İşteTBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından öne çıkan satır başları; Dünyadaki düzeni tanımlamak bakımından farklı bir süreçten geçiyoruz. Süreçlerin eş zamanlı olarak ortaya çıktığı bir dönemdeyiz. Tek kutuplu dünya sisteminin sona ermesiyle birlikte çok kutupluluk, bütün unsurlarıyla gelişmeye başlıyor. Ancak bunun yanında hem küreselleşme hem de bölgeselleşme eğilimlerinin fevkalade ciddi bir şekilde eş zamanlı ve yan yana yürüdüğünü görüyoruz. Dünya mirası Troya, Roma'nın kalbi Kolezyum'da sergilenecek "BU DÖNEMİ İYİ ANLAMAK VE TEDBİRLER ALMAK ZORUNDAYIZ" Bütün bunların hepsinin, diplomaside de farklı alanlarda güçlü bir şekilde mücadele etmeyi gerektirdiği aşikârdır. Ayrıca yüksek teknolojilerin, tanımlandığının ve tahmin edildiğinin çok ötesinde büyük bir hızla gelişmesi; sadece teknoloji ve ekonomi alanlarını değil, aynı zamanda toplumsal hayattan uluslararası alana, uluslararası ilişkilere kadar birçok alanı birebir etkilemektedir. Teknoloji; uzay teknolojilerinden mikro teknolojilere, yapay zekâdan uydu teknolojilerine kadar çok farklı alanlarda hepimizi, gündelik hayatımızı ve ilişkilerimizi etkilemektedir. Aynı şekilde iklim değişikliği, artık alınması gereken bir tedbirler manzumesi olmanın çok ötesinde, devletler ve kıtalar arasındaki ilişkileri de etkileyen bir siyaset alanı hâline gelmektedir. Yine iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklığın da, özellikle dünyanın bazı bölgelerinde Afrika gibi fevkalade önemli yeni bir uluslararası sorun hâline geldiği aşikârdır. Buna bağlı olarak gıda güvenliğinin ve ayrıca son dönemlerde artarak gelişen bir süreç olarak enerji hatları ve ulaştırma hatları üzerindeki bağlantısallık meselesinin de hem yeni gerilimlerin hem de yeni anlaşmaların merkezine oturduğu açıktır. Dolayısıyla bütün bunları hepimiz çok yakinen biliyor ve takip ediyoruz. "YENİ BİR EŞİKTE OLDUĞUMUZ AŞİKAR" Düne göre alışık olmadığımız yeni durumların, yeni çelişkilerin, yeni çatışmaların ve yeni gerilimlerin olduğu; ancak aynı zamanda yeni fırsatların da ortaya çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Biz insanoğlu olarak yaşadığımız dönemi adlandırmayı, tanımlamayı severiz. Uzay çağı, sanayi toplumu gibi tanımlarla geçmiş dönemlerde yaşanan gelişmeleri ifade ettik. Herhâlde bu dönemi tanımlamak gerekirse, yeni bir eşikte olduğumuz aşikârdır. Bu yeni eşik, yeni bir dünya düzeninin kurulmasına doğru mu gidiyor, gitmiyor mu bilmiyorum. Ancak bu yeni eşiği tanımlamak gerekirse, “yeni zamanların eşiği” olarak ifade edilebilir. Önümüze yeni, belirgin ve ilginç zamanların gelmekte olduğu, hatta geldiği aşikârdır. Dolayısıyla Türkiye olarak, bütün bu süreçlerde devasa ve geniş bir alana yayılmış gelişmeleri yakinen takip etmek ve buna göre hareket etmek mecburiyetimiz vardır. Çok şükür, Türk dış politikası olarak özellikle son yıllarda fevkalade etkin ve ciddi atılımlar içerisinde olduğumuzu hepimiz iftiharla izliyoruz. Türk dış politikası, öncelikle ilkeli ve kararlı bir şekilde yoluna devam etmektedir. Hele hele böyle bir dünyada, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışıyla günü gün ederek dış politikayı kurmanın mümkün olmadığını çok iyi biliyor ve Türkiye olarak buna göre hareket ediyoruz. Müsaadenizle, hepimizin bildiği Türk dış politikasının bu dönemde, yeni zamanlar eşiğindeki özelliklerini sizlerle bir kere daha birlikte hatırlamak isterim. Her şeyden evvel Türkiye’nin dış politikası; barış, istikrar ve güven ekseninde bir dünyayı tasarlamak ve bunun nasıl mümkün olabileceğine ilişkin eldeki imkânları kullanmak için fevkalade güçlü bir anlayış içerisindedir. Bölgemizdeki sorunların tamamının çözülebilmesi için barış, istikrar ve güven perspektifini fevkalade güçlü bir şekilde koruyor, bunu çevremizdeki ülkelere de telkin ediyoruz. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta Türkiye’nin takındığı tutum, Kafkaslar’daki gerilimlerde ortaya koyduğu tavır, Gazze’de ateşkesin sağlanması ve İsrail’in saldırganlıklarının durdurulması konusunda sergilediği yaklaşım, tam da bu anlayıştan kaynaklanmaktadır. Son dakika... Dijital platform Gain'e operasyon! Detaylar ortaya çıktı