Türkiye’de son yıllarda sanatın sermayeyle kurduğu ilişki, özellikle büyük kentsel dönüşüm projeleri ve devlet destekli kültür etkinlikleri üzerinden yoğun biçimde tartışılıyor. Bazı mekânlarda yaşanan kent suçu niteliğindeki süreçler ya da politik–ideolojik araçlara dönüşmüş kültür programları, sanatın ve kültür üretiminin sermaye için bir “aklama mekaniği”ne indirgenmesini görünür kılıyor. Bu noktada eleştiri yöneltmek son derece haklı ve gerekli. Sorun, eleştirinin kime yöneltildiğinde ortaya çıkıyor. Öte adında bir sanatçı arkadaşım yakın zamanda bir ödüle layık görüldü. Fakat ödülün verildiği kurum nedeniyle kafasında bazı soru işaretleri oluştu ve çevresinden çeşitli haksız eleştiriler almaya başladı. Bu durum beni bu metni yazmaya itti çünkü burada yalnızca Sanat–Sermaye İlişkisinde Sanatçıyı Suçlamanın Kör Noktası yazısı ilk önce Sanat Okur üzerinde ortaya çıktı.