Zamanı biraz geri saralım. 13 Mayıs 2025. Yer, Boğaziçi Üniversitesi. İslam Araştırmaları Kulübü’nün (BİSAK), bir etkinlik kapsamında ilahiyatçı Nureddin Yıldız’ı çağırması tepkilere neden oldu. Yıldız, 2015’te katıldığı bir programda “Evlilikle ilgili şeriatımız İslam’ın yaş haddi yoktur. Buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir” demişti. Etkinliği protesto etmek için Kuzey Kampüs’te bir araya gelen Boğaziçili öğrencilerin etrafı polisle sarıldı. Erkek şiddeti ve çocuk istismarını meşrulaştıran konuşması nedeniyle Yıldız’ı okullarında istemediklerini söyleyen öğrenciler “Şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok” sloganları attı. Çevikliğini en çok öğrenciler, işçiler ve kadınlar üzerinde sergileyen çevik kuvvet ekipleri o gün tam 97 gözaltı yaptı. Adliyeye sevk edilen 15 kişinin de 6’sı tutuklandı. Yıldız’a yönelik diğer bir eylem de Galatasaray Üniversitesi’nde yapıldı. ‘Medeniyet Kulübü’nün, Boğaziçi’nde yaşananları ‘çirkin saldırı’ olarak tarif etmesi okulda tansiyonu yükseltti. Galatasaraylı bir grup öğrenci, hem tutuklanan Boğaziçili arkadaşlarına destek vermek, hem de Nureddin Yıldız’ı savunan okul kulübünün açıklamasını protesto etmek amacıyla gösteri düzenledi. Onlar da karşılarında Galatasaray Üniversitesi senato üyesi ve tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı buldu. Öğrencilerden protestoyu bitirmelerini isteyen Ortaylı’nın kameraya yansıyan, “Susun artık, okulun kapanmasını, idaresinin değişmesini istemiyorum” sözleri sosyal medyada hızla yayıldı. Karşısında tam teçhizat polis görmeye alışkın öğrenciler, hocaları tarafından durdurulmayı beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla sordular: “Pedofili savunan kulüp mü olur? Pedofili savunan hoca mı olur?” *** Yaşını almış, bilgisi, birikimi, deneyimi çok, şöyle bir ucundan bakan herkesin başını döndürebilecek tarih alanında yetkin bir profesör Ortaylı… Çevresinde olup biten her şeyin de farkında elbette. En azından, kız çocuklarının evlendirilebileceğini savunan bir kişiyi protesto etmenin okulun kapanmasına kadar gidebilecek sonuçları olacağını ve de kendisinin de dahil olduğu idarenin, ‘yukarıdan’ ve tek bir kişinin kararıyla değiştirilebileceğini görüyor, biliyor. Demokrasiyle, özgürlükle zerre temas kurmayan bir rejimin içinde, her geçen gün daha da nefessiz bırakıldığımızın da gayet farkında ve buna rağmen sussun istediği öğrencilerin yanında değil önünde durmayı tercih etti. Neden? Elbette pedofiliyi savunduğu için değil. ‘Çıkıntılık’ yapılmazsa rejimin hışmından korunulabileceğini düşünmesinden… 80 yaşına merdiven dayamış biri olarak kendi kararı der fazla üzerinde durmazdım belki ama demokratik haklarını kullanan gençleri engellemek, sonra da beyin göçünü komploculukla açıklamak… İşte bunlar sıkıntı. Şimdi zamanı bugüne saralım. 7 Aralık 2025. İlber Ortaylı, iktidar medyası CNN Türk’e konuştu. Özetle diyor ki, gençler Avrupa’ya giderim, kurtulurum sanıyor. Bilmedikleri bir dünyaya ‘aşıklar.’ Kendi kafalarında bir hayal kuruyorlar. Türkiye’den batı ülkelerine göçün arkasında dış istihbarat örgütleri var. Türkiye’den insanlar nefret etsin, kaçsın istiyorlar. Bu işi teşvik edenler var. Evet, böyle diyor Ortaylı. Ne konuştuğu kadar nerede konuştuğunun da bilincinde olduğundan hiç kuşkum yok. Özellikle son yıllarda, Türkiye’den yurt dışına artarak devam eden bir beyin göçü yaşandığı pek çok araştırmaya, yazıya, habere konu oldu. Liseden başlayıp kırk yaşını geçmiş çocuklu çocuksuz ailelere kadar geniş bir yaş aralığından söz ediyoruz. Her yıl binlerce insan, sırf kafalarında kurdukları hayali gerçekleştirmek için bilmedikleri bir dünyaya aşıkla yelken açıyor öyle mi? Ortaylı ve Ortaylıgillerin bu gençlere yönelik ‘dünyadan haberiniz yok’ bakışı çok sorunlu ve gerçeğin üzerini örtüyor. *** Daha geçen gün “çocuk işçiliği son bulsun, çocuklar iş cinayetlerinde ölmesin” diye sesini yükselten 15 öğrenci tutuklandı bu ülkede. Okula gidebilmek, karnını doyurabilmek, sanatla sporla ilgilenebilmek, YAŞAYABİLMEK gibi temel ihtiyaçlarını gidermenin peşine düşmüş gençler ve çocuklar için bir de kalkmış Avrupa’ya gidip kurtuluruz sanıyorsunuz ama kurtulamazsınız, diye akıl veriliyor. Kaldı ki o da sınıfsal. 15 yaşında “yaşama hevesim kalmadı” diyerek ölüme giden, her yerinden yoksulluk akan evlerde yanarak hayatını kaybeden, devletin yurdunda çatısı altında taciz edilip sesini çıkaramayan çocuklar için hayalin adı bile hayal. Evini yurdunu bırakıp gidebilenler ise karşılaşacakları sorunların elbette hepsini öngöremez, ancak onları başka diyara göç ettiren sebepleri gayet iyi bilirler. Eğitimden beslenmeye, sağlıktan barınmaya; seçme, seçilme, grev, eylem, adil yargılanma gibi literatürde ne kadar hak türü varsa hepsi tehdit altındayken, Ortaylı ve giller hiç endişelenmesin, batı istihbaratına iş düşmüyordur.