ulaştırdığı muhteşem gelenekte aramayı seçmiştir.” 1 Böylece Manet, Courbet’nin gerçekçi yaklaşımını içerik olarak koruduğu ve genişlettiği ama biçimsel anlamda çok daha başka bir alana sıçrattığı bir akımın öncüsü, modernizmin köşe taşı olur. Édouard Manet, 1868, Balkon, Orsay Müzesi-Paris Manet’nin biçimsel devrimini gösteren en iyi resimlerden biri 1869 tarihli “Balkon”dur. Resimde kadınların kafası düz, burunları hacimsiz, neredeyse sadece bir çizgiden ibarettir. Yeşil balkon demirlerinin resmi ortadan ikiye bölecek şekilde yerleştirilmesi ise alışıldık değildir ve iki boyutlu ele alınmasıyla resimdeki yüzeyselliği de artırır. Ancak yine de bu yeşil balkon demirinden, hacimsiz yüzlerden ya da arkadaki iç alanı görmemize imkan vermeyen karanlıktan doğru bir derinlik hissederiz. Çünkü gerçek hayatta gözümüzün görmeye alışık olduğu bir derinliğe bakmaktayızdır. Güneşin şiddetli olduğu bir günde insanın yüzü gerçekten de böyle hacimsiz görünmekte, demirler üç boyut etkisini kaybederek patlamakta ve dışarıdan bir bakış içerisini göremeyecek kadar karanlık algılamaktadır. Sanat alanındaki bu yeni bakış açısı, ona daha önce olmayan bir serbest alan sağlar. Bakışı, öznel bir deneyim olarak görme eylemine eşitler ve kimin nasıl gördüğüne göre farklı sonuçlar veren bir sanat üretiminin de (empresyonizm) kaynağı olur. Sanatta pozitif bilimlerde olduğu gibi bir “doğru” yoktur. Sanatın doğrusu kendi geleneğindeki temelleri korumaya devam etmesinden gelir. Renk, kompozisyon ve formun kullanılmasına dayanan bu gelenek doğru ve yanlışı değil ama sanat ve sanat olmayanı ayırmaya yarayan bir turnusoldur. Édouard Manet, 1863-65, Olimpia, Orsay Müzesi-Paris Manet’nin Kırda Öğle Yemeği ile aynı yıl yapmaya başlayıp 1865’te tamamladığı ve bahsedilmezse eksik kalacak olan bir diğer önemli resim Olimpia’dır. Rönesans dönemi ustalarının yeniden yorumlanmasına dayanan eserde Olimpia’nın pozu Titian’ın 1538 tarihli Urbino Venüsü’ne dayanır. Ayrıca, hayranı olduğunu bildiğimiz Francisco Goya’nın 1800 tarihli Çıplak Maja’sını da hatırlatır. Manet 1863’teki meydan okuyuşunun ardından, bu defa doğrudan bir fahişeyi kendinden emin bir şekilde seyirciye bakarken resmeder. Resimdeki tüm detaylar, saçtaki orkide, siyah kedi, çiçekler, yukarıya toplanmış saç dönemin cinsellik imgeleri olarak yer alır. Geleneksel Venüs betimlemelerinde cinsel organı çekingen ve yumuşak bir şekilde kapatan el, Manet’nin Olimpia’sında utanmazca ve kendinden emindir. Resimde alçakgönüllülüğe yer yoktur, tıpkı Kırda Öğle Yemeği tablosundaki gibi Fransa’da fahişelik ve kadınların toplum içindeki rolleri sorgulanır. Sanatta ortaya çıkan atılımların toplumsal dinamiklerle ve genel olarak yaşanan değişimlerle mutlaka bir ilgisi vardır. 1851 sonrasında Fransa’da, Cumhuriyet yıkılıp yeniden İmparatorluk kurulmuştu. İmparatorluk yoluyla burjuvazinin ticari büyümesi için ülke içinde huzurlu bir ortam oluşturulmaya çalışılmaktaydı. 1860’lar, 1848’de yenilgiye uğramış işçi sınıfının yeni bir kalkışma için öfke biriktirmeye başladığı, sanayinin hızlı büyümeye devam ettiği ve zenginleşen Fransa İmparatorluğu’nun yeni topraklar almak için savaşı tekrar düşünmeye başladığı yıllardı. Bu düşünce sanayisi büyümekte olan diğer Avrupa ülkeleri için de geçerliydi. 1870’te başlayan Fransa-Prusya savaşı, 1871’de Fransa’nın yenilgisiyle sona erecek ve Bonaparte’ın İmparatorluğu kaybetmesinin ardından Fransa Üçüncü Cumhuriyet dönemine girecekti. Ancak tüm bu birikenlerin patlamasına bir on yıl kadar daha vardı. Manet de bu “iç huzurun sağlandığı” dönem Fransa’sında, varsıl bir ailenin oğlu olarak iyi bir sanat eğitimi almıştı. Aldığı eğitimin üzerine Louvre’da geçirdiği azımsanmayacak zamanda ustaları kopyalamış, Avrupa’yı gezebilmesini sağlayan aile imkanlarıyla İtalya ve İspanya’yı da incelemiş ve özellikle Goya’dan çok etkilenmişti. Dolayısıyla ortaya çıkan yenilik buna cesaret bulan kişi kadar imkan veren koşullarla da ilgiliydi. Modern sanatın köşe taşı Manet’nin bireysel ifadelerden yola çıkarak getirdiği toplumsal eleştiri, sanatsal devrimin en nitelikli örneklerinden biri olarak dönemi içerisinde anlaşılmalı ama bugünün denemelerine de tutamak olmalı. 1 E. H. Gombrich, Sanatın Öyküsü, Remzi Kitabevi, 2004, S. 514